Esas No: 2020/22509
Karar No: 2022/9803
Karar Tarihi: 03.10.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/22509 Esas 2022/9803 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/22509 E. , 2022/9803 K."İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki Kangal Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2018 tarihli ve 2017/49 esas, 2018/66 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 23/11/2020 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-)Konuyla İlgili Bilgiler:
1-Şüpheli ... hakkında, 01/04/2015 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Kangal Cumhuriyet Başsavcılığının 15/06/2016 tarihli ve 2016/128 soruşturma, 2016/9 sayılı sayıl kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2.maddesi uyarınca beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3.maddesi uyarınca bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve denetimli serbestlik süresi içerisinde tedaviye tabi tutulmasına, erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ya da tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması durumunda hakkında kamu davası açılacağının ihtarına karar verildiği, kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı,13/08/2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine gore tebliğ edildiği, infazı için 06/08/2016 tarihinde Sivas Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
2-Sivas Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 09/08/2016 tarihli ve 2016/467 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 13/08/2016 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine gore tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle 23/08/2016 tarihli uyarılı çağrı yazısının 23/08/2016 tarihinde müdürlükte elden tebliğ edildiği, şüphelinin müdürlüğe dilekçe vererek terhis tarihinden sonra denetime başlamak istediğini beyan etmesi üzerine denetime ara verildiği, terhis tarihinden sonra Müdürlüğün 24/11/2016 tarihli çağrı yazısının doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 26/11/2016 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21/2.maddesine gore tebliğ edildiği, Müdürlüğe başvurmaması nedeniyle 09/12/2016 tarihli uyarılı çağrı yazısının doğrudan MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, 15/12/2016 tarihinde aynı konutta oturan annesi ... imzasına tebliğ edildiği, Müdürlüğe başvurmaması nedeniyle İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunun 28/12/2016 tarihli kararıyla dosyanın kapatılmasına karar verilerek 30/01/2017 tarihinde Kangal Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
3-Erteleme kararı kaldırılarak Kangal Cumhuriyet Başsavcılığının 21/03/2017 tarihli ve 2017/166 soruşturma, 2017/32 esas, 2017/32 sayılı iddianamesi ile Kangal Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
4-Kangal Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 05/02/2018 tarihli ve 2017/49 esas, 2018/66 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62.maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildiği, kararın istinaf edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma İstemi:
Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı bulundurmak suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15/06/2016 tarihli ve 2016/128 soruşturma, 2016/9 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararı müteakip, şüphelinin yükümlülüklere uymamakta ısrar etmesi nedeniyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama neticesinde sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62. Maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kangal Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2018 tarihli ve 2017/49 esas, 2018/66 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar etmiş olacağı, somut olayda, denetimli serbestlik çağrı yazısının 30/11/2016 tarihinde sanığın doğrudan "mernis" adresine 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince tebliğ yapılmasını takiben yükümlülüklerine uymadığı gerekçesiyle denetim dosyasının kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, mahkemesince yazılı şekilde karar verilmiş ise de;
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesindeki, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir usul benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Kanun'un 23/1-8. ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, söz konusu çağrı yazısının belirtilen usullere aykırı olarak, sanığın savcılık ifadesi sırasında bildirdiği "... Mahallesi ...-... Sk. No:... İç Kapı No:1 .../Sivas" adresine, öncelikle 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine uyarınca tebligat yapılarak, yapılan tebligatın iade edilmesi halinde, bu sefer anılan Kanun'un 21/2. maddesine gereğince sanığın mernis adresinin tespiti ile söz konusu adrese tebliğ edilmesi yerine, 26/11/2016 tarihinde doğrudan 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince yapılan tebliğ işleminin geçerli sayılamayacağı, bu hâlde sanığın davet edilmesinden bahsedilemeyeceği gibi, yükümlülüklerine uymamakta da ısrar etmiş sayılamayacağının kabulünün gerektiği cihetle,
kamu davası hakkında durma kararı verilerek, hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması hâlinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek Kangal Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2018 tarihli ve 2017/49 esas, 2018/66 sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Şüpheli hakkında, 01/04/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Kangal Cumhuriyet Başsavcılığının 15/06/2016 tarihli ve 2016/128 soruşturma, 2016/9 sayılı kararı ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının 5 yıl sure ile ertelenmesine, 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve denetimli serbestlik süresi içerisinde tedaviye tabi tutulmasına karar verildiği, şüphelinin denetimli serbestlik müdürlüğünce yapılan uyarıya rağmen yükümlülük ihlalinde ısrar ettiğinin bildirilmesi üzerine Kangal Cumhuriyet Başsavcılığınca erteleme kararı kaldırılarak 21/03/2017 tarihli iddianame ile kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, Kangal Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2018 tarihli ve 2017/49 esas, 2018/66 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verildiği anlaşılmıştır.
1- Sanığın adli sicil kaydında yer alan Sivas 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2014 tarihli ve 2014/132 esas,2014/406 sayılı kararının incelenmesinde, sanığın 07/10/2013 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Sivas Cumhuriyet Başsavcılığının 21/10/2013 tarihli iddianamesi ile açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Sivas 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 17/10/2014 tarihli ve 2014/132 esas,2014/406 sayılı kararı ile, sanığın denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında;
Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra; Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.
2-Kabule göre de;
A- 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilebilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK'nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır." şeklindeki düzenleme gereği, "Kamu davasının açılmasının ertelenmesi" kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı,
Somut olayda şüpheli hakkında Kangal Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15/06/2016 tarihli “kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararda itiraz kanu yolunun gösterilmediği, şüpheliye karara karşı itiraz kanun yoluna başvuru hakkı tanınmadığı, kararın kesinleşmemesi nedeniyle denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı, bu nedenle müdürlükçe çıkarılan tebligatlar hukuki sonuç doğurmayacağı gibi,
B- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği,
Somut olayda, Kangal Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15/06/2016 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın şüphelinin doğrudan MERNİS adresine yapılan tebliğinin usulsüz olduğu, aynı şekilde Kangal Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce çıkarılan çağrı yazısının belirtilen usullere aykırı olarak, sanığın bildirdiği "... Mahallesi ...-10 Sk. No:... İç Kapı No:1 .../Sivas" adresine, öncelikle 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine uyarınca tebligat yapılarak, yapılan tebligatın iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesine gereğince sanığın MERNİS adresine tebliğ edilmesi yerine, 26/11/2016 tarihinde doğrudan 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesi gereğince yapılan tebliğ işleminin geçerli sayılamayacağı, bu nedenle de “ısrar” şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından,
Sonuç olarak; sanığın bu suçu başka bir davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra, işlemiş ise 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesi; aksi halde mahkemesince açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi kısmen değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D-)Karar:
Açıklanan nedenlerle; kanun yararına bozma istemi kısmen değişik gerekçe ile yerinde görüldüğünden Kangal Asliye Ceza Mahkemesinin 05/02/2018 tarihli ve 2017/49 esas, 2018/66 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
03/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.