Esas No: 2019/2127
Karar No: 2022/15864
Karar Tarihi: 11.10.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/2127 Esas 2022/15864 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2019/2127 E. , 2022/15864 K.Özet:
Sanık, resmi belgede sahtecilik ve başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçlarından Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Mahkeme, sanığın kimlik bilgilerini başkasına ait kişiye vermesini 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu'nun \"Kimliği bildirmeme\" başlıklı 40. maddesi kapsamında değerlendirerek sanığı bu suçtan suçlu bulmuyor. Ancak resmi belgede sahtecilik suçundan sanığı suçlu buluyor ve ceza veriyor. Sanık temyiz talebinde bulunuyor ancak temyiz başvurusu reddediliyor ve hüküm onaylanıyor. Ancak, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hüküm bozuluyor çünkü sanığın eylemi, suçun oluşması için gerekli şartları taşımıyor. Yani, sanık Kimlik bilgileri sorduğunda gerçeğe aykırı beyanda bulunmamıştır. Kararda geçen kanun maddeleri, TCK'nin 206, 267/1 ve 268. maddeleri ile Kabahatler Kanunu'nun 40/1 ve 20/2-c maddeleridir. Kararın sonunda ise sanığa idari para cezası verilmemesine karar verildiği belirtiliyor.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
...
...
1- Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirilerek fiilin sanık tarafından işlendiğinin tespit edildiği, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA,
2- Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
TCK'nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması, TCK'nin 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesinin birinci fıkrası ise “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünü haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde TCK’nin 206. maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması halinde Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gereklidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hakkında yürütülen başka soruşturma nedeniyle firari olan sanığın yakalama emri doğrultusunda olay günü Batman ilinde yakalandığı, kendisine kolluk görevlileri tarafından kimlik bilgilerinin sorulması üzerine akrabası olan mağdur ...'ün ismini ve kimlik bilgilerini verdiği ve sürücü belgesini sunduğu, sanığın aranan şahsa benzemesi nedeniyle durumundan kuşkulanıldığı, üzerinde bulunan sürücü belgesinde yer alan bilgilerin kendisine ait olmadığının tespit edildiği olayda; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun'un 40/1. maddesine uyduğu ve 5237 sayılı TCK’nin 268. maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince, uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 03.05.2013 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK'nin 322 ve Kabahatler Kanunu'nun 24. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu'nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 11.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.