Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5291 Esas 2022/2020 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/5291
Karar No: 2022/2020
Karar Tarihi: 17.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5291 Esas 2022/2020 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/5291 E.  ,  2022/2020 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.09.2017 tarih ve 2015/784 E- 2017/742 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 06.03.2019 tarih ve 2018/485 E- 2019/346 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından duruşmalı, davalı ... vekilince duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.03.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davacı ile davalı ...’in, diğer davalı Tasfiye Halinde Gedik Besi Turizm Tanıtım Organizasyon Tarım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketini yarı yarıya pay sahibi olmak üzere kurduklarını, şirketin her iki ortağın müşterek imzası ile temsil ve ilzam edildiğini, ancak müvekkilinin müştereken temsil ve ilzam ettiği şirkette bir süre sonra, diğer ortak davalı ...’in kendisinden habersiz işlemler gerçekleştirdiğini fark ettiğini, davalı ...’in şirketin banka hesabındaki paraları müvekkilinin haberi ve talimatı olmadan müvekkilinin imzalarını taklit ederek bankaya talimat vererek şahsi hesabına aktardığını, müvekkili tarafından ...'in yapmış olduğu işlemlerin fark edilmesi üzerine önce ...'in şirkete daha fazla zarar vermesini önlemek için görevden alınarak yerine münferiden yetkili olmak üzere müvekkilinin ya da yönetici bir kayyımın atanması talebiyle İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/242 esas sayılı davasının ikame edildiğini, ayrıca yine davalı ... hakkında resmi belgede sahtecilik suçu işlemiş olmasından dolayı savcılığa da suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2007/242 esas sayılı davasının seyri sırasında ...'in yetkilerinin kaldırılmasına ilişkin dava ıslah edilerek, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi davasına çevrildiğini ve bu dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da ortaklar arasındaki ilişkilerin karşılıklı güven ve işbirliği imkanının ortadan kalkması ve ...’e fiilen ulaşılamaması sebebiyle şirketin feshinin haklı sebep oluşturduğunun da tespit edildiğini, mahkemece şirketin tasfiyesine karar verilerek tasfiye memuru olarak Av. ...'ın görevlendirildiğini, ancak bir süre sonra mahkemenin tayin ettiği tasfiye memurunun istifası üzerine Av. ...’ın tasfiye memuru olması yönünde mahkemeden talepte bulunulduğunu ve mahkemece de bu talebin kabul edildiğini, Av. ...'ın tasfiye memuru olduğu sürede davalı ... hakkında İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/6 esas ve 2010/3562 karar sayılı dosyası ile müvekkilinin imzasını taklit etmek suretiyle şirket hesabından kendi hesabına bankayı aracı kılarak müşteriyi dolandırmak ve özel belgede sahtecilik suçlarından Tasfiye Halinde Besi Turizm Tanıtım Organizasyonu Tarım San. ve Tic. A.Ş.’yi toplam 1.489.685,00 TL dolandırdığından dolayı 6 yıl hapis ve 225.000,00 TL adli para cezası verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, tasfiye memuru hakkında üzerine düşen görevi yerine getirmediğinden bahisle Mali Müşavir ...'nin atanması talepli olarak başvuruda bulunulduğunu ve bunun için İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2012/263 esas sayılı dosyasıyla dava ikame edildiğini ve 2012/327 karar sayılı dosya ile tasfiye memuru olarak Mali Müşavir ...'nin seçilmesine karar verildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2013/4155 esas ve 2013/20295 karar sayılı ilamıyla da yerel mahkemenin vermiş olduğu hükmün onanmasına karar verildiğini, dava konusu edilen icra dosyası ile davalı ...’in tasfiye halinde davalı şirkete karşı 2.182.555,86 TL borç olduğundan bahisle İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/9473 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı firari ... ile şirketin tasfiye memurunun birlikte hareket ettiklerini, bu nedenle İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2015/96712 soruşturma dosyasıyla şikayette bulunulduğunu ve dosyanın halen soruşturma kapsamında devam ettiğini iddia ederek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/9473 esas sayılı dosyasındaki takibe konu miktar için borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, müvekkili ile davacı ...'un senelerce birlikte hareket ettiğini, ticari ortaklıklar yaptığını, ancak zamanla müvekkilinin sürekli şirketin borçlarını ödemek zorunda kaldığını ve en sonunda ...’un müvekkilinden yüklü miktarda para istemesi neticesinde aralarında ihtilaflar başladığını ve ayrıca ...’un şirkete olan borçlarını ödemekten kaçınması ile ...'un da müvekkiline karşı türlü iddialarda bulunarak İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın açılmasına ve müvekkilinin mahkumiyet almasına neden olduğunu, bunların ardından davacının, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/242 esas sayılı dosyası ile tarafların ortağı olduğu şirkete ilişkin fesih ve tasfiye davası açtığını, mahkemece “Gedik Besi Turizm Org. Tar. San. Tic. Ltd Şti.” hakkında 25.11.2008 tarihinde fesih ve tasfiyeye karar verildiğini, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi, şirketin fesih ve tasfiyesine karar verirken aynı zamanda aynı tarihli kararı ile şirkete tasfiye memuru olarak re’sen Av. ...’