Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/11870 Esas 2022/15802 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Ceza Dairesi
Esas No: 2019/11870
Karar No: 2022/15802
Karar Tarihi: 10.10.2022

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/11870 Esas 2022/15802 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık hakkında, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçuyla ilgili bir ceza davası görülmüştür. Ancak mahkeme, herhangi bir belge ibraz etmeksizin kendisini farklı bir isimle tanıtan sanığın eyleminin, kabahat oluşturduğu gerekçesiyle yanlış bir şekilde yargılandığını belirtmiştir. Yargılama esnasında, kabahat oluşturduğu düşüncesiyle sanık hakkında idari para cezasına hükmedilmiştir. Ancak mahkeme, sanığın eylemi gerçekleştirdiği suçun 5237 sayılı TCK'nin 206. maddesinde düzenlenen \"resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan\" suçu olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, sanığın idari para cezasından ziyade bu suçu işlemesi nedeniyle yargılanması gerektiğine karar vermiştir. Kararda ayrıca, ilgili kanun maddeleri de açıklanmıştır. Buna göre, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu oluşabilmesi için, kişinin beyanı üzerine kamu görevlisinin resmi bir belge düzenlemesi ve belgenin doğru olduğunu kanıtlayacak bir güce sahip olması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, kimliği bildirmeme kabahati ile resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu arasındaki farka da değinilmiştir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 40/1. maddesi uyarınca kimliği bildirmeme kabahati için idari para cezası verilirken, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu için TCK'nin 206. maddesi uygulanacağı ifade edilmiştir.
11. Ceza Dairesi         2019/11870 E.  ,  2022/15802 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (Değişen suç vasfına göre 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'na aykırılık)
    HÜKÜM : ...


    Sanık hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu‘nun 40. maddesi uyarınca, “kimliği bildirmeme“ kabahatinden verilen idari para cezası nedeniyle, Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik temyizinin incelenmesinde:
    1-TCK‘nin 206. maddesinde düzenlenen “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan“ suçunun oluşabilmesi için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesinin birinci fıkrası “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” 2. fıkrası ise, “... bu kişi kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır.” hükmünü taşımakta olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, resmi belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunulup bulunulmadığıdır. Kamu görevlisine görevi nedeniyle resmi bir belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde, TCK’nin 206. maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması veya kimlik ve adresle ilgili bilgi vermekten kaçınılması halinde Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gerekir.
    İncelenen dosya içeriğine göre; somut olayda, ... plaka sayılı araçla seyir halindeyken şüphe üzerine kolluk görevlilerince durdurulan ve herhangi bir belge ibraz etmeksizin kendisini “...“ ismiyle tanıtarak, katılanın ismiyle düzenlenen “yakalama tutanağı“ ve “tutanak“ başlıklı belgeleri imzalayan ve “adli rapor formunun“ düzenlenmesine sebebiyet veren sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nin 206/1. maddesinde düzenlenen “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan“ suçunu oluşturduğu gözetilmeden, hatalı değerlendirme sonucu, eylemin kabahat oluşturduğu gerekçesiyle sanık hakkında idari para cezasına hükmedilmesi yasaya aykırı,
    2-Sanığın eylemine uyan “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan“ suçu yönünden; 24.10.2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 23. ve 24. maddeleri ile düzenlenen 5271 sayılı CMK'nin 250 ve 251. maddelerindeki "Seri Muhakeme Usulü” ve “Basit Yargılama Usulü"nün uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle 5271 sayılı CMK'ya eklenen geçici 5.maddesin (d) bendi ile "01.01.2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz" şeklinde sınırlama getirilmiş ise de;
    Hükümden sonra, 16.03.2021 tarih ve 31425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli 2020/81 Esas ve 2021/4 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan “hükme bağlanmış” ibaresinin basit yargılama usulü yönünden; 02.08.2022 tarih ve 31911 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli 2020/87 Esas ve 2022/44 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış” ibaresinin seri muhakeme usulü yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara