Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5852 Esas 2022/2988 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/5852
Karar No: 2022/2988
Karar Tarihi: 13.04.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5852 Esas 2022/2988 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/5852 E.  ,  2022/2988 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ (İLK DERECE SIFATIYLA)

    Milletlerarası Ticaret Odası Milletlerarası Tahkim Divanınca verilen 25.06.2019 gün ve 23136/AYZ sayılı kararın iptali istemi ile İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Bölge Adliye Mahkemesine açılan davanın yargılaması sonucunda davanın reddine ilişkin verilen 01.06.2020 gün 2019/4-2020/6 sayılı karar, yasal sürede duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 12.04.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ...ile davalı vekilleri Av. ..., Av. ...ve Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Hakem önündeki yargılamada davalı, iptal davasında davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı arasında, davacının dava dışı Socar Turkey Elektrik Yatırımları Holding A.Ş.'de sahibi olduğu % 25'lik hissenin davalıya satımına ilişkin 24 Haziran 2016 tarihinde hisse satım sözleşmesi imzalandığını, iş bu sözleşmenin 23. maddesinde tahkim şartı bulunduğunu ve buna göre sözleşmeden doğacak ihtilafların hakemde çözülmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 3. maddesi uyarınca satışa konu hisselerin davalı tarafından toplam 4.000.000 ABD Doları bedelle satım ve devir alınması hususunda mutabakata varıldığını, davalının alım bedelinin ilk bölümü olan 3.000.000 Doları sözleşmenin imzalandığı 24.06.2016 tarihinde, geri kalan 1.000.000 ABD Dolarının ise kapanışta ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmede hisse senedi olarak ifade edilen ancak geçici ilmuhaber olduğu açık olan % 25'lik hisseyi temsil eden kıymetli evrakın davalıya teslim edilemediğini, davacının ilmuhaberlerin kayıp olduğunu bildirdiğini, ayrıca davacının, davalıdan hisse senetlerinin kendisine hiç teslim edilmemiş olması ihtimaline karşı hisse senetlerinin teslim edilip edilmediğine ilişkin talepte bulunduğunu, ancak bu talebin karşılıksız kaldığını, sözleşmede belirtilen 45 günlük süre içerisinde ilmuhaberlerin davalıya teslim edilemediği hususunda bir ihtilaf bulunmadığını, ancak sözleşmenin imzalandığı 24.06.2016 ile 08.08.2016 tarihleri arasında taraflar arasında yazışmalar gerçekleştirildiğini ve davalının hissenin devri konusundaki iradesinden dönmediğini, bu nedenle taraflar arasında hissenin devri amacıyla sürecin davalının aktif katılımı ile devam ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki kapsamında davalının davacıya ek protokol gönderdiğini ve bu protokol ile hisse devir sürecini nitelendirmeyi amaçladığını, bu ek protokolün davacı tarafından kabul edildiğini ve imza için 14.02.2017 tarihinin belirlendiğini, bu kapsamda ek protokol için imzaya gitmesi gereken Av. ...'nın imzaya gitmediğini ve süreci sonlandırma talimatı aldığını bildirdiğini, bu avukatın Socar Türkiye'den Mammad Nazaraliyev tarafından görevlendirilmiş olup işlemleri sonlandıracak protokolü imzalama yetkisi verilmiş avukat olduğunu, sürecin davalı tarafından sonlandırılmasından altı gün sonra davacının 20.02.2017 tarihinde ihtarnameye muhatap olduğunu ve hisse devrinin davalı açısından anlamsız kaldığı iddiasına muhatap olduğunu, davacının borcunu ifa edeceğine dair beyanları ve bütün gayretlerine rağmen davalının süreci 08.08.2017 tarihinde