ın atanmasına karar verdiğini, ancak Av. ...’ın 22.12.2009 tarihinde görevden istifası üzerine, davacı ... vekili ..., vermiş olduğu 16.03.2010 tarihli dilekçesi ile istifa eden tasfiye memurunun boşalan yerine ücret takdir edilmeksizin Av. ...’ın atanmasına karar verilmesini talep ettiğini ve neticeten Av. ...'ın tasfiye memuru seçildiğini, daha sonra ise atanan tasfiye memurunun görevini yerine getirmediğini, şirketin ve dolayısıyla müvekkilinin zararına hareket ettiğinin anlaşıldığını ve İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/263 esas sayılı dosyası ile tasfiye memurunun değiştirilmesinin talep edildiğini ve mahkemenin bu talebi haklı görerek davanın kabulüne karar verdiğini, tasfiye memuru olarak ...'nin atandığını, aynı zamanda İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2012/120938 soruşturma sayılı dosyası ile bu şahıslar hakkında şikayette bulunulduğunu, tasfiye memuru Av. ... hakkında İstanbul 79. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2014/986 esas sayılı dosyası ile görevi kötüye kullandığı iddiası ile dava açıldığını, dosyanın halen derdest olduğunu, müvekkilinin daha önce şirkete ilişkin hiçbir bilgi alamaz iken şirketin tasfiye memurunun değişmesi ile müvekkil şirkete ait bir kısım bilgilere ulaşabildiğini, tasfiye memuru ...'nin tasfiye işlemleri sırasında ...’in şirketten alacaklı olduğunu tespit etmesi ile birlikte İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/9473 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine ...'a haciz ihbarnameleri gönderildiğini ve davacının süresinde itiraz etmediğini, müvekkilinin borçlu şirketten yüklü miktarda alacaklı olduğunun kesinleştiğini savunarak davanın reddi ile tazminat istemiştir.
    Davalı şirket tasfiye memuru, davaya cevap vermemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi’nce, toplanan deliller, belge ve bilgiler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2015/9473 esas sayılı dosyasında alacaklı ... tarafından borçlu Tasfiye Halinde Gedik Besi … Ltd. Şti. aleyhine 1.902.519,36 TL asıl alacak miktarı üzerinden icra takibi yapıldığı, davacıya haciz ihbarnameleri gönderildiği, bilirkişi raporuna göre davacının davalı tasfiye halindeki şirkete borç miktarının 320.840,00 TL olduğunun belirlendiği, icra takip miktarından borç miktarı mahsup edilmek sureti ile geriye kalan miktardan davacının davalı tarafa borçlu olmadığının anlaşıldığı (takip miktarı 1.902.519,36 TL-320.840,00-TL=1.581.679,36 TL) gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2015/9473 esas sayılı dosyasında 1.581.679,36 TL miktar üzerinden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı ... vekilince istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davanın, İİK’nın 89. maddesine göre açılmış menfi tespit davası olduğu, davacı vekilinin, davalı ... tarafından diğer davalı şirket hakkında yapılan takibin kesinleştiğini, bu takip dosyasında müvekkiline İİK’nın 89. maddesi gereğince 1. ve 2. haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, tebligatların usulsüz olduğunu, bu nedenle süresi içinde itirazda bulunamadıklarını, 3. haciz ihbarnamesi üzerine davalı borçlu şirkete borçlarının bulunmadığının tespiti için iş bu davayı açtıklarını belirttiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunun süresinde olduğu, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle, davalı ...'in diğer davalı şirketten alacaklı olmadığını, bilirkişi raporunun eksik inceleme ile yapıldığını, sadece 2015 yılı kayıtlarının incelenmesinin yeterli olmadığını, çünkü şirketin 2006 yılından beri gayrı faal olduğunu, bu tarihten sonra şirketin davalı ...'e borçlanmasının geçerli olmadığını, alacağın varlığının tespiti için önceki yıllar şirket defterlerinin de incelenmesi gerektiğini, yine 2015 yılı şirket defter ve kayıtlarına göre müvekkilinin davalı şirkete sermaye koyma borcu ve ortaklardan alacaklar hesabından borçlu görünmesinin şüpheli olduğunu, davalı ve şirket tasfiye memurunun birlikte hareket ederek şirket kayıtlarını istedikleri gibi düzenlediklerini, müvekkilinin