Esas No: 2020/2208
Karar No: 2022/2017
Karar Tarihi: 17.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2208 Esas 2022/2017 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/2208 E. , 2022/2017 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 30.01.2020 tarih ve 2019/601 E. - 2020/73 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davalılar ..., ..., ... ve ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili banka ile Alfa Petrol ve Kimyevi Ürünleri Depoculuk Tic. A.Ş. arasında imzalanan 17.08.2011 tarihli, 5.000.000 TL bedelli, 06.07.2011 tarihli, 6.000.000 TL bedelli, 02.04.2012 tarihli, 15.000.000 TL bedelli, 02.04.2012 tarihli, 6.000.000 TL bedelli, 08.01.2011 tarihli, 5.000.000 TL bedelli 5 adet genel kredi sözleşmesine, davalıların kefil olarak imza attıklarını, bu sözleşmelere istinaden adı geçen şirkete nakdi ve gayri nakdi krediler kullandırıldığını, gayri nakdi kredi kapsamında asıl borçlu şirket lehine muhtelif tarihlerde 9 adet olmak üzere toplam 4.573.977,40 TL tutarında meri ve kesin teminat mektubu verildiğini, davalı - borçluların borçlarını ödememeleri üzerine müvekkili tarafından Beyoğlu 40. Noterliği’nin 04.02.2013 tarih, 05083 yevmiye numaralı kat ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini, kat ihtarında hem nakdi kredilerin ödenmesinin istendiğini, hem de gayri nakdi kredilerin deposunun talep edildiğini, davalıların borçlarını ödemeyerek temerrüde düştüğünü, borçlular hakkında İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/5344 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, borçluların icra takibine itiraz ettiğini, itiraz dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, taraflarınca İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/257 esas sayılı dosyasında ikame edilen itirazın kaldırılması davasında mahkemenin 08.04.2014 tarihli kararı gereğince davanın reddine karar verildiğini iddia ederek borçluların icra takibine yapmış oldukları itirazın iptaline ve asıl alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise 5.631.544,34 TL’nin kat ihtarnamesinin tarihi olan 04.02.2013 tarihinden itibaren temerrüt faizi (yıllık % 40) ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan ..., ... vekili, davacı bankanın müvekkillerine karşı İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2013/5344 esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, müvekkillerince borca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, bunun üzerine davacı tarafından İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/257 esas sayılı dosyası ile 05.04.2013 tarihinde itirazın kesin kaldırılması davasının açıldığını, yapılan yargılama sonunda 08.04.2014 tarihinde davanın redle sonuçlandığını, davacının bu defa itirazın iptali davası açmış ise de bir yıllık hak düşürücü süre içinde bu davanın açılmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın itirazın kaldırılmasını davasını açtığı 04.04.2013 tarihinde itiraza muttalli olduğunu, bu tarihten itibaren bir yıllık sürenin bitiminin 05.04.2014 olduğunu, davanın ise bu sürenin dolmasından sonra 21.05.2014 tarihinde açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacının açtığı itirazın iptali davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine, davacının açmış olduğu alacak davasının ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden ise kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 5.631.544,34 TL’nin 04.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek % 15 temerrüt faizi ile birlikte davalı ... 'dan, diğer davalılar açısından ise, 5.575.592,36 TL’lik limitle sorumlu olmak üzere (1.020.081,09 TL asıl alacak, 5.511,27 TL akdi faiz, 4.550.000.-TL tazmin olan teminat mektupları bedeli olmak üzere toplam 5.575.592,36 TL) bu miktarın 3.575.592,36 TL’sinin takip tarihi olan 13.02.2013, geri kalan 2.000.000.-TL’sine ise dava tarihi olan 11.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 40 temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazla talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalılar ..., ..., ..., ... vekilince temyiz edilmiştir.