gönderdiği ihtarnameyle sözleşmeden döndüğünü beyan ettiğini, bu ihtarnameyi takiben davalının sözleşmedeki tahkim şartı uyarınca MTO Tahkim Divanı nezdinde 10.10.2017 tarihli tahkim talebi ile tahkim sürecini başlattığını, sözleşmenin 23.2. maddesine ve MTO Tahkim Kuralları uyarınca davacının hakemini bildirdiğini, ancak aynı zamanda sözleşmenin 23.1. maddesi hükmünün yerine getirilmediği gerekçesiyle itirazda bulunduğunu, davacının tahkim yargılamasındaki davalı olarak tahkim divanından, yargılamanın sulh yolu denenmediği için ve geçerli bir tahkim şartı bulunmadığı için gerekli usuli kararın verilmesini istediğini, ancak bu talebin tahkim divanı tarafından hakem heyetinin kararına bırakıldığını, sözleşmenin 23.4. maddesi uyarınca tahkim yerinin İstanbul olduğunu, tahkim dilinin Türkçe olup sözleşmenin 22. maddesi uyarınca uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukukun Türk Hukuku olduğunu, tahkim heyeti başkanının Divan tarafından belirlendiğini, görev belgesinin 16.01.2018 tarihinde imzalandığını, bu tarihten itibaren 25.06.2019 tarihinde görev belgesinin imzalanmasından yaklaşık 18 ay sonra hakem heyetinin nihai kararını verdiğini ve Tahkim Divanı tarafından kararın 01.07.2019 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, görev belgesinin 15. maddesi uyarınca uygulanacak usul hukukunun belirlenmiş olup öncelikle 4686 sayılı MTK'nın emredici hükümleri ile MTO Tahkim Kuralları'nın uygulanacağının belirlendiğini, hakem heyetince yapılan yargılama sonucunda iş bu iptal davasına konu 25.06.2019 tarihli hükmün verildiğini, bu hükmün hukuka ve kanuna aykırı olup iptali gerektiğini, sözleşmenin 23.1. maddesine göre taraflar arasında çıkacak uyuşmazlığın iki aşamada hallinin kararlaştırıldığını, öncelikle tarafların sulh yoluna başvurarak ihtilafı müzakereler yoluyla çözmeye çalışacaklarının kararlaştırılmasına rağmen davacının birinci aşamayı tamamlamadan doğrudan tahkim talebinde bulunduğunu, sözleşmenin 23.1 ve 23.2. maddeleri uyarınca sulh görüşmelerinin nasıl başlatılacağının açıkça düzenlendiğini, bu prosedüre uygun bir sulh görüşmesi yapılmadığını, öncelikle üst düzey yöneticiler tarafından müzakere yapılması gerektiğini, bunun tahkimin başlaması için zorunlu bir koşul olup bu koşul gerçekleştirilmeden dava açıldığını, hakem heyetinin taraflara tahkim yargılamasındaki davacıya dava dilekçesi sunması için verilen 30 günlük süre içerisinde sulh müzakerelerinde bulunabileceğini bildirmenin uygun olacağını belirttiğini, ancak müvekkili tarafından çekilen ihtarnameye rağmen bu müzakerelerin karşı tarafın katılmaması nedeniyle yapılmadığını, kademeli olarak kararlaştırılan başvuru koşullarından ilk koşul yerine getirilmeden hakemde dava açılmış olması nedeniyle kararın iptali gerektiğini, tahkim anlaşması uyarınca uyuşmazlığın Türk Hukuku’na tabi olduğunu, hakemin verdiği kararın kamu düzenine aykırı olması nedeniyle iptali gerektiğini, kamu düzeni kavramının iç hukukta toplumun temel yapısı ve temel çıkarlarını koruyan kurallar bütünü olarak tanımlandığını, iç hukukta tarafların emredici kanun hükümlerinin aksine anlaşma yapamayacağını, yargılama usulüne aykırılığın da kamu düzeni ihlalleri doğurabileceğini, hakem heyetinin yargılama usulüne ilişkin verdiği iki kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, tanık dinleme yönteminin emredici hükümlere aykırı olduğunu, tanığın konferans yöntemiyle dinlenilmesi talebinin yerine getirilmediğini, hakem heyetinin, müvekkilinin gösterdiği tanığın dinlenmesini engelleyici yönde kararlar aldığını, savunma hakkını ortadan kaldırdığını, yine savunma hakkını ortadan kaldıran en önemli hususun, hisse senetlerinin hiç basılmış olup olmadığına yönelik ihtilafta karşı tarafın sağlıklı bir cevap vermediğini, yargılama sırasında sözleşmeye konu payları temsil eden hisse senedi veya ilmuhaberlerin teslimi yükümlülüğünün dava dışı şirkete ait olduğu hususunun görmezden gelindiğini, HMK'nın 221. maddesi gereğince bu hususun dava dışı şirketten istenmesi gerektiğini, hakem heyetinin buna rağmen bu yükümlülüğü müvekkili şirkete yüklediğini, bu nedenle de kararın iptali gerektiğini, bu konuda hakem heyetinde yer alan Prof. Dr. ...'ın görüşlerini aynen tekrar ettiklerini, hakem heyetinin kararını tahkim süresi içinde vermediğini, çünkü MTK'nın 10. maddesi uyarınca tahkim süresinin bir yıl olup görev belgesinin 16.01.2018 tarihinde imzalandığını, bu tarihin ilk toplantı tutanağının düzenlendiği tarih olup kararın bu tarihten itibaren 1 yıl içinde verilmesi gerekirken 25.06.2019 tarihinde verildiğini, taraflara 01.07.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, yani hakem heyetinin hükmünü 18 ay sonra vermiş olması nedeniyle MTK'nın 10/B maddesi uyarınca hakem kararının iptali gerektiğini, Tahkim Divanı tarafından hakem heyetinin sürenin uzatılması talebi üzerine verdiği uzatma kararlarının bu kanun hükmünü bertaraf etmediğini, süresinde verilmeyen hakem kararının iptali gerektiğini, kademeli tahkim şartı yerine getirilmediğinden hakemlerin kendi yetkilerine ilişkin kararının yanlış olduğunu, müvekkilinin, sözleşmedeki birinci aşamanın yani sulh görüşmeleri aşamasının tamamlanmadığı itirazının Divan tarafından hakem heyetine bırakıldığını, hakem heyetinin ise taraflara, tahkim yargılamasındaki davacı ...'a dava dilekçesi sunması için verdiği 30 günlük süre içinde sulh müzakerelerinde bulunabileceğini bildirdiğini, bu konudaki müvekkili çabalarının ve ihtarlarının neticesiz kaldığını, hakemin sözleşmenin açık hükmüne rağmen kendisini yetkili görmesi nedeniyle kararın iptali gerektiğini, hakem heyetinin talebin tamamı hakkında karar vermediğini, görev belgesinde tarafların taleplerine yer verildiğini, ayrıca dilekçeler aşamasında da bazı taleplerde bulunulduğunu, müvekkilinin taleplerinin yerine getirilmediğini, bu konunun ayrıntılarının 19.02.2019 tarihli masrafa ilişkin dilekçede ifade edildiğini, müvekkilinin talepleri hakkında karar verilmemiş olmasının iptal sebebi olduğunu, bunun yanı sıra hakem heyetinin Socar Türkiye'nin taraflar arasındaki görev ilişkisine aykırı davrandığı yönündeki talebi konusunda da çelişkili karar verdiğini, müvekkilinin cevap dilekçesinde ikili bir talepte bulunduğunu, bunlardan ilkinin dönme beyanının geçerli olmadığı ve sözleşme ilişkisinin ayakta olduğu, ikincisinin ise dönme beyanı geçerli olsa dahi Socar Türkiye'nin çelişkili davranış ile güven ilişkisine aykırı davranarak süreci sonlandırmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu hususuna ilişkin olduğunu, hakem heyetinin Socar Türkiye'nin ticari güvene aykırı ve çelişkili davrandığına karar verdiğini, ancak hükme bu durumu uygulamadığını, cevap dilekçesinde talep edilen ve kademeli olarak ifade edilen taleplerden ilki olan dönmenin geçerli olmadığı yönündeki talebin hakem heyetinin oy çokluğuyla reddedildiğini ve dönme beyanının geçerli kabul edildiğini, müvekkilinin talep ettiği ikinci hususun dürüstlük kuralına ilişkin olup hakem heyetinin nihai kararında yer aldığını bu hususun bütün hakem yargılamasının iptali için tek başına yeterli olduğunu