Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/48 Esas 2022/1941 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/48
Karar No: 2022/1941
Karar Tarihi: 15.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/48 Esas 2022/1941 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülen bir davada, davacı vekili kiralananının tahliyesini isteyip, sözleşmenin feshini talep etmiştir. Davalı vekili ise sözleşmede kira ilişkisinin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme davayı kabul ederek sözleşmenin feshine karar vermiştir. Ancak kararın gerekçe bölümü ile hüküm kısmı arasında çelişki olması nedeniyle kararın re'sen bozulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, sözleşmenin kira ilişkisi olarak nitelendirilmesi de doğru olmamış ve tahliye talebinin reddedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda yargılamanın açıklığı ilkesi kabul edilmiştir.
- HUMK'un 382 ve devamı maddelerinde ve HMK'nın 294 vd. maddelerinde hüküm tesis edilecek şekil etraflıca düzenlenmiştir.
- Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı HMK'nın 297/2. ve 298/2. maddelerinde belirtilmiştir.
11. Hukuk Dairesi         2021/48 E.  ,  2022/1941 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 25.09.2020 tarih ve 2020/310 E. - 2020/555 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı ile yazılı sözleşme ile yaptıkları kira sözleşmesinin akde aykırılık sebebiyle feshini ve kiralanan yerin tahliyesini talep etmiştir.
    Davalı vekili taraflar arasındaki; ilişkinin kira ilişkisi olmadığını, yasal süre içerisinde fesih bildirimi yapılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmenin 3.2 maddesine göre kontroller sonucu bayilerin post cihazlarında kartlara dolum yapılmaması, jeton bulunmaması ve kart bulunmaması karşılığında bayilerin tutanağı tutularak 5.000,00 TL para cezasının yanı sıra bayilik sözleşmesinin fesih edileceği hükmünün bulunması, sözleşmenin 3.2 kapsamında şikayet dilekçeleri verilmiş olması, davacı şirket tarafından 27/05/2015 tarihinde bu dilekçeler sebebiyle davalı bayiye 5.000,00 TL para cezası verildiği ve sözleşmenin fesih edildiğinin bildirildiği, kararın davalıya elden tebliğ edildiği, herhangi bir itirazın yapıldığına ilişkin dosya kapsamında delilin bulunmadığı, dinlenilen tanık beyanlarından da 43 numaralı bayide bir kısım sıkıntıların yaşandığı, sözleşmenin 3.2 maddesi kapsamında fesih şartlarının oluştuğu gerekçesiyle talebin görev alanı dışındaki kısımları hakkında hüküm kurulmamış sözleşmenin feshiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1) Dava, taraflar arasında imzalanan 01.01.2011 tarihli " Samulaş A.Ş. Hafif Raylı Sistemi Hat Üzerindeki Bayilik Sözleşmesi" başlıklı sözleşmenin davacı yanca feshi ve davalının kiralanandan tahliyesi talebine ilişkin olup mahkemece yukarıda özetlendiği üzere davanın kabulü ile sözleşmenin feshine karar verilmiştir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un
    382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 297/2. ve 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
    Somut olayda, davacı yan sözleşmenin feshi ve kiralananın tahliyesi taleplerinde bulunmuş olup mahkemece kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında davanın kabulüne şeklinde hüküm kurulmuş olmasına rağmen kararın gerekçe bölümünde davacı taleplerinden olan kiralananın tahliyesi isteminin mahkemenin görev alanı dışında kaldığından bahisle bu taleple ile ilgili hüküm kurulamayacağı yalnızca sözleşmenin feshine karar verildiği belirtilmiştir. Bu durum yukarıda anılan yasa maddelerine aykırı olup gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratır ve infazda tereddüt oluşturur şekilde bulunduğundan ve mahkemece tüm talepler yönünden olumlu olumsuz karar verilmek gerekirken eksik hüküm tesisi oluşturduğundan kararın re'sen bozulması gerekmiştir.
    2) Mahkemenin kabulüne göre de, göreve ilişkin olarak yapılan incelemede Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 04.04.2019 tarih ve 2017/4769 Esas 2019/3050 Karar sayılı bozma ilamında uyuşmazlık “taraflar arasında imzalanan bayiilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, taraflar arasındaki akdi ilişki, kira ilişkisi değildir.” şeklinde nitelendirilmiş olup mahkemece uyulan bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada uyuşmazlığın kira ilişkisi olarak nitelendirmesi de doğru olmamıştır. Kaldı ki, davacının fesih istemine ilave olarak aynı zamanda kiralananın tahliyesi talebinde bulunmasında davacının hukuki yararının olup olmadığı da mahkemece tartışılmamıştır. Davacı yanca sözleşmenin haklı feshi ile ulaşılacak nihai sonuç kiralananın mahiyeti gereği tahliyesini de kapsar nitelikte olduğundan tekrar tahliye talebinde bulunulmasında davacının hukuki yararı olmadığı ve bu suretle tahliye talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
    3) Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün re’sen BOZULMASINA, (3). bentte açıklanan nedenlerle bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz istemlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 15/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara