Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7501 Esas 2020/8134 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7501
Karar No: 2020/8134
Karar Tarihi: 10.12.2020

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7501 Esas 2020/8134 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2018/7501 E.  ,  2020/8134 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil ve Eski Hale Getirme

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacı vekili, müvekkilinin 1221 parselin paydaşlarından olup, taşınmazın tümünü kullandığını, davalı Belediyenin 2011 yılının 9. ayından bu yana, dere yatağından çıkan hafriyatı taşınmazın üzerine döktüğünü öne sürerek elatmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000 TL ecrimisilin müdahale tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 07.03.2013 tarihli ıslah dileçesi ile eski hale getirme bedeli olan 8.501,58 TL"nin de müdahale tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, müvekkili idare tarafından gerçekleştirilen ıslah çalışmaları sırasında çıkarılan tüm hafriyatın yol kenarında toplandığını ve sonrasında kaldırıldığını, dere yatağından çıkarılan hafriyat ile sair alanlardan çıkarılan hafriyatın farklı niteliklere sahip olduğunu, davacının taşınmazında bulunan hafriyatın dere yatağından çıkarılan hafriyat olmadığını, taşınmaz üzerinde bulunan hafriyatın müvekkili idare dışında Telekom İl Müdürlüğü, Samgaz Genel Müdürlüğü, Saski Genel Müdürlüğü gibi bazı şirketlerin kaçak olarak bu alana döktükleri moloz ve topraklardan ibaret olduğunu, müvekkili idarenin Samsun ilinde resmi hafriyat döküm alanı bulunduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, çekişme konusu taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.06.2014 tarihli ve 2013/21223 Esas, 2014/10737 Karar sayılı ilamı ile, Mahkemece taşınmaz başında keşif yapılmış ise de yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağının olmadığı, davalı Belediyenin çekişme konusu taşınmaza dereden çıkan malzemeleri döküp dökmediğinin, döküldüğü belirlenebiliyorsa taşınmazın hangi kısmına döküldüğünün, davalı Belediyeden başka kişilerin de taşınmaza hafriyat, moloz vb. döküp dökmediği hususlarının açıklığa kavuşturulmadığı, bilirkişilerce taşınmazdaki malzemelerin cinsi ve bu malzemelerin taşınmazın yanında bulunan dereden çıkıp çıkmadığının tespit edilemediğinin görüldüğü, hal böyle olunca; taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak tarafların tüm tanıklarının hazır edilip yerinde dinlenmesi, yukarıda belirtilen hususlara ilişkin tanıkların somut ve açıklayıcı beyanlarının alınması, varsa beyanlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi, bilirkişilerden yukarıda değinilen hususları yansıtır şekilde denetime elverişli rapor alınması, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının isabetsiz olduğu, kabule göre de; Ziraat Odasından gönderilen muvafakatname başlıklı yazıda; davacının taşınmazdaki kendisi dışında diğer 6 paydaştan 5"inin muvafakatını alarak tamamı 17.335,00 m² olan taşınmazın 12.581,00 m²"sini kullanacağının belirtildiği, muvafakatnamenin 27.9.2012 ile 27.9.2017 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığı, bu durumda davacının talep ettiği döneme ilişkin ecrimisilin sadece kendi payına göre belirlenmesi gerekirken, davacının taşınmazın tamamını kiraladığı gerekçesiyle elatılan kısmın tamamı için ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı gibi, elatılan kısmın değeri keşfen saptandığı halde elatmanın önlenmesi isteği bakımından harcın tamamlatılmaması ve hükümde bu isteğe ilişkin karar ve ilam harcı alınmamış olmasının da doğru olmadığı gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamı uyarınca yapılan yargılama sonunda, davacının hissedarı bulunduğu taşınmaz üzerine davacının izin ve muvafakati alınmaksızın kum, çakıl, inşaat malzemeleri ile hafriyat toprağı döküldüğü olgusunun kesin olduğu, davalı Belediyenin bu malzemelerin tamamının kendisi tarafından dökülmediğini savunmuş ise de, kimin döktüğünün tespitinin mümkün olmadığı, Belediye sınırları içerisinde çöp döküm alanlarının belirlenmesi, tahsisi kontrolü gibi konuların Belediyenin görevlerinden olduğu ve üçüncü kişilerin alan üzerine çöp dökmesi gibi bir eylemi engelleme görevi bulunan Belediyenin kendisinin çöp döktüğü alana üçüncü kişilerin de çöp dökmüş olmasının davalı Belediyeyi sorumluluktan kurtarmayacağı gerekçesi ile, davanın kısmen kabulü ile,"...davacı taşınmazına davalı tarafından verilen zarar miktarından davacının hissesine düşen miktara tekabül eden 8.470,00 TL tazminatın 19.09.2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, arz üzerindeki moloz ve yığıntıların kim tarafından döküldüğünün tespitinin mümkün olmadığı, arz üzerine dökülen çöp, toprak, inşaat kalıntısı ve molozların Belediye imar planı içerisinde ve belediye sınırları dahilinde gelişi güzel çöp dökülüp dökülmemesi konusu ile ilgili sorumluluğun Belediyeye ait olduğundan davalı tarafından kal’ine …." karar verilmiş, karar davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
    Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nin 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hükmün Kapsamı” başlığını taşıyan 297’nci maddesi; “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
    a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
    b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
    c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
    ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
    d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
    e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
    (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olması gereklidir. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü çelişkiden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Ayrıca, 6100 sayılı HMK"nin 26/1. maddesinde ""hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir. ""hükmü düzenlenmiştir.
    Tüm bunlardan ayrı olarak, bozmaya uyulmakla tarafların leh ve aleyhine usuli kazanılmış hak doğar. Ayrıca, mahkemece bozma kapsamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurma yükümlülüğü ortaya çıkar.
    Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
    Şöyleki; Mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, davalı Belediyenin çekişme konusu taşınmaza dereden çıkan malzemeleri döküp dökmediği, döküldüğü belirlenebiliyorsa taşınmazın hangi kısmına döküldüğü, davalı Belediyeden başka kişilerin de taşınmaza hafriyat, moloz vb. döküp dökmediği hususlarının açıklığa kavuşturulmadığı, bilirkişilerce taşınmazdaki malzemelerin cinsi ve bu malzemelerin taşınmazın yanında bulunan dereden çıkıp çıkmadığının tespit edilemediği, hal böyle olunca; taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak tarafların tüm tanıklarının hazır edilip yerinde dinlenmesi, yukarıda belirtilen hususlara ilişkin tanıkların somut ve açıklayıcı beyanlarının alınması, varsa beyanlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi, bilirkişilerden yukarıda değinilen hususları yansıtır şekilde denetime elverişli rapor alınması, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, 30.11.2012 tarihinde (bozma öncesinde) yapılan keşfe iştirak eden ve tanzim ettikleri rapor hüküm kurmaya elverişli bulunmayan inşaat ve ziraat mühendisi bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılması, aynı bilirkişiler tarafından tanzim olunan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmemesi, bozma ilamında değinilen hususları karşılar şekilde önceki bilirkişilerden farklı bilirkişilerden rapor alınmaması, bunların yanısıra HMK"nin 26. ve 297. maddelerine aykırı olarak elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve eski hale getirme istemli davada, Belediyenin kendisinin çöp döktüğü alana üçüncü kişilerin de çöp dökmüş olmasının davalı Belediyeyi sorumluluktan kurtarmayacağı gerekçesi ile, talepten farklı olarak taşınmaza verilen zarara ve kal’e ilişkin hüküm kurulması, ecrimisil istemi yönünden olumlu olumsuz karar verilmemesi, kararın gerekçe kısmında “davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir” denildikten sonra, hüküm fıkrasında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, harç, vekalet, gider avansı ve yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmaması doğru olmamış hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Davacı ve davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 10.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara