Esas No: 2022/7151
Karar No: 2022/6111
Karar Tarihi: 04.07.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/7151 Esas 2022/6111 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/7151 E. , 2022/6111 K."İçtihat Metni"
(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Kasten basit yaralama suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 2.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ... 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.06.2021 tarihli ve 2019/740 Esas, 2021/416 Karar sayılı kararına karşı sanık tarafından yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin tarihsiz ve 2021/594 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 09.05.2022 tarihli ve 2021/28876 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.06.2022 tarihli ve 2022/71343 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
1) Mercii ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/594 değişik iş sayılı kararı ile "...Sanık hakkında Kastamonu 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.05.2018 tarih ve 2018/512 Esas 2019/452 karar sayılı ilamı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde suç işlediği anlaşıldığından CMK'nin 231/8-2. cümle maddesindeki koşullar göz önüne alındığında itirazın kabulüne..." gerekçesi ile sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına dair karar verilmiş ise de; sanığın adli sicil kaydında bulunan ve itirazın kabulüne esas olarak gösterilen Kastamonu 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli kararının, incelemeye konu suç tarihi olan 04.06.2019 tarihinden sonra, 05.11.2019 tarihinde kesinleşmiş olması sebebiyle 5271 sayılı Kanun’un 231/6-a maddesinde yer alan “daha önce kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunmamak” koşuluna engel teşkil etmediği gözetilmeden itirazın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde,
Kabule göre de,
2) Şüpheliye usulüne uygun olarak tebligat gönderildiği, ancak müştekinin uzlaşmaya ilişkin olarak 3 gün içinde beyanda bulunmaması nedeniyle uzlaştırma işleminin sağlanamadığından bahisle uzlaşma işlemleri yapılmadan ... Cumhuriyet Başsavcılığının 25.09.2019 tarihli ve 2019/115158 soruşturma, 2019/43623 Esas, 2019/30475 sayılı iddianamesiyle kamu davasının açıldığı somut olayda, şüphelinin bilinen en son adresine, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/1. maddesine göre tebligat yapılmadan, doğrudan mernis adresine 7201 sayılı Kanun'un 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, müştekiye ise bildirim yapıldığına ilişkin dosyada herhangi bir belgeye rastlanılamadığı, ayrıca uzlaşma teklifinde bulunulacak müşteki ve şüpheliye Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin 29. maddesinin 7. fıkrasında belirtilen başka iletişim araçları kullanılarak ulaşılmaya çalışılmadan, ulaşılamaması halinde ise uzlaştırma bürosu aracılığıyla usulüne uygun bir uzlaşma teklifi yapılmasını sağlamak üzere uzlaştırmacı tarafından büroya teklif formları tevdii edilmeden, nihayetinde usulüne uygun bir uzlaştırma işlemi gerçekleştirilmeden yapılan uzlaştırma işlemlerinin usulüne uygun olmadığı,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesinde yer alan; "(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253'üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir.” şeklindeki düzenleme uyarınca mahkemesince uzlaştırma işleminin yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın anılan gerekçe ile bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
1) (1) numaralı kanun yararına bozma talebinin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
* Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
* Suçun CMK’nin 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
* Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
* Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının bulunmaması,
* Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Ayrıca, bahsi geçen maddenin 8. fıkrasında; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./72. md) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı CMK’nin 231/8. maddesine ilişkin 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesinin gerekçesinde de bu durum; “Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin sekizinci fıkrasında değişiklik yapmak suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde sanığın tabi tutulacağı denetim süresi içinde sanık hakkında bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği düzenlenmektedir. Söz konusu maddenin uygulanmasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanıklar hakkında işledikleri diğer suçlardan dolayı da birçok kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği görülmektedir. Yapılması öngörülen değişiklikle, bu uygulamaya son verilmesi ve denetim süresi içinde sanık hakkında bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilememesi amaçlanmaktadır. Kişinin işlediği ikinci suçun denetim süresi içinde işlenip işlenmediğinin önemi bulunmamaktadır. Daha önceden işlenen suçlar bakımından da bu yasak uygulanacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Buna göre 6545 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten sonra işlenen suçlar için, hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan suça sürüklenen çocuklarla ilgili bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir.
İnceleme konusu somut olayda; mahkemece 15.06.2021 tarihli karar ile sanığın kasten basit yaralama suçundan adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz merciince kabul edilerek sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kaldırılmıştır.
Sanığın adli sicil kaydında yer alan kasten basit yaralama suçundan verilen Kastamonu 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.05.2018 tarihli ve 2018/512 Esas 2019/452 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 05.11.2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine bu suç yönünden sanık hakkında denetim süresi başlamıştır. Böylece CMK’nin 231/8. maddesindeki; “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.”
şeklindeki düzenleme gereğince inceleme konusu kasten basit yaralama suçu yönünden sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir. Sanığın inceleme konusu kasten basit yaralama suçunu adli sicil kaydındaki kasten basit yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşme tarihinden önceki bir tarihte gerçekleştirmiş olmasının önemi bulunmamaktadır. Zira sanığın bu suçtan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi 05.11.2019 tarihinde başlamış ve incelenen kasten basit yaralama suçundan mahkemece 15.06.2021 tarihinde karar verilmiştir. 05.11.2019 tarihinden sonra sanık hakkında kasıtlı bir suçtan yeni bir hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Böylece, sanık hakkında mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara yönelik itirazın merciince kabul edilerek kaldırılmasına karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen (1) numaralı düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE,
2) (2) numaralı kanun yararına bozma talebinin incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nin 253. maddesine göre sanık ...’e yükletilen 5237 sayılı TCK'nin 86/2. maddesi kapsamındaki kasten basit yaralama suçu uzlaştırma kapsamında bulunmaktadır.
5271 sayılı CMK'nin 253/4. maddesine göre, “Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin ... olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.”
Uzlaştırmacı taraflara ancak açıklamalı tebligat yoluyla uzlaştırma teklifinde bulunabilecek ancak uzlaştırmanın yargı işlemi niteliğinde olması nedeniyle normal posta yoluyla bu işlemi gerçekleştiremeyecektir.
Anılan fıkrada sözü edilen açıklamalı tebligat, kazai mercilerce yapılacak tebligatı düzenleyen 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ve uzlaştırma bürosu vasıtasıyla yapılacak olan tebligattır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesine göre“Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiştir. Buna göre önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu’nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekmektedir.
İncelenen dosyada; soruşturma aşamasında dosya uzlaştırma bürosuna gönderilmiş ise de; müştekiye uzlaşma teklifi yapılmamıştır.
Sanık yönünden yapılan incelemede ise; uzlaşma teklifinin tebliği için sanığın adresine doğrudan “MERNİS adresi” ibaresi ile çıkarılan tebliğ işlemi usule aykırıdır. MERNİS adresine doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğin usulsüz olması nedeniyle uzlaşma teklifinin sanığa da yasaya uygun şekilde ve yöntemince yapılmadığı anlaşılmaktadır. Böylece uzlaşma işlemi usulüne uygun yapılmadığından vaki itirazın bu yönden de kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen (2) numaralı düşünce yerinde görüldüğünden; sanık hakkındaki tehdit ve hakaret suçundan ... 11. Ağır Ceza Mahkemesinin tarihsiz ve 2021/594 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nin 309/4. maddesi gereğince KANUN YARARINA BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.07.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.