şirketin bir çok vergi borcunu şahsen ödemiş olmasına rağmen şirkete borçlu görünmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca şirkete sermaye koyma borcunun tahsilini şirketin talep edebileceğini, davalı ...'in bu yönde talepte bulunmasına imkan olmadığını ileri sürdüğü, dava İİK’nın 89. maddesi kapsamında menfi tespit davası olduğundan, takip alacaklısı ve borçlusu olan davalılar arasında borcun varlığının bu davanın konusunu teşkil etmediği, dava dayanağı icra takibinin borçlu şirket açısından kesinleştiği, takipte borçlu olunmadığının tespitinin davalı şirketçe açılacak menfi tespit davasının konusunu oluşturabileceği, davanın niteliği gereği davacının, davalı takip borçlusu şirkete borçlu olmadığını ispatlamakla yükümlü olduğu, ispat yükünün davacıda olduğu, davacının, takip borçlusu davalı şirkete bilirkişi raporunda belirlenen sermaye koyma ve diğer borcunun olmadığını ispatlayamadığı, davacının, davalı şirketin vergi borçlarını kendisinin ödediğini, böylece şirkete borcu bulunmadığını ileri sürmüş ise de vergi borçlarını ödediğine ilişkin bir belge sunamadığı gibi şirketten almış olduğu borcu ödediğine veya böyle bir borcu olmadığına ve şirkete sermaye koyma borcu bulunmadığına ilişkin dosyaya her hangi bir belge sunmadığı, davalı vekilinin istinaf başvurusuna gelince, İİK’nın 89/3. maddesine göre açılacak menfi tespit davalarının maktu harca tabi olduğu, İlk Derece Mahkemesi’nce nispi harca hükmedilmesinin hatalı olduğu, yine İİK’nın 89/3. maddesinde üçüncü şahsın açtığı menfi tespit davasını kaybetmesi halinde reddedilen dava miktarının % 20'si oranında tazminata mahkum edileceğinin belirtildiği, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere bu tazminata karar verilebilmesi için davacının davasında haksız çıkmasının yeterli olup kötü niyetli olmasının gerekmediği, reddedilen dava miktarı yönünden davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, her ne kadar İİK’nın 89. maddesine göre çıkartılan haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz etmeyerek davanın açılmasına davacı sebep olmuş ise de, davalı alacaklının cevap dilekçesinde davayı kabul etmediği, yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu durumda yargılama giderlerinden kabul ve red oranına göre tarafların sorumlu tutulmasında ve kabul edilen dava yönünden davacı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, bu yöne ilişkin davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, yine hüküm fıkrasında davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de, İİK’nın 89. maddesine göre açılan menfi tespit davasının konusunu, davacının takip borçlusu davalıya borçlu olmadığı teşkil ettiğinden ve takip alacaklısı ile davacı arasında bir borç ilişkisi bulunmadığından, hükümde davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine şeklinde karar verilmesi gerektiği, hükmün bu yönüyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde olduğu, bu kısmın da düzeltilmesi ve davanın kısmen kabulü ile davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ... vekilinin nispi vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ... vekilinin maktu harç ve tazminata ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2015/9473 esas sayılı dosyasında 1.581.679,36 TL miktar üzerinden davacının davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, reddedilen miktar yönünden (600.876,50 TL) davalı alacaklı lehine % 20 oranında tazminatın davacıdan alınarak davalı alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili ile davalı ... vekilince temyiz edilmiştir.
    (1) İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacının tüm, davalı ...’in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    (2) Bölge Adliye Mahkemesi’nce yeniden kurulan hükümde, davalı ... lehine İlk Derece Mahkemesi’nce hüküm altına alınan 454,00 TL yargılama gideri konusunda herhangi bir karar verilmemesi doğru olmamışsa da, tek başına bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2 maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıdaki (1) nolu bend uyarınca davacının tüm, davalı ...’in sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6 nolu bendine “Davalı tarafından yapılan yargılama masrafı olarak bilirkişi için 1.500,00 TL yol masrafı ve 150,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.650,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 454,00 TL’sinin davacıdan alınıp davalı ...’e verilmesine,” sözcük ve rakam dizisinin eklenmesi suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ...'e verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 36,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı ...'e iadesine, 17/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara