Esas No: 2020/7627
Karar No: 2022/2647
Karar Tarihi: 31.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7627 Esas 2022/2647 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7627 E. , 2022/2647 K.Özet:
Taraflar arasında görülen davada, davacı şirketin davalı aleyhine faturaya dayalı icra takibi başlattığı ancak davalının takibe itiraz ettiği belirtiliyor. Davacı şirket temlik yoluyla taraflar arasında herhangi bir anlaşma olmadığını, sadece akreditif olarak borçlunun hesabına geçecek tutarın ödenmesi konusunda bankaya talimat verildiğini iddia ederek davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, satımın vadeli şekilde yapıldığı ve ödemenin taliki şarta bağlandığını ancak takip tarihi itibari ile davacı alacağının muaccel olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise, taraflar arasında süre gelen ticari ilişki sonucu daha önce de davacı tarafından teslim edilen emtia bedelinin, davalının akreditif hesabına gelecek paraların davacıya temlik yoluyla ödendiği ve bu durumun sözleşme konusu fatura için de geçerli olduğunu belirterek davayı reddetmiş ve yapılan istinaf başvurusunu da esastan reddetmiştir. Kararda TBK'nın 207. maddesi gereğince satım akdi kural olarak ani edimli olup, satıcı ve alıcının borçlarına aynı anda ifa etmeleri gerektiği, ancak taraflar arasında süre gelen ticari ilişkide ödemenin temlik yoluyla yapılabileceğinin anlaşılması durumunda satım sözleşmesinin vadeli şekilde yapıldığı ve ödemenin taliki şarta bağlandığının kabul edileceği ifade edilmektedir. Kanun maddelerinin detaylı açıklamaları belirtilmemiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.07.2018 tarih ve 2017/603 E. - 2018/868 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 17.09.2020 tarih ve 2018/1772 E. - 2020/825 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı aleyhine faturaya dayalı icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının takibe itirazının haksız olduğunu, müvekkili şirketin davalıya mal sattığını, borçlunun aradan geçen yaklaşık 16 aya rağmen borcunu ödemediğini, davalı borçlunun itirazında temlik suretiyle taraflarına bu borcun ödendiğini iddia ettiklerini, borçlunun bu iddialarının dayanaksız olduğunu, taraflar arasında yapılmış yazılı ya da sözlü bir temlik sözleşmesi bulunmadığını, müvekkiline yalnızca akreditif olarak davalı/borçlunun hesabına geçecek tutarın ödenmesi konusunda bankaya talimat verildiğini, ancak müvekkiline bugüne kadar bir ödeme yapılmadığını, bu anlamda söz konusu bankaya verilen talimat ya da taraf olmadıkları iddia edilen temlik belgesi gereğince taraflar arasında bu hususun ödeme olarak kabul edileceği yönünde bir anlaşma da bulunmadığını, davalı tarafın temlik yolu ile ödeme yapıldığı iddialarını kabul etmediklerini ileri sürerek davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili şirket ile davacı şirket ticari ilişki içinde olduğunu, ilk 2015 yılı Ağustos ayında görüşülmeye başlandığını ve tarafların şartlarda ve ödeme şeklinde anlaşmaya vardıklarını, bu anlaşmaya göre davacı şirketten alınacak ürünlerin ödemesi, müvekkil şirketin Arap-Türk Bankası A.Ş.'de olan akreditif alacağına, davacı şirket lehine temlik konulması şeklinde olacağı hususunda anlaşıldığını, taraflar arasında ödemelerin temlik yolu ile yapılacağına dair anlaşma ve uygulamanın mevcut olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere göre,taraflar arasında, satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, sözleşme konusu emtianın davalıya teslim edildiği sabit olup, uyuşmazlık satımın vadeli şekilde yapılıp yapılmadığı, ödemenin taliki şarta bağlanıp/ bağlanmadığı bu kapsamda takip tarihi itibari ile davacı alacağının muaccel olup olmadığı noktasında toplandığı, TBK.'nın 207. maddesi gereğince satım akdi kural olarak ani edimli olup, satıcı ve alıcının borçlarına aynı anda ifa etmeleri gerektiği, madde metninden anlaşılacağı üzere kural olarak alıcının para borcu malın teslimi ile muaccel olacağı,ancak, taraflar arasında süre gelen ticari ilişkide daha önce de davacı tarafından teslim edilen emtia bedelinin, davalının akredetif hesabına gelecek paraların davacıya temliki sureti ile ödenmiş olması ve davacı tarafından düzenlenen sözleşme konusu faturaya esas icap niteliğindeki 3 adet proforma faturada da önceki ticari ilişkide olduğu gibi ödemenin akredetif hesabından temlik yolu ile ödenmesinin talep edilmesi karşısında taraflar arasındaki satım sözleşmesinin vadeli şekilde yapıldığı ve ödemenin taliki şarta bağlandığının anlaşıldığı, yargılama sırasında, davalının akredetif alacağının hesaba geçmesi üzerine 17.04.2018 ve 25.04.2018 tarihlerinde fatura konusu borcun tamamının ödenmiş olması karşısında davalının edimini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirdiği, dosya kapsamındaki belgelerden takip tarihi itibari ile davacı alacağının muaccel hale gelmediğinin anlaşıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta edim dengeleri dikkate alındığında muacceliyet mahkememizce HMK.'nın 114/2 ve 115. maddesi gereğince dava şartı olarak kabul edilmiş olup, dava ve takip tarihi itibari ile de dava şartının gerçekleşmemiş olması nedeni ile davanın bu yönden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, takip tarihi itibari ile davacının muaccel bir alacağının bulunmaması nedeni ile davanın HMK.nın 114/2 ve 115. maddesi yönünden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafından, davalı adına düzenlenen 11/02/2016, 02/02/2016 ve 02/02/2016 tarihli 3 adet proforma faturalarda ödemelerin temlik(L/C) yolu ile ödeneceği yazılı olduğunun görüldüğü, davacı tarafça, sözleşme konusu alacak akredetif bankası nezdinde davacıya temlik edilmiş olup, bankaca bu hususun davacıya bildirildiği, cevap dilekçesi ekinde sunulan 17/02/2016 tarihli e-posta yazışmasında da temlik belgelerinin davacıya ulaştığının kabul edildiği,taraflar arasında dava konusu faturalardan önce düzenlenen 05/11/2015 tarihli davacıya ait proforma fatura ile diğer faturaların da ödeme kısmında satım bedelinin akreditif bankasındaki alacaktan temlik yolu ile tahsil edileceği ibaresi yazılı olup, uyuşmazlık tarihinden evvel yapılan diğer ödemeler de temlik yolu ile davacı tarafından tahsil edildiği,somut olayda; taraflar arasındaki uyuşmazlık satımın vadeli şekilde yapılıp yapılmadığı, ödemenin taliki şarta bağlanıp/ bağlanmadığı bu kapsamda takip tarihi itibari ile davacı alacağının muaccel olup olmadığı noktasında toplandığı, TBK.'nın 207. maddesi gereğince satım akdi kural olarak ani edimli olup, satıcı ve alıcının borçlarına aynı anda ifa etmeleri gerektiği, madde metninden anlaşılacağı üzere kural olarak alıcının para borcu malın teslimi ile muaccel olacağı,ancak, taraflar arasında süre gelen ticari ilişkide daha önce de davacı tarafından teslim edilen emtia bedelinin, davalının akreditif hesabına gelecek paraların davacıya temliki sureti ile ödenmiş olması (T.B.K. m. 191) ve davacı tarafından düzenlenen sözleşme konusu faturaya esas icap niteliğindeki 3 adet proforma faturada da önceki ticari ilişkide olduğu gibi ödemenin akredetif hesabından temlik yolu ile ödenmesinin talep edilmesi karşısında taraflar arasındaki satım sözleşmesinin vadeli şekilde yapıldığı ve ödemenin taliki şarta bağlandığının anlaşıldığı, yargılama sırasında, davalının akreditif alacağının hesaba geçmesi üzerine 17/04/2018 ve 25/04/2018 tarihlerinde fatura konusu borcun tamamının ödenmiş olması karşısında davalının edimini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirdiği, dosya kapsamındaki belgelerden takip tarihi itibari ile davacı alacağının muaccel hale gelmediğinin anlaşıldığı,takip tarihi itibari ile de alacağın muaccel olmadığının kabulü ile davanın reddine ve yargı giderinin davacı üzerinde bırakılmasında isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 31/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.