Esas No: 2020/8354
Karar No: 2022/2301
Karar Tarihi: 23.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8354 Esas 2022/2301 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/8354 E. , 2022/2301 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 13.03.2020 tarih ve 2019/614 E. - 2020/244 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 20/12/2004 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşme uyarınca yıllık 900 ton beyaz ürün alma taahhüdünde bulunduğunu, ancak 2006-2011 yılları boyunca toplam 3616 ton eksik ürün alındığını, sözleşme uyarınca hesaplanan cezai şart alacağının 542.400 Amerikan Doları olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere şimdilik 10.000 Amerikan Dolarının devlet bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş; 30/11/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki dava değerini 51.466,80 Amerikan Doları (120.854,98 TL) olarak arttırmıştır.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı ile iki ayrı istasyon için iki ayrı akaryakıt bayilik sözleşmesinin yapıldığını, her iki istasyon için daha sonra iptal edilen tek taahhütname verildiğini, taahhütnamenin her iki istasyondaki alımı kapsadığını, 14/03/2007 tarihinde sözleşmenin karşılıklı rıza ile feshedildiğini, taahhütnamenin de geçersiz hale geldiğini, bununla birlikte davacının 21/12/2004 tarihinde imzalanan bayilik sözleşmesinden sonra sözleşme süreci içinde dava konusu cezai şarta ilişkin olarak hiçbir dava açmadığı gibi ihtirazi kayıt koymaksızın ticari ilişkiye devam ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak ve tüm dosya kapsamına göre yapılan yargılama sonucunda; aldırılan bilirkişi raporuna itibar edilerek, taraflar arasındaki sözleşmenin özel ceza koşulu niteliğinde bulunan 11/d maddesi uyarınca sözleşmenin feshinden sonraki dönem satılamayan akaryakıt nedeniyle uğranılan ve davacı tarafça talep edilebilecek zararın 35.400,00 Amerikan Doları olduğu gerekçesi ile, dava ve ıslah dilekçesi dikkata alınarak davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 Amerikan Dolarının dava tarihinden, 25.400,00 Amerikan Dolarının ise 30/11/2015 ıslah tarihinden itibaren devlet bankalarının Amerikan Doları cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz oranı ile faiz uygulanmak üzere davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
1- Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinden kaynaklanan asgari alım taahhüdü ihlaline dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davacı tarafça eksik alıma ilişkin herhangi bir çekince koymaksızın sözleşmenin ifasına devam edildiği gerekçesi ile verdiği davanın reddine dair ilk kararı, Dairemizin 30.10.2017 tarihli ve 2016/13273 E., 2017/7374 K. sayılı ilamı ile; “Davacı ile davalı arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin 11/d maddesi “ Bu durumda fesih tarihinden sözleşme sonuna kadar geçecek dönemde yıllık satış taahhüdüne göre satması gereken toplam akaryakıt miktarlarının fesih işlemi nedeniyle satamaması sonucu şirketin uğradığı zarar ve ziyanı ... öder" hükmünü içermektedir. Bu durumda davacının 2011 yılı önceki dönemde eksik alım olmasına rağmen mal vermeye devam ettiği için taahhüdü ihlal cezasını talep edemeyecekse de son yılı talep hakkına açıklanan sözleşme hükmü uyarınca sahiptir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde bozulmuştur. Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen gereği yerine getirilmemiştir.
Hükme esas alınan raporda; bayilik sözleşmesinin yürürlüğe girdiği 20.12.2004 tarihinden beş (5)yıllık sürenin bittiği 20.12.2009 tarihi itibariyle sona erdirilmesi mümkün iken bu yapılmayıp, sözleşmenin 01.12.2010 tarihi itibariyle iradi fesih suretiyle sonlandığı, Rekabet Kurumu’nun Tebliğinin geçerliliği ve taraf iradesi doğrultusunda 01.12.2010 tarihi itibariyle sözleşmenin feshinin mümkün olduğu düşünüldüğünde, bu fesih tarihi itibariyle alternatif bir hesaplama yapılabileceği görüşü ile, eksik alım ve cezai şart bedeline yönelik hem 20.12.2009 hem de 01.12.2010 itibariyle hesaplama yapıldığı, ayrıca davacı ve davalının defter ve kayıtlarına göre de ayrı ayrı hesaplamalar yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, bayilik sözleşmesinin özel cezai şarta ilişkin 11/d maddesi uyarınca yalnız son yıl için talepte bulunabilecektir. Raporda; sözleşmenin 01.12.2010 tarihinde sonlandığı nazara alındığında, davacı kayıtlarına göre eksik alınan 161 ton için cezai şart 24.150 Amerikan Doları, davalı kayıtlarına göre ise eksik alınan 2 ton için cezai şart 300 Amerikan Doları hesaplanmış, sözleşmenin 20.12.2009 tarihinde sonlandığı nazara alındığında ise, davacı kayıtlarına göre eksik alınan 236 ton için cezai şart 35.400 Amerikan Doları, davalı kayıtlarına göre ise eksik alınan 77 ton için cezai şart 11.550 Amerikan Doları olarak hesaplanmıştır. Tarafların defter ve kayıtlarına göre, 2010 yılına ait alınması gereken asgari akaryakıt konusunda ise herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece, sözleşmenin 20.12.2009 tarihinde sonlandığı kabulü ile, bilirkişi raporunda bu tarih baz alınarak vefakat davacı kayıtlarına göre yapılan hesaplama üzerinden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ancak bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada tarafların defterleri arasındaki farklılığın nereden kaynaklandığı incelenmemiş olduğu gibi fesih tarihi itibariyle alınması gereken asgari akaryakıt miktarı, eksik alınan akaryakıt miktarı ve yine bu miktarın fesih tarihi itibariyle sözleşmenin 11/d maddesi kapsamındaki cezai şart alacağının tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 23/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.