Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/4685 Esas 2022/2964 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4685
Karar No: 2022/2964
Karar Tarihi: 08.04.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/4685 Esas 2022/2964 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/4685 E.  ,  2022/2964 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13.HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 30.11.2017 tarih ve 2015/1207 E. - 2017/973 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 27.02.2019 tarih ve 2018/476 E. - 2019/279 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla,
    duruşma için belirlenen 19.01.2021 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekilleri Av. ... ve Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 11.03.2015 tarihli sözleşme ile müvekkilinin dava dışı Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.'deki 1.160.205 adet hissesini 1.626.550.-USD karşılığı davalılara satışının, davalılarca satış bedelinin Yapı Kredi Bankasındaki yediemin hesabına yatırılmasının kararlaştırıldığını, davacının hisse devirlerine amade olduğunu bildirmesine rağmen davalıların edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek şimdilik 200.000.-USD'nin 11.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek TCMB'nin USD'ye uyguladığı en yüksek mevduat faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 08.02.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 1.626.550.- USD'ye çıkarmıştır.
    Davalılar vekili, davacının şirketler bünyesinde suç teşkil eden usulsüzlüklerinin tespit edildiğini, grup şirketlerini zarara uğrattığını, davanın temelini oluşturan hisse devir sözleşmesinde pay devirleri arasında bir geçiş dönemi bulunan iki döneme ayrıldığını, devrin ilk bölümüne ilişkin pay bedellerinin davacıya ödendiğini, bu ara dönemin grup şirketleri içerisinde detaylı bir yönetimsel ve mali inceleme yapılmasını, payların değerinin belirlenmesi ile birlikte ve ayıplı olup olmadığının tespitini amaçladığını, sözleşmeye konu paylara ilişkin değerlendirmede usulsüzlükler yapıldığını, pay değerlerinin gerçeğinden yüksek gösterildiğini, devre konu payların ayıplı mal hükmünü taşıdığını, sözleşmenin geçersiz hale geldiğini, davacının edimlerini yerine getirmediğini savunarak davanın reddini, aksi halde devre konu ayıplı paylara ilişkin ayıp oranında bedel indirimi yapılmasını istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 7.2. maddesindeki yediemin koşullarına göre eş zamanlı, karşılıklı ve aynı anda ifa ile yediemin tarafından satış bedelinin satıcıya ödeneceği, ciro edilmiş hisselerin de alıcıya teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, kararlaştırılan süre içerisinde hisse bedellerinin ödenmediği, yedieminin tayin edilmediği, davacının ihtarlarının karşılıksız kaldığı, davalıların şirkette yönetim kurulu üyesi oldukları düşünüldüğünde hisselerin gerçek değerinin ne olduğunu bilememelerinin ticari hayata aykırılık taşıdığı, bir an için hisselerin ayıplı olduğu düşünülse bile yasal süresi içerisinde ayıp ihbarının yapılmadığı, davacının sözleşmede kararlaştırılan Alvimedica Yatching Inc.'in hisselerini devretmeye hazır olduğunu bildirdiği, davalılar tarafından şirket hisselerinin devralınması için gerekli girişimlerin yapıldığına dair dosyaya herhangi bir delilin sunulmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.'de sahip olduğu 532.053 adet hissenin ... adına cirolanarak davacı tarafından anılan davalıya teslimine, hisse bedeli olan 813.275.- USD'nin ...'dan tahsiline, davacının Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.'de sahip olduğu 532.054 adet hissenin ... adına cirolanarak davacı tarafından anılan davalıya teslimine, hisse bedeli olan 813.275.- USD'nin ...'dan tahsiline karar verilmiştir.
    Taraf vekilleri, istinaf yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birinin fesih iradesi karşı tarafa ulaştıktan sonra, karşı tarafın artık sözleşmeye dayalı olarak aynen ifayı talep edemeyeceği gibi doğrudan sözleşme ile kendisine tanınmış bulunan bir hakkı sözleşme halen yürürlükteymişcesine kullanma olanağına sahip olmadığı, davacının, henüz edim borcunu ifa etmeden, davalıların ayıplı ifa ve irade sakatlığı savunmasında bulunup sözleşmeden döndükleri, sözleşme sonrası taraflar arasında sorunlar yaşandığı, ihtilaf oluştuğu, davalıların şirketin hisse senetlerinin devir, temlik ve dolayısıyla teslimini istemediği, hisse senetleri için bedel de ödemeyeceklerini açıkça ifade ettikleri, sözleşme yapma ve sözleşmeden dönme serbestliği ilkeleri ve TBK'daki yasal düzenlemeler uyarınca, davalıların hisse senetlerini almaya ve bedelini ödemeye yönelik edim borcunu icbar edilmeye zorlanamayacağı, ancak dönme sonucu davacı satıcının koşulları varsa zararlarını talep hakkı bulunduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili, temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 8,10 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, 08/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY

    6098 sayılı T.B.K 97 maddesi "karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir" hükmünü taşımaktadır.
    Taraflar arasında düzenlenen ve davaya konu 11.03.2015 tarihli Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi, taraflarına karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olup davacının edimi hisse senetlerinin davalılara teslimi, davalıların edimi ise bedelin ödenmesidir.
    Davacı sözleşme gereğince senet bedellerinin davalılardan tahsilinin talep etmekle birlikte, senetlerin davalılara teslimine ilişkin kendi edimini gerek dava ikamesi esnasında, gerekse yargılama sırasında yerine getirmemiştir.
    Sözleşme içeriğine göre davacının daha sonra ifa hakkı da bulunmamaktadır.
    Dava konusu senetler sözleşmede öngörülen yediemine tevdi edilmediği gibi, davacının tevdi mahalli tayini talebi de mahkemece red edilmiştir.
    Dosya içeriğinden satım sözleşmesine konu hisse senetlerinin davacı yedinde bulunmadığı anlaşılmakta olup, davacının hisse senetlerini davalılara usulüne uygun teslim ettiği yasal delillerle de kanıtlanamamıştır.
    Davalıların ihtarnameleri ve davaya cevapları ödemezlik def'ini de içermektedir.
    Davacının T.B.K 97 maddesi gereğince kendi edimini ifa etmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının açıklanan gerekçe ile onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne gerekçe yönünden karşıyım. KARŞI OY

    1- Dava, anonim şirket hisse devir sözleşmesine istinaden devir bedelinin tahsili ve hisselerin aynen devir alınmasına karar verilmesi istemlerine ilişkindir.
    2- Davacı vekili; 11.03.2015 tarihli anonim şirket hisse devir sözleşmesine istinaden kendisinin tüm edimlerini yerine getirdiği halde, davalıların müvekkilinin Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.’deki bakiye hisseleri (A2) sözleşmede kararlaştırılan bedelini ödeyip devir almadıklarını, bu uğurda çektikleri ihtarnamelerin de sonuçsuz kaldığını ileri sürmüş ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak üzere 200.000 ABD doları bedelin 11.03.2015 tarihinden işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar vekili; davalının yönetim kurulu üyesi olduğu Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.’deki davacı adına olan hisselerin alımının iki etaplı alınmasının temel amacının birinci etap alım sonucunda yönetimi elde ederek ve şirket denetimini yaparak devre konu pay bedellerinin değerlerini tespit etmek olduğunu, Sözleşmenin imzalanması ve davalının yönetimden ayrılmasından sonra yaptıkları denetimde davacının şirketi önemli ölçüde zarara uğrattığının ortaya çıktığını ve ilk partide alınan hisseler için değerinin çok üzerinde bedel ödendiğinin anlaşıldığını, o nedenle gerçek değerinin çok üzerinde devir bedeli belirlenen ikinci parti hisse senetlerinin gizli ayıplı mal olarak değerlendirilmesi, bu nedenle sözleşmenin bu kısmının geçersiz sayılması gerektiği, geçerli sayılsa bile ayıp nedeniyle hisse senedi bedelinden indirim yapılması gerektiğini savunarak öncelikle davanın reddine, bu mümkün olmazsa hisse senedi bedelinden indirim yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    3- Taraflar arasında imzalanan 11.03.2015 tarihli Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi uyarınca, davacı Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.’deki %2,608 (A1) ve %2,391 (A2) hisselerini, davalılara ½’er oranda devretmeyi ve bu satış sözleşmesi uyarınca her bir davalının A1 hisseleri yönünden kişi başı 886.725 USD, A2 hisseleri içinse kişi başı 813.275 USD ödemeyi kabul ve taahhüt ettikleri anlaşılmaktadır. Aynı sözleşmede davacı ayrıca Alvica Sağlık Ekipmanları A.Ş.’deki %0,002 oranındaki 1 adet hissesini (B), Alvimedica Tıbbi Ürünler A.Ş.’deki %0,00001 oranındaki 1 adet hissesini (C) oranındaki 1.160205 adet hissesini, Alvimedica Yatching Inc.’deki %100 hissesinin (D) tamamını ise dava dışı Alvimedica Sağlık Yatırımları A.Ş.’ye devretmeyi üstlenmiştir. Sözleşme’nin 6.1. maddesi 2. Bendi uyarınca, A1 hisselerinin satışına ilişkin kapanış günü sözleşmenin imza günü olan 11.03.2015 tarihinde taraflarca yerine getirilmiştir.