(1) Dairemizin 11.03.2019 tarih, 2017/4612 esas ve 2019/1947 karar sayılı bozma ilamında;
“1-…,
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa’nın 353/1-b-2 maddesiyle ise, bölge adliye mahkemesince, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, ilk derece mahkemesi kararının eksik ya da hatalı bulan veyahut davanın esası hakkında farklı gerekçelerle bir karar verilmesi gerektiğine hükmeden bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp, esas hakkında yeniden hüküm kurması gerekmektedir. Aksi hal 6100 sayılı HMK ile benimsenen istinaf sistemine aykırılık oluşturacağı gibi, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi gerekçeleri arasında çelişki oluşmasına da sebebiyet verebilecektir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, ilk derece mahkemesince, 6098 sayılı TBK döneminde akdedilen 06.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi bakımından kefil olan davalıların eş rızasının alındığı bu nedenle kefaletin Kanun’un aradığı şekil şartlarını ihtiva ettiği tespitine yer verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesince ise, kefalet hususunda eş rızaların alınmadığı ancak davalıların asıl borçlu şirketin ortak ve yöneticileri olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 28.03.2013 tarihinde değiştirilen 584/3. maddesi gereğince, şirket ortak ve yöneticilerin şirket lehine verdikleri kefaletlerde eş rızası alınması şartının kaldırıldığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, ilk derece mahkemesince karar yerinde, davalı yanın, genel kredi sözleşmesinin kefalete ilişkin hükümlerinin genel işlem koşulu olduğu yönündeki savunmalarına ilişkin değerlendirme yapılmamışken, bölge adliye mahkemesi gerekçesinde bu hususun da tartışıldığı ve anılan hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olmadığı sonucuna varıldığı gözlemlenmektedir. Ancak, yukarıda da açıklandığı üzere, bölge adliye mahkemesinin kabul şekline göre, bu durumda, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmektedir. Belirtilen nedenlerle, bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinden farklı gerekçeye yer verilmesine karşın kararın gerekçesi ile hüküm arasında çelişki oluşturacak şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulması gerekmiştir.
2-Bölge adliye mahkemesinin kabul şekline göre de, bölge adliye mahkemesince, 6098 sayılı TBK’nın yürürlükte olduğu 06.07.2012 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan davalılarca verilen kefaletler bakımından eş rızasının alınmadığı, ancak, davalıların asıl borçlu şirketin ortak ve yöneticileri olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 28.03.2013 tarihinde değiştirilen 584/3. maddesi gereğince, şirket ortak ve yöneticilerin şirket lehine verdikleri kefaletlerde eş rızası alınması şartının kaldırıldığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesince hükme dayanak yapılan değişiklik 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle 28.03.2013 tarihinde yapılmış ve anılan Kanun’un 90. maddesiyle, bu kanunla yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtmiştir. Anılan değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu durumda 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3. maddesinin 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeye uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Bu itibarla, bölge adliye mahkemesince, 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeyi kefil olarak imzalayan davalıların eş rızasının alınmadığı ve 28.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 584/3. maddesinin somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığı gözetilerek hüküm tesisi gerekirken yazılı gerekçelerle başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozularak kaldırılmasını gerektirmiştir." denildiği ve dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği,
Dairemizin 12.09.2019 tarih, 2019/3354 esas ve 2019/5325 karar sayılı ilamında ise;
"Davacı vekili, bu kez maddi hata düzeltim talebinde bulunmuştur.
1-Davacı vekilinin, davanın terditli olarak açılmış olsa da 27.06.2014 tarihli dilekçeleri ile davanın “alacak davası” olduğu hususu açıklanarak dava değeri üzerinden harcın yatırıldığı, bunun üzerine mahkemenin 30.06.2014 tarihli celsede davanın alacak davası olarak görülmesi yönünde karar tesis edildiği ve bu kapsamda da mahkemece hesaplanan eksik harcın da 10.10.2015 tarihinde tamamlandığı, davalıların bu husustaki itirazlarının mahkemece reddedildiği ve kesin karara bağlandığı, davanın “alacak davası” olarak görülmeye devam edildiği, bu itibarla da ortada hakkında karar verilecek bir “itirazın iptali” talebi kalmadığı ve davanın “terditli dava” olmaktan çıktığı yönündeki maddi hata düzeltim talebinin 6100 sayılı HMK’nın 111/2 maddesinde düzenlenen “Mahkeme, davacının asli talebini esastan reddetmedikçe, fer’i talebi inceleyemez ve hükme bağlayamaz.” hükmü karşısında reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ancak davacı Banka vekilinin, eş rıza belgelerinin dosyada bulunduğuna dair maddi hata düzeltme isteminin incelenmesine gelince, dosyanın incelenmesinde Mersin 3. Noterliği 05.07.2012 tarihli, 16631- 16634-16627 yevmiye numaralı ve Beyoğlu 7. Noterliği’nin 05.07.2012 tarihli 22813- 22812 yevmiye numaralı eş muvafakat belgelerinin suretlerinin dava dilekçesi ekinde sunulduğu, bilahare de mahkeme kasasına alındığına dair dosyada derkenar bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2017/358E. 2017/355 K. sayılı kararı incelendiğinde, İstinaf Mahkemesince eş rızası alınmadığına dair bir belirleme yapılmadan 28.03.2013 tarihinde değiştirilen TBK’nın 584/3. maddesi gerekçe yapılarak karar verildiği görülmüştür. Dairemizin 11.03.2019 tarih 2017/4612 E. 2019/1947 K. sayılı ilamının 4. sayfasının 3. ve 4. satırında da yer alan İstinaf Mahkemesinin kararı özetlenirken yazılan “... eş rızasının alınmadığı...” yönündeki ibare ve yine Dairemiz ilamının 4. sayfasının 14 ve 15. satırında geçen “.... 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeyi kefil olarak imzalayan davalıların eş rızasının alınmadığı ve...” yönündeki belirlemenin eş rızalarına dair belgelerin dosya arasında bulunduğunun anlaşılmasına göre maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöne ilişkin maddi hata düzeltim talebinin kabulü ile Dairemiz bozma ilamındaki maddi hatanın giderilmesine karar vermek gerekmiştir Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin terditli davaya ilişkin maddi hata düzeltim talebinin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin maddi hata düzeltim talebinin kabulü ile Dairemizin 11.03.2019 tarih 2017/4612 E. 2019/1947 K. sayılı ilamının 4. sayfasının 3. ve 4. satırında da yer alan İstinaf Mahkemesinin kararı özetlenirken yazılan “... eş rızasının alınmadığı...” ibaresinin ve yine Dairemiz ilamının 4. sayfasının 14 ve 15. satırında geçen “.... 06.07.2012 tarihinde akdedilen sözleşmeyi kefil olarak imzalayan davalıların eş rızasının alınmadığı ve...” kelime grubunun Dairemiz ilamından tümden çıkarılmasına, işbu ilamın tarih ve sayısı belirtilen ilamımızın eki sayılmasına, … " karar verildiği anlaşılmıştır.
Bozma ilamı ve davacı vekilinin maddi hata düzeltim talebi üzerine verilen ilam incelendiğinde Dairemizce, böyle bir bozma gerekçesi karşısında dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesi, davaya HMK’nın 373/2 maddesi hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi’nde devam edilmesi gerekirken maddi hataya dayalı olarak İlk Derece Mahkemesi’ne gönderilmesi yanlış ve İlk Derece Mahkemesi kararı da yok hükmünde olduğundan eldeki temyize konu İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve Dairemizin 11.03.2019 tarih, 2017/4612 esas ve 2019/1947 karar sayılı bozma ilamı ve 12.09.2019 tarih, 2019/3354 esas ve 2019/5325 karar sayılı ilamı uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.01.2020 tarih, 2019/601 esas ve 2020/73 karar sayılı eldeki temyize konu kararının kaldırılmasına, 11.03.2019 tarih, 2017/4612 esas ve 2019/1947 karar sayılı bozma ilamı ve 12.09.2019 tarih, 2019/3354 esas ve 2019/5325 karar sayılı ilam uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davalılar ..., ..., ... ve ...'a iadesine, 17/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.