Esas No: 2022/5324
Karar No: 2022/5408
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/5324 Esas 2022/5408 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/5324 E. , 2022/5408 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜMLER :1) Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin 08/05/2019 tarih ve 2018/560 Esas, 2019/314 Karar sayılı ilamı ile;
TCK'nin 81/1. maddesi uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kararı,
2)... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 10/12/2019 tarih ve 2019/1714 Esas, 2019/2527 Karar sayılı kararı ile "istinaf başvurularının esastan reddine dair" kararı.
TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafiileri, katılanlar vekili
İTİRAZ EDEN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
TÜRK MİLLETİ ADINA
Dairemizin 01/04/2021 tarih ve 2020/2209 Esas, 2021/587 Karar sayılı düzeltilerek esastan reddi ile hükmün onanması ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27/04/2022 tarih, KD - 2022/52034 Karar sayılı itiraznamesi ile;
"1) İlk derece mahkemesinin haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kabulünde,
Her iki tanık ... ve ...'de aşamalardaki istikrarlı beyanlarına göre sabit görülen sanık ve maktul arasındaki olayları başlatan ilk münakaşayı sanık ...'nun maktul ...'na ve maktulün abisine hakaret ederek maktule vurduğunun, anılan tanıkların birbirleriyle ve aşamadaki beyanları ile uyumlu ve istikrarlı biçimde beyan ettiklerinin, söz konusu tanıkların istikrarlı ve uyumlu beyanlarına itibar edildiğinin, bu sebeple sanık ve maktul arasındaki olayları başlatan ilk haksız hareketin sanık ... tarafından maktul ...'na hakaret etmek ve saldırarak vurmak suretiyle gerçekleştirildiğinin, detaylıca açıklandığı ve değerlendirildiği üzere ilk haksız hareketin failden kaynaklanması durumunda failin kusurluluğu azaltan bir hal olarak haksız tahrike dayanamayacağı gözetilerek sanık ...'nun maktule karşı ilk haksız hareketleri gerçekleştirerek olayların başlamasına sebebiyet verdiğinin anlaşıldığının, sanık lehine kusurluluğu azaltan ve haksızlık dengesini sanık lehine bozan bir haksız tahrik eyleminin söz konusu olmadığının, bu sebeple sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının koşullarının da oluşmadığının kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle ilk derece mahkemesinin kabulünde ve 33 sahifelik gerekçeli hükmünün deliller babında hiç bir aşamasında ve bölümünde, kısmi görgü tanıkları olan ... ile Tarık Özçelebi'nin yukarıda etraflıca açıklanan nedenlerle ve şekilde sanığın konutundan ayrıldıktan sonra sanığın aksi yönde delil bulunmayan savunmasına göre, maktulün kendisini darp etmesi eylemine bağlı olduğu olayın hemen akabinde celp olunan Kastamonu Devlet Hastanesi'nin aynı günlü 156 sayılı raporunda tarif edilen şekilde, "sağ humerus rötgeninde, sağ humerus başında çatlak (Kati rapor ortopedi uzmanlığına tevdii edilerek), sağ kaşına yakın bölgedeki kesiye 2 sütür atıldı. Sağ göz kenarına yakın 1.5 cm lik derin kesi mevcut. Sağ kaş üzerinde darp izi var. Sol yüzde maksiller bölgede 2 cm ye yakın darp izi mevcut. Sol göz alt bölgesinde morarma ve ödem mevcut, burunda şişlik" bulguları ile birlikte rapor içeriğinde yer almamakla birlikte vücut diyagramı üzerinde arka bel bölgesinde darp izini oluşturacak şekilde yaralandığını gösterir adli tabiplik raporuna yer verilmediği, tüm aşamalarda sanık savunmalarında bıçaklama eylemi öncesinde " maktul ile evde oturmaya devam ettikleri esnada sanığın mutfağa doğru yöneldiğinde maktulün arkadan şüpheliye vurmaya başladığının, şüphelinin maktule vurmamasını ısrarla söylemesine rağmen maktulün şüphelinin kafasına ve vücudunun çeşitli yerlerine vurmaya devam ettiğinin" iddia edilmesine, özellikle vücut diyagramı üzerinde bel bölgesinde tanif edilen darp izinin sanığın arkadan saldırıya uğradığına yönelik savunmayı kısmen doğrular nitelikte olmasına, darp eyleminin şiddetine delalet eden sağ humerus başında çatlak şüphesine ve baş bölgesinin muhtelif yerlerinde tarif edilen kesi ve darp izlerinin bulunmasına ve kati rapor için ortopedi uzmanlığına tevdii edilmesine rağmen bu yönde kati rapor aldırılmaksızın, adli tabiplik raporunda ciddi bulguların savunmanın aksi yönünde ne surette oluşmuş olabileceğine ilişkin bulgular ortaya konmaksızın, gerekçeli kararda tanıkların olay yerini terk etmelerinden sonra yaşanan olaylardan ibaret kabul edilerek, hazırlık aşamasında dosyaya giren bu delilin kovuşturma aşamasında savunma tarafından ısraren beyan edilmesine rağmen CMK 216 ve 217 maddeleri uyarınca huzurda tartışılmaksızın hüküm verilmesi, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Görgü tanıkları ... ve Tarık Özçelebi tüm aşamalardaki ısrarlı beyanlarında sanığın maktulün ağabeyine yönelik söylemlerinden sonra maktulün bunu hakaret olarak algılamasından sonra maktulün oturduğu masayı ittirerek ayağa kalkmaya çalıştığı esnada sendelediğine, yere düşer vaziyette iken sanığın maktule bir kez el darbesi ile vurduğuna, hemen sonrasında da maktulün de sanığa bir kez el ya da vücut darbesi ile vurduğuna, hemen araya girerek ayırdıklarına, bu aşamada aralarındaki eylemlerin itiş - kakıştan ibaret kaldığına yönelik anlatımları karşısında Kastamonu Devlet Hastanesinin anılan raporunda yer alan bulguların bu aşamada gerçekleşmediğinin, görgü tanıklarının konuttan ayrılmalarından sonra oluştuğunun kabulünü gerektirmektedir. Zira ilk derece mahkemesi, gerekçeli kararında görgü tanıklarının huzurunda vuku bulan karşılıklı eylemleri münakaşadan ibaret olarak kabul ettiği halde sanıkta mevcut darp izlerinin nasıl oluştuğuna yönelik gerekçeye ise yer vermediği değerlendirilmiştir.
2)İlk derece mahkemesinin haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kabulünde sanık ile maktül arasında ilk haksız hareketin sanık tarafından maktule hakaret etmek ve saldırarak vurmak suretiyle gerçekleştirildiğini, ilk haksız hareketin failden kaynaklandığından bahisle, haksızlık dengesini sanık lehine bozan bir haksız tahrik eyleminin bulunmadığını belirtmiştir.
Görgü tanıklarında ...'nın tüm aşamalarda ki beyanlarında " sanığın maktulün ağabeyine telefon ettiğini, telefona cevap alamaması üzerine, maktüle hitaben "senin abin telefonları açmıyor, niye açmıyor, karaktersiz" sözlerini söylediğine dair anlatımı karşısında, bu söylemin maktulün kendisini değil ağabeyini hedef alıp almadığı, maktule ve arkadaşlarına bütün akşam hizmet etmenin rahatlığı ve arkadaşlık samimiyeti içersinde olduğu değerlendirilen vaziyette, maktulün ağabeyine aynı zamanda yakınma ve sitem içerikli olarak söylenip söylenmediği, hakaret kastını ne suretle içerdiği, bu sözleri yüksek alkollü olmasından kaynaklı nedenlerle kendisine ve ağabeyine hakaret olarak algılayan maktulün hareketlendiğinde, yine görgü tanıklarının anlatımına göre sen benim ağabeyime şerefsiz diyemezsin diyerek ayağa kalkmak üzere hareketlenmesinin sanığın sözlü eylemine karşı fiili saldırı ve taarruz mahiyetini taşıyıp taşımadığı, sanığın aksi yönde delil bulunmayan savunmasına göre sanığın ikametinde vuku bulan karşılıklı hakaret ve darp eylemlerinden sonra birlikte getirdiği arkadaşları konuttan ayrılırken ve saat itibarı ile 23.30 sıraları olmuş ve 2.5-3 saatlik misafirlik sonlanmışken, özellikle hakarete uğradığın düşünmesi halinde maktulün sanığın konutunu derhal terk etmesi hayatın olağan akışına uygun iken, maktulün konutta kalmasını gerektiren neden de kalmamış iken konutta sanığı darp kastı ile kalmaya devam etmesi halinde o aşamaya kadar konutunda bulunmasına sanık tarafından verilen örtülü rızasının devam edip etmeyeceği hususlarının değerlendirilmediği kanaati hasıl olmuştur. Görgü tanıklarının anlatımlarında özellikle maktulün ayağa kalkmak üzere hareketlendiğinde yüksek alkollü ve kilolu olduğundan bahisle sendelediğini beyan etmelerine rağmen bu aşamada fiili taarruzda bulunduğu anlamına gelecek ifadelerden kaçındıkları, gri alanlar ve boşluklar bıraktıkları düşünülmüştür. Görgü tanıkları ... Tarık Özçelebi'nin kendi arkadaşları olan maktulün aşırı derecede alkollü olduğunu ve kavga ortamının her an tekrar başlayabileceğini öngördükleri ve bildikleri halde maktulü sanığın konutunda sanık ile yalnız bırakarak etik olmayan şekilde konuttan ayrıldıkları dikkate alındığında, maktulün olay anında kendisine muktedir olup olmadığı tam açıklık kazanmadığından, açıklık kazanması halinde de yardım yükümlülüğü altında cezai sorumlulukları söz konusu olabilecek olan tanıkların sonrasında muhtemel vicdani sorumluluk altında katılan lehine olmak üzere beyanda bulunabilecekleri, bir kısım beyanlarına şüpheyle yaklaşılması gerektiği, olayın oluşuna uygun düşmeyen anlatımlarına itibar edilmemesi gerektiği izahtan varestedir.
Yukarıda açıklanan hususlar nazara alınarak delil değerlendirmesi yapıldıktan sonra, ilk haksız hareketin kimden geldiği hususunun tespitine çalışılması, ilk haksız hareketin hakaret etmek suretiyle sanıktan geldiğinin kabul edilmesi halinde dahi, hangisinin başlattığı belli olmayacak şekilde kavga ettikleri, tarafların kavgayı sonlandırıp evden çıkmalarından sonra maktulün yumrukla ve vücut darbeleri ile sanığa birden fazla kez vurması ve Kastamonu Devlet Hastanesi'nin anılan raporundaki darp cebir bulgularını oluşturması nedeniyle haksız tahrikte etki tepki dengesinin sanık lehine bozulduğu, sanık lehine TCK'nın 29. maddesinin uygulanması gerektiği kanaatiyle; sanık lehine haksız tahrik hükmünün uygulanmaması suretiyle fazladan cezaya hükmedilmesi" gerekçesiyle itirazda bulunulduğu,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.07.2012 gün ve 2012/280, 2012/928 sayılı kararı 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında" Yasa'nın 99. maddesiyle, 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesinde yapılan değişiklik ve 101. maddesiyle 5320 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 5. madde uyarınca itiraz hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla:
Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Dairemizce verilen düzeltilerek esastan reddi ile hükmün onanmasına ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden İTİRAZIN REDDİNE, dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.06.2022 gününde gününde oy birliği ile karar verildi.