Esas No: 2020/2293
Karar No: 2022/2398
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2293 Esas 2022/2398 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/2293 E. , 2022/2398 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07.06.2018 tarih ve 2014/1118 E- 2018/661 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 05.02.2020 tarih ve 2018/1605 E- 2020/129 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı bankanın ... Şubesi ile dava dışı müşterisi Nego Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 06.01.2012 tarihinde... 'in müşterek borçlu ve müteselsil kefaleti ile genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye istinaden belirtilen şirkete krediler kullandırıldığı, borçlunun kullandığı kredileri geri ödemediğini ve teminata vermiş olduğu çekler üzerindeki keşideci imzalarının sahte olması nedeni ile tahsil edilemediği için borcun ödenmesi talebi ile borçlulara ihtarname keşide edildiğini, ancak borcun ödenmediğini, kredilerin teminatını oluşturmak ve tahsil edildiğinde borca mahsup edilmek üzere teslim alınan ve davalı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.'ne ait ayrıntıları belirtilen 15 adette toplam 437.000,00 TL ve 290.000,00 USD tutarındaki çeklerin üzerindeki keşideci imzalarının sahte olduğunu ve ... Medya Şubesi Müdürü ... tarafından keşideci olarak görünen Reisler Deri San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Artı Tekstil Giyim İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin haberi olmaksızın davalı banka nezdinde bastırıldığını, söz konusu çeklerin dava dışı Nego Tekstil Ltd. Şti. firmasının ortağı... 'e teslim edildiğini, bu kişi tarafından söz konusu çeklerin teminat olarak başka bankalara verildiği istihbar edilerek akabinde davacı banka tarafından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/23133 sayılı dosyasına kayden 26.02.2013 tarihinde suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturma dosyasının tamamlanarak İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2013/111 Esas sayılı dosyasında davanın açıldığını, YKB Müfettişlerince konu ile ilgili olarak düzenlenen 24.05.2013 tarihli soruşturma raporunda olayın açıklandığını, davalı bankanın çalışanının eylemlerinden sorumlu olduğunu, bu hususun Yargıtay kararlarında açıklandığını iddia ederek 437.000,00 TL ve 290.000,00 USD tutarındaki zararın çeklerin keşide tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu olayda bankanın sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığını, personelini seçerken davalı bankanın objektif özen yükümlülüğüne uygun davrandığını, davacı bankanın kredinin teminatına aldığı çeklerin gerçek ticari ilişkiden doğup doğmadığını, imzalarının geçerli olup olmadığını sorgulaması gerektiğini, dava konusu olaya ilişkin sürmekte olan ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davacı bankanın ... Şubesi ile dava dışı müşterisi Nego Tekstil Ltd. Şti. arasında 06.01.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, ...'in de kefil olduğu, bu sözleşmeye istinaden kredi kullanılmasına rağmen kredi borçlarının ödenmediği, bu kredilere mahsup edilmek üzere dava konusu 15 adet 437.000,00 TL ve 290.000,00 USD tutarında çeklerin davacı bankaya verildiği, çekler üzerindeki keşideci imzasının sahte olduğu, davalı bankanın ...Medya Şubesi Müdürü ...'nin bu işlemi gerçekleştirdiğine dair iddia ile İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2013/111 Esas sayılı dosyasında yargılandığı, davacı bankanın gerekli özen ve araştırmayı yaparak krediyi kullandırması gerekirken bunu yapmadığı, ayrıca dava konusu çekler henüz mevzu bahis değilken krediyi kullandırdığı, yani bu çeklere güvenilerek kredi kullandırılmadığı, davacı banka bu çeklerden dolayı herhangi bir takip yapmadığından ne kadar zararı olduğunun tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davacı banka tarafından dava dışı şirkete genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandırıldığı, bu krediye teminat olarak ve tahsilde kredi borcundan mahsup edilmek üzere kredi borçlusu tarafından müşteri çeklerinin ciro edilerek verildiği, davacı bankanın asıl kredi borçlusu şirket hakkında kredi alacağından dolayı takip yaptığını, gerek asıl kredi borçlusundan gerekse kredi sözleşmesinde alınan teminatlardan (kredi sözleşmesi müteselsil kefilinden) kredi alacağını tahsil edemediğini, tahsil etme imkanı bulunmadığını ispatlayamadığı, kredi alacağı nedeniyle asıl kredi borçlusuna ve müteselsil kefile karşı takip başlattığını, takiplerin semeresiz kaldığını, tahsil imkanının bulunmadığını iddia etmediği gibi bu konuda bir delil de sunmadığı, TBK'nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilebilmesi için, çalışanın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına zarar verdiğinin ispatlanması gerektiği, davacının, dava dışı şirkete kullandırdığı kredi borcunu tahsil edemediği, tahsil etme imkanı bulunmadığı durumlarda ancak zarara uğramış olacağı, davacının kredi borcu nedeniyle asıl borçluya karşı ve kredi sözleşmesi ile sorumluluk altında bulunanlara karşı kredi alacağının tahsili için yasal olarak yapması gereken tüm işlemleri yaptıktan ve buna rağmen kredi alacağını tahsil edememesi halinde tahsil edemediği kredi alacağından dolayı uğradığı zarar oranında ancak TBK’nın 66. maddesi ile adam çalıştıranın sorumluluğuna başvurabileceği, davacının, davalının çalışanının eylemi nedeniyle dava tarihi itibarıyla zarara uğradığını (kredi alacağını tahsil edemediğini, etme imkanı kalmadığını) ispatlayamadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1) 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle bölge adliye mahkemesince incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa’nın 353/1-b-2 maddesiyle ise bölge adliye mahkemesince, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararını eksik ya da hatalı bulan veyahut davanın esası hakkında farklı gerekçelerle bir karar verilmesi gerektiğine hükmeden bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp, esas hakkında yeniden hüküm kurması gerekmektedir. Aksi hal 6100 sayılı HMK ile benimsenen istinaf sistemine aykırılık oluşturacağı gibi ilk derece ve bölge adliye mahkemesi gerekçeleri arasında çelişki oluşmasına da sebebiyet verebilecektir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, İlk Derece Mahkemesi’nce, davacı bankanın gerekli özen ve araştırmayı yaparak krediyi kullandırması gerekirken bunu yapmadığı, dava konusu çekler henüz mevzu bahis değilken krediyi kullandırdığı, bu çeklere güvenilerek kredi kullandırılmadığı, davacı banka bu çeklerden dolayı herhangi bir takip yapmadığından ne kadar zararı olduğunun tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunu inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davacı bankanın asıl kredi borçlusu şirket hakkında kredi alacağından dolayı takip yaptığını, gerek asıl kredi borçlusundan gerekse kredi sözleşmesinde alınan teminatlardan (kredi sözleşmesi müteselsil kefilinden) kredi alacağını tahsil edemediğini, tahsil etme imkanı bulunmadığını ispatlayamadığı, kredi alacağı nedeniyle asıl kredi borçlusuna ve müteselsil kefile karşı takip başlattığını, takiplerin semeresiz kaldığını, tahsil imkanının bulunmadığını iddia etmediği gibi bu konuda bir delil de sunmadığı, TBK'nın 66. maddesinde düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğuna gidilebilmesi için çalışanın kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına zarar verdiğinin ispatlanması gerektiği yönünde İlk Derece Mahkemesi gerekçesinden farklı bir gerekçeye dayalı olarak davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan red edildiği anlaşılmaktadır. Ancak yukarıda açıklandığı üzere, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kabul şekline göre, bu durumda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmektedir. Belirtilen nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinden farklı gerekçeye yer verilmesine karşın kararın gerekçesi ile hüküm arasında farklılık oluşturacak şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
2) Bozma sebep ve şekline göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.