Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7142 Esas 2022/2052 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/7142
Karar No: 2022/2052
Karar Tarihi: 17.03.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7142 Esas 2022/2052 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/7142 E.  ,  2022/2052 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23.11.2017 tarih ve 2016/11 E- 2017/432 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi'nce verilen 24.06.2020 tarih ve 2018/293 E- 2020/599 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı ...'ın dava dışı Pınar Tekstil San.ve Tic. Ltd. Şirketi ile ...Bank arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, asıl kredi borçlusu lehine İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğü'ne 17.000,00 TL bedelli teminat mektubu verildiğini, mektubun halen mer'i olduğunu, güncel değerinin 177.035,05 TL olduğunu, bu mektuba ait komisyon borçlarının da ödenmediği, hesabın kat edilerek ihtarname gönderildiğini, teminat mektubunun iade edilmediğini, bedelinin depo edilmediğini, komisyon borçlarının ödenmediğini bunun üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek,davalının itirazının iptaline ,takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili,müvekkilinin ...Bank'taki kredilere kefil olduğunu, teminat mektubuna kefilliğinin bulunmadığını,kefilliği üzerinden 19 yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını, teminat mektubunun kesin ve süresiz olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı ile davacıya devredilen ...Bank A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde dava dışı Pınar Tekstil San. Tic. Ltd. Şti'ne kullandırılan kredinin zamanında geri ödemelerinin yapılmaması üzerine hesabın kat edilerek davalı müşterek borçlu ve müteselsil kefil hakkında icra takibi yapıldığı, asıl borçlu lehine verilen teminat tektubunun iade edilmediği, davalının teminat mektunun hükümsüz kaldığı iddiasının ise İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre 17.000.- TL tutarlı 18/08/1997 tarih 20100/98 nolu teminat mektubunun 15/08/1997-17319 tarih ve yevmiye ile kayıtlarında bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak üzere davalının Uşak 2. İcra Müdürlüğü'nün 2015/1474 esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 3.116,01 TL asıl alacak olmak üzere 15.067,66 TL üzerinden devamına, asıl alacak miktarına icra takip tarihinden itibaren yıllık %82,50 oranında temerrüt faizi ve temerrüt faizinin %5'i oranında BSMV tahsiline, asıl alacağın %20'si oranında hesaplanan 623,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı ...'ın 17/08/1997 tarihli 1.500.000 USD tutarlı 02/06/1999 tarihli 200.000 USD tutarlı ve tarihsiz 100.000 USD tutarlı olmak üzere toplam 1.800.000 USD tutarlı kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, takip tutarı dikkate alındığından talep edilen tutarın kredi limiti içerisinde kaldığı, genel müdürlük makamına başlıklı kredi teklif mektubu örneğinde davaya konu teminat mektubunun gümrüklere hitaben düzenleneceği belirtildiği, kredi kullandırım koşulları başlıklı bölümde teklif edilen krediler için oluşturulan teminat şartları içerisinde davalı ...'ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzasının alınacağına dair bilgi bulunmadığı, teminat mektubunun yapılan ithalat nedeni ile KDV istinasından yararlanması nedeni ile gümrük müdürlüğüne hitaben verildiği, aslında tahsil olunmayan KDV teminatı mahiyetinde olduğu, teminat mektubunun verildiği tarihte yürürlükte olan 1611 sayılı Gümrük Kanunu'nun 96.maddesine göre, gümrük vergisi ödenmeyen veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyadan fiili ithal tarihinden itibaren 3 yıl içinde ilgili gümrük müdürlüğü tarafından mükelleften talep edilmesi gerektiği, dava konusu edilen teminat mektubunun yatırım teşvik belgesi kapsamında istisna edilen KDV olduğundan zaman aşımı hesaplanmasında teşvik belgesinin süresinin tespitinin önem kazandığı, dosya içerisinde yatırım teşvik belgesi bulunmadığı, o yıllarda yatırım teşvik belgesinin süresinin ortalama 2 yıl olduğu ön görülerek revize talebi halinde 1 yıl süre uzatımı yapılmakta ise de, süre uzatım talebi de bulunmadığından 2 yıllık sürenin dikkate alındığı, İzmir Gümrük Müdürlüğü yazısından 15/08/1997 tarihinde açılan giriş beyannamesi ile fiili ithalatın gerçekleşmiş olduğu, buna göre gümrük tarafından istisna edilen verginin en son talep edilebileceği tarihin 2000 yılı olduğu, 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre, amme alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmeyen alacakların zaman aşımına uğrayacağı hususunun düzenlendiği, dosya içerisinde zaman aşımını kesen bir hususa rastlanmadığı, 2000 yılından itibaren 5 yıl geçmekle 2005 yılında KDV ve varsa değer vergileri zaman aşımına uğrayacağı, zaman aşımına uğraması nedeni ile davacı yanın teminat mektubu içeriği taahütünden kurtulmuş olacağı, teminat mektubu bedelinin risk çıkışının yapılabileceği, buna göre teminat mektubunun güncel değeri üzerinden depo talebinin hukuka uygunluğunun bulunmadığının kanaatine varıldığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece yargılamasında eksiklik görülerek duruşma açılıp, bilirkişi raporu alınmış, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabülü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve Kanun'un olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması halinde istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde ve bu hale münhasır olarak başvurunun esastan reddine karar verilmesi gereklidir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda da açıklandığı üzere yargılamada eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde duruşma açılarak inceleme yapılması durumunda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki oluşacağı açık olup bu gibi bir durum ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil eder niteliktedir.
    Hükümden sonra 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 356. maddesine eklenen ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 2. fıkra, yukarda belirtilen hallerde, farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte değildir. Nitekim, bilindiği ve HMK’nın 354. maddesinde ve özellikle bu maddenin gerekçesinde değinildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak incelemenin biri denetim açısından, diğeri ise dava konusu uyuşmazlık bakımından olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Ayrıntıya girilmeden ifade edilecek olursa, Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, 356/2. maddede değinilen ve verilmesi öngörülen gerekli karar, “yeniden esas hakkında bir karar” olmak durumundadır. Tüm bu nedenlerle, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 17/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara