Esas No: 2020/5576
Karar No: 2022/2951
Karar Tarihi: 07.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5576 Esas 2022/2951 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5576 E. , 2022/2951 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUKDAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28.12.2018 tarih ve 2017/512 E- 2018/901 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 07.05.2020 tarih ve 2019/652 E- 2020/463 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 05.04.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı Kosifler Oto Servis ve Tic. A.Ş. vekili Av. ... ile davalı Borusan Otom. Paz. ve Tic. A.Ş. vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr.... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı Kosifler A.Ş.’den diğer davalının distribütörü olduğu 2015 model ... Vogue 3.0 TDV6 model araç satın aldığını, aracın trafiğe çıkış tarihi olan 03.12.2015 tarihinden çok kısa bir süre sonra radyatör arızası vermesi nedeniyle 15.12.2015 tarihinde araç 1.661 km iken radyatör değişiminin yapıldığını, daha sonra araçta ortaya çıkan sorunlar nedeniyle aracın 11.01.2017 tarihinde 30.007 km iken davalı Borusan A.Ş. yetkili servisine teslim edildiğini, yapılan inceleme sonucu aracın motorunda ciddi sorun olduğunun ve motorun tamamen değişmesi gerektiğinin bildirildiğini, bunun üzerine müvekkilinin 31.01.2017 tarihli ihtarname ile motorun değişimi yönünde talebi olmadığını, diğer seçimlik haklarını kullanmak istediğini davalılara bildirdiğini, ancak
ihtarnameye cevap dahi verilmediğini, ayıbın tespiti için mahkemeye yapılan başvuru sonucu yapılan inceleme ile de motorun tamamının değişmesi gerektiğinin tespit edildiğini, aracın gizli ayıplı olduğunu iddia ederek aracın ayıpsız benzeri ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ise araç bedeli olarak ödenen 262.800,00 Euro’nun fiili ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kosifler A.Ş. vekili, davacının yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığını, araçta üretimden kaynaklanan bir ayıp bulunmadığını, motorda meydana gelen arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığını düşündüklerini, ayıbı kabul anlamına gelmemek kaydıyla bedel iadesi talebinin kabul edilemeyeceğini, motor arızasının motorun değişimi ile ortadan kalkacağını ve araçta değer kaybı olmayacağını, faiz talebinin de haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Borusan A.Ş. vekili, müvekkili aracın satıcısı konumunda olmadığından müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığını, araçta üretim hatasından veya servis hizmetinden kaynaklanan bir ayıp bulunmadığını, aracın davacı tarafça 2 yıldır fiilen kullanılmakta olması nedeniyle davacının aracın bu süreçte kullanım hatası ve diğer dış etkenler nedeniyle arızalanmadığını ispat etmesi gerektiğini, davacının ayıp iddiasının haklı bulunması halinde ise araçta meydana gelen değer kaybının TBK’nın 229. maddesi uyarınca iadesi gerektiğini, ayrıca ayıpsız misli ile değişim veya bedel iadesi taleplerinin haksız olduğunu, ancak bedel indirimine karar verilebileceğini, araç iade edilmeden faiz işletilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, sonradan ortaya çıkan ayıp nedeniyle davacının tercih etmediği seçimlik hakkını kullanmaya zorlanamayacağı, bu arızanın davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi talebi için haklı bir sebep olduğu, satıcının tercih edilen seçimlik hakkı yerine getirmek zorunda olduğu, davacı alıcı misli ile değiştirilmesi yönünde tercih hakkını kullandığından hak ve menfaatler arasındaki dengesini ve semen tenzilini öngörmenin yasanın amacına aykırı olduğu, öte yandan araçtaki ayıp kullanmakla ortaya çıkan gizli ayıp olduğundan davalı tarafın hak düşürücü süre itirazının yerinde görülmediği, kaldı ki arızadan itibaren gelen belge ve beyanlara göre davacının makul süre içinde bunu davalılara bildirdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davaya konu aracın davalılara iadesi ile davalılarca ücretsiz olarak misli ile değiştirilmesine, tüm masrafların davalılar tarafından karşılanmasına, aracın temin edilememesi halinde İİK’nın 24. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş, hüküm davalılar vekillerince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davacının TBK’nın 227/1-4 maddesi uyarınca ayıpsız benzeri ile değişim hakkını kullandığı, durum haklı göstermiyorsa hâkimin satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilmesinin ancak sözleşmeden dönme hakkının kullanılması halinde mümkün olacağı, kaldı ki aksi düşünülse bile, motorun komple değiştirilmesi ile arızanın giderilebileceği tespit edilmiş olmakla birlikte, aracın fiilen yaklaşık 1 yıl 2 ay kullanılmış, henüz 30.042 km’de bir araç olması ve aracın motorunun aracın en önemli aksamı olması dikkate alındığında, aracın ayıpsız benzeri ile değişimi yerine, TBK’nın 227/4 maddesi uyarınca yine satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verilmesinin hakkaniyet gereği doğru olmayacağı, İlk Derece Mahkemesi’nin aracın misli ile değişimi yönünde verdiği kararında bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 35.975,31 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına, 07/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.