    Bu dosyada taraflar arasındaki ihtilaf konusu olay, davacının Sözleşmede yer aldığı şekli ile hisseleri davalılara tevdi ederek hisse bedelini talep edip edemeyeceği hususuna ilişkindir.
    4- Sözleşmedeki A2 hisselerinin devir işlemleri “yeddiemin şartlarının gerçekleşmesi” koşuluna bağlanmış olup, Sözleşmenin 7.2. maddesindeki yeddieminlik koşulları uyarınca, sözleşmenin imzalandığı 11.03.2015 tarihi itibariyle Alıcıların A2 hisseleri konusunda Yapıkredi Bankası ile “yeddieminlik sözleşmesi” imzalayarak kararlaştırılan sözleşme bedelini bu hesaba yatırması, Satıcının da eş zamanlı olarak hisse senetlerini ciro ederek bu hesaba tesliminden sonra, 30.11.2015 tarihinde yeddieminin Sözleşme bedelini satıcıya havale etmesi, hisse senetlerini de alıcıya teslim etmesi koşulu getirilmiştir.
    5- Davalılar ve Serdar Şen muhataplı Ankara 2. Noterliğinin 17.04.2015 tarihli İhtarnamesinde; keşideci davacı, muhatapların 11.03.2015 tarihli Sözleşmedeki edimlerini yerine getirmekten imtina ettiklerini, kendisinin Sözleşme uyarınca hisse senetlerini yeddiemine tevdi etmeye hazır olduğunu ifade etmiş ve muhatapları bu konuda sulh görüşmesinde bulunmaya davet etmiştir.
    Beyoğlu 2. Noterliğinin 19.11.2015 tarih ve 18769 sayılı ihtarnamesinde ise; keşideci davacı, muhatapların aynı anda ifaya yanaşmamaları nedeniyle hisse senetlerinin tevdi edilemediğini iddia etmiş ve muhatapların bizzat veya temsilcilerini aynı anda ifa için 30.11.2015’te banka şubesine davet ederek, aksi halde yargı yoluna başvuracağını ihtar etmiştir.
    Sarıyer 2. Noterliğinin 08.12.2015 tarih ve 13830 ve 13831 sayılı ihtarnamesiyle de; keşideci davacı, ABD’de kurulu Alvimedica Yachting Inc. isimli şirketin tüm hisselerini sözleşme uyarınca muhataplara devre amade olduğunu ihtar etmiştir.
    Davalılar tarafından Beyoğlu 17. Noterliğinin aynı içerikli 02.12.2015 tarih ve 18673 ve 18675 sayılı ihtarnameleriyle; keşideci davalılar, muhatap ...’un, mülkiyetinde yüksek bedelli tekne bulunan Alvimedica Yachting Inc. şirketiyle ilgili kendi edimini yerine getirmeden karşı edimleri talep edemeyeceği, bu edimin yerine getirilmemesi halinde muhatap aleyhine sözleşmeyi ihlal nedeniyle yasal yollara başvuracaklarını ihtar etmiştir.
    6- Davacı tarafından davalılara teslim edilmek üzere hisse senetlerinin tevdii amacıyla İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/835 D. İş sayılı dosyasında tevdi mahalli tayini istenilmiş, ancak bu mahkemece, tevdi mahallinin sözleşmede taraflarca belirlenmiş olduğu ve istemin hukuki yarardan yoksun olduğu gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.
    7- İlk Derece Mahkemesince üçlü akademisyen bilirkişi heyetinden alınan rapora istinaden; davalı tarafın ihbar koşulunu yerine getirmediğinden ayıp iddiasının dinlenemeyeceği, davalıların hisse senetlerini teslim almada ve satış bedelini ödemede temerrüde düştükleri gerekçesiyle Sözleşme uyarınca A2 grubu hisse senetlerinin davalılara teslimine ve davalıların da davacıya 1.626.550 ABD doları hisse bedeli ödemesine karar verilmiş, istinaf üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak “iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birinin fesih iradesi karşı tarafa ulaştıktan sonra, karşı taraf, artık sözleşmeye dayalı olarak aynen ifayı talep edemeyeceği gibi doğrudan sözleşme ile kendisine tanınmış bulunan bir hakkı, sözleşme halen yürürlükteymişçesine kullanma olanağına sahip olmadığı, sözleşme yapma ve sözleşmeden dönme serbestliği ilkeleri ve TBK.’nundaki yasal düzenlemeler (TBK'un 125, 227, 229, 236 maddeleri) uyarınca, davalıların hisse senetlerini almaya ve bedelini ödemeye yönelik edim borcunu icbar edilmeye zorlanamayacağı, ancak dönme sonucu davacı satıcının koşulları varsa zararlarını talep hakkı bulunduğu” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
    8- Daire çoğunluğu tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir. Bu görüşe katılmıyoruz. Şöyle ki;
    a- Davacının dört ayrı grup şirketinde bulunan nama yazılı hisse senetlerinin (ilmuhaberlerinin) diğer ortak olan davalılara devri amacıyla 11.03.2015 tarihli “Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi” imzalanmış, Sözleşme uyarınca davacının A1, A2, B, C ve D grubu hisseleri bedeli mukabilinde davalılara devretmeyi ve şirketlerin her türlü yönetim kurulu üyeliklerinden ve yöneticiliklerinden çekilmeyi üstlenmiş olup, Sözleşmeye konu A1, B ve C grubu hisse bedellerinin ödenmesi nedeniyle davalılara devredildiği ve davacının devre konu şirketlerin yönetiminden çekildiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
    b- Taraflar arasındaki ihtilafın tamamı A2 ve D grubu hisselerden, bu dosyadaki ihtilafın tamamı ise sadece A2 grubu hisselerin devrinden kaynaklanmaktadır. Davacı, Sözleşme uyarınca A2 grubu hisselerin sözleşmede gösterilen bedel karşılığında devir alınması için üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş ve kendi edimlerini yerine getirme konusunda ihtarnamelerle davalıları bu hususta temerrüde düşürmüştür.
    c- Edimlerin ifasına başlanmış ve önemli bir kısmı yerine getirilmiş olan 11.03.2015 tarihli Sözleşme halen ayaktadır. Edimlerin ifasına başlanmış sözleşmeden dönülmesi mümkün değildir. Kaldı ki davalılarca da Sözleşmeden dönme beyanında bulunulmadığı gibi böyle bir irade de gösterilmiş değildir.
    d- Olaya uygulanacak 6098 sayılı TBK’nın Taşınır Satışına ilişkin 209 vd. hükümleri uyarınca satıcının borcu “satılanın zilyetliğini alıcıya geçirmek”, alıcının borcu ise “satış bedelini ödemek ve satılanı devir almak” olarak gösterilmiştir. TBK’nın “alıcının temerrüdü” halini düzenleyen 210. maddesi uyarınca “Alıcı, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlüdür. Aksine yerel adet veya anlaşma yoksa, satılanın hemen devralınması gereklidir” hükmü uyarınca, sözleşmenin ifasına başlanmamış olsa bile, temerrüde düşen alıcının “Sözleşme Özgürlüğü” sözcüğünün arkasına sığınılarak sözleşmeyi feshetme veya sözleşmeden dönme hakkı yoktur. Madde başlığından da anlaşılacağı üzere alıcının temerrüdü halinde “dönme hakkı” dilerse sadece satıcıya tanınmıştır.
    e- Taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkide haksız dönme beyanına muhatap olan kişi karşı tarafın edimlerinin muacceliyetiyle birlikte aynen ifa talebinde bulunabilir (Barış Demirsatan, Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Sözleşmenin Haksız Olarak Sona Erdirilmesi, yayınlanmış doktora tezi, s.121). Haksız dönme beyanı, aynen ifa talebini ortadan kaldıramaz.
    f- Doktrinde tartışma konusu olan husus, alıcının temerrüdü halinde, satıcının hem satış bedelinin ödenmesi, hem de “satılanın aynen teslim alınması” talebiyle dava açıp açamayacağı, teslim almanın borç (asli edim) mu mükellefiyet (yan edim) mi olduğu noktasında toplanmaktadır. Konu mehaz İsviçre Borçlar Kanunu’nun 211. maddesinde düzenlenmiş olup, TBK’nın 210. maddesi de bu maddenin birebir çevirisinden ibarettir.
    g- İsviçre Öğretisinde aynen devir almanın bir asli edim yükümlülüğü olduğu kabul edilmiş (Stephanie Hrubesch-Millauer Titel Vertragsverhältnisse Teil 1: Innominatkontrakte, Kauf, Tausch, Schenkung, Miete, Leihe Art. 184 - 318 OR, 2016, s.31-34), İsviçre Federal Mahkemesi de bu yönde kararlar vermiştir (BGE 111 II 156 E 2; 110 II 148 E 1; 59 II 305 E 5; 48 II 98 E 6).
    h- Ülkemizin de tarafı olduğu Mal Satışlarına İlişkin Viyana Sözleşmesi’nin alıcının temerrüdü halinde satıcının “aynen ifa, tazminat ve sözleşmeden dönme” hak ve yetkilerinin bulunduğu kabul edilmektedir (Burcu Zengin Özgüçükparlak, Alacaklı Temerrüdü ve Satıcı Açısından Sonuçları, Oniki Levha, 2021, s.204). Buradan hareketle, gerek mehaz Kanun’daki yorum ve uygulamalar, gerekse uluslararası sözleşme dikkate alındığında, alıcıyı temerrüde düşüren satıcının, satılanın aynen devir ve teslim alınmasını alıcıdan asli edim olarak talep etmek suretiyle kendi edimini ifa yükümlülüğünden kurtulabileceği, en nihayetinde satıcının, satıma konu hisse senetlerini TBK 106. maddesi uyarınca tevdi mahalline tevdi ettirerek de kendi edimini ifa edebileceği kabul edilmelidir.
    Anılan nedenlerle, Daire heyet çoğunluğunu teşkil eden üç üyeden birinin de kabulünde olduğu üzere, taraflar arasında hisse alım satımını düzenleyen 11.03.2015 tarihli sözleşmenin ayakta olduğu, ancak davacı satıcının davadan önce davalı alıcıları temerrüde düşürmüş olmaları nedeniyle, hisse senetlerinin devir alınması için aynen teslim davası açabilecek olması ve hisse senetlerinin mevcudiyetinin infaz meselesi olması nedeniyle, ancak tevdi mahalli tayini isteyerek satıcının alacak davası açabileceğine ilişkin çoğunluğun azınlık üyesinin görüşünün isabetli olmadığı, İlk Derece Mahkemesince, ayrıca tevdi mahalli tayinine gerek olmaksızın hisse senetlerinin aynen ifa kuralı uyarınca davalı tarafından teslim alınmasına dair kararının isabetli olduğu, Dairenin iki üyesince savunulduğu gibi sözleşmenin ayakta olmadığına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının isabetli olmadığı ve bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, bu kararı onayan Daire çoğunluğunun görüşüne katılmıyoruz.

    Hemen Ara