Esas No: 2020/7398
Karar No: 2022/2648
Karar Tarihi: 31.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7398 Esas 2022/2648 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7398 E. , 2022/2648 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09.02.2018 tarih ve 2017/192 E- 2018/169 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 23.09.2020 tarih ve 2018/1093 E- 2020/798 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 29.09.2016 tarihinde davalı bankadan yıllık % 18 faiz ile 5 yıl vadeli 6.300.000,00 TL kredi kullandığını, müvekkili şirketin sözleşme süresinden önce kredi borcunu ödemek istediğini, davalı bankanın müvekkilinden 134.000,00 TL kredi kullanım komisyonu, 17.533,00 TL BSMV, 877.850,00 TL erken kapama cezası olmak üzere toplam 1.029.383,00 TL fazla ve haksız bedeli tahsil ettiğini ileri sürerek 1.029.383,00 TL’nin tahsil tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi-avans faizi ile 3 katı tazminatın da davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, genel kredi sözleşmesinin Erken Geri Ödeme Başlıklı 12.1. maddesi ve Ticari Kredi Erken Kapama Taahhütnamesi uyarınca erken kapamanın bankanın muhtariyetinde olduğunu, sözleşme hükmünün taraflar arasında bağlayıcı olduğunu, davacının kredisini erken kapatmak istemesi nedeniyle 877.849,35 TL erken kapama komisyonu, 99.225,00 TL kredi kullandırım komisyonunun tahsil edildiğini, davacının basiretli tacir olarak imzaladığı sözleşme ile bağlı olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının kredi kullanma talimatı ile davalı bankanın kredi ödeme tablosunun incelenmesinde davacıya 1 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli taksitli ticari ihtiyaç kredisi kullandırıldığı ve davacının kullandığı krediyi vadesinden önce geri ödediği hususunda ihtilaf bulunmadığı, davacıdan davalı bankaca 836.047,00 TL erken kapama komisyonu ve 41.802,35 TL BSMV olmak üzere toplam 877.849,35 TL tahsil edildiği,dosya içerisinde aldırılan bilirkişi raporunda, davalı bankaca davacıdan tahsil edilen %2 oranındaki kredi kullandırım komisyonu ile %4 oranındaki erken ödeme komisyonunun taraflar arasında imzalanan sözleşmeye, davacının imzaladığı kredi kullanma talimatı ve sözleşmenin eki erken kapama taahhütnamesindeki iradelerine uygun olarak tahsil edildiği, davalı bankaca uygulanan %2 oranındaki kredi kullandırım komisyonunun ülkemizdeki büyük ölçekli ticari bankalarca uygulanan oranlarda olduğu ancak %4 erken kapama komisyonunun bir banka hariç genel uygulamanın üzerinde olduğu, davalı bankaca genel işlem koşullarına aykırı olarak bir tahsilat yapılmadığı, yapılan tahsilatın bankacılık ve ticari teamüllere uygun olduğu ve nedenle davacının herhangi bir alacağının tespit edilemediğinin bildirildiği, davacının imzasını taşıyan 29/09/2016 tarihli Ticari Kredi Kullandırım talimatı başlıklı belgede kredi komisyonunun %2 olarak belirlendiği ve bunun davacının imzası ile kabul edildiği, yine 29/09/2016 tarihli Ticari Kredi Erken Kapama Taahhütnamesi başlıklı davacının imzasını taşıyan belgede Erken Komisyon kapatma durumunda oranın %4 olduğunun davacı tarafından kabul edilmiş olduğu görülmekle sözleşme içeriğindeki dava konusu bu kesintiler ile ilgili hükümlere paralel olarak ve onu tamamlayıcı olarak tacir olan taraflar arasında ek taahhütlerle bilirkişi raporunda belirlenmiş olan oranların benimsenmiş olduğu ve rapor içeriğine göre de davaya konu kesintilerin sözleşme içeriği ve ekindeki taahütlere uygun olduğunun anlaşıldığı, bu sebeple tacirlerin açık beyanları karşısında diğer bankalardan benzer olaylarda ne oranda kesinti yapıldığı yönündeki araştırma ve sonuçlarının işbu olaya etkisinin olmadığı kanaatinin oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı bankaca fazladan erken kapama komisyonu ve kredi tahsis komisyonu tahsil edilmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava; kredi borcunun erken ödenmesi nedeniyle davalı tarafça tahsil edilen erken kapama komisyonunun, kredi kullanım komisyonunun iadesi istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece yargılamasında eksiklik görülerek duruşma açılıp, bilirkişi raporu alınmış, ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması halinde istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde ve bu hale münhasır olarak başvurunun esastan reddine karar verilmesi gereklidir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda da açıklandığı üzere yargılamada eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde duruşma açılarak inceleme yapılması durumunda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki oluşacağı açık olup bu gibi bir durum ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil eder niteliktedir.
7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 356. maddesine eklenen ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 2. fıkra, yukarda belirtilen hallerde, farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte değildir. Nitekim, bilindiği ve HMK’nın 354. maddesinde ve özellikle bu maddenin gerekçesinde değinildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak incelemenin biri denetim açısından, diğeri ise dava konusu uyuşmazlık bakımından olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Ayrıntıya girilmeden ifade edilecek olursa, Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, 356/2. maddede değinilen ve verilmesi öngörülen gerekli karar, “yeniden esas hakkında bir karar” olmak durumundadır. Tüm bu nedenlerle,Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 31/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, İlk Derece yargılamasında eksiklik görülmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılması durumunda, duruşma sonunda hangi kararın verileceğine ilişkindir.
Konu ile ilgili yasal düzenleme 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Yasa'nın 36 maddesi ile eklenen 6100 sayılı HMK 356/2 maddesidir.
Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK 356 maddesinde "353'ncü maddede belirtilen haller dışında incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı, bu durumda duruşma gününün taraflar tebliğ edileceği" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına karar vermesinden sonra HMK 352 veya 353 maddelerde belirtilen hallerin mevcudiyetinin tespiti halinde ne şekilde karar vereceği hususunda kanunun mevcut halinde açık bir hüküm bulunmadığından, uygulamada duruşma açılmasından sonra istinaf başvurusunun esastan reddi kararı ile HMK 352 veya 353'ncü maddelerdeki hallerde gerekli kararların verilip verilemeyeceğine ilişkin tereddütler oluştuğundan, bölge adliye mahkemeleri arasında farklı kararlar verilmekte iken uygulama birliğinin sağlanması ve durumun açıklığa kavuşturulması için madde başlığı da değiştirilmek suretiyle HMK 356 maddesine, 7251 sayılı yasanın 36 maddesi ile ikinci fıkra eklenmiştir.
HMK 356/2 maddesi "Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir" hükmünü taşımaktadır.
HMK 356/2 maddesi hükmü hiçbir tefsir-tevil ve yoruma muhtaç olmayacak derecede vazıh ve sarih olup, hüküm gerek kendi içinde gerekse HMK'nın diğer hükümleri ile herhangi bir tenakuzu da barındırmamaktadır.
Madde gerekçesinde vurgulandığı ve madde metninde de açıkça zikredildiği üzere bölge adliye mahkemesince duruşma açıldıktan sonra, dosya içeriğine ve hukuka uygun her türlü kararın verilmesi mümkündür.
Bölge Adliye Mahkemesi, duruşma açılarak eksik görülen deliller toplandıktan sonra istinaf başvurusunun esastan reddine veya ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabul veya reddine karar verilmesi hususunda HMK 356/2 maddesi değişikliği ile takdir hakkı tanınmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi takdir hakkını elbetteki keyfi değil, dosya içeriğine ve hukuka uygun şekilde kullanacaktır.
HMK 356/2 maddesi hükmü, yorumu gerektirmeyecek derecede bu kadar açık iken, yasa hükmünü işlevsiz bırakacak bir yorumla yasanın öngörmediği bir sonuca ulaşmak mümkün değildir.
Yargı organları, yasaları uygulamakla mükellef olup, yasaların Anayasa'ya aykırılığı halinde başvurulacak yol, o yasa hükmünün Anayasa Mahkemesince iptalinin sağlanmasıdır.
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece yargılamasında eksiklik görülmesi üzerine HMK 356/1 maddesi gereğince duruşma açılmış, eksikliklerin giderilmesinden sonra İlk Derece Mahkemesinin aynı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstinaf aşamasında yürürlüğe giren HMK 356/2 maddesi hükmü derhal uygulama ilkesi gereğince derdest davalarda da uygulanacağından, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü yerine istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu halde davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesi kararının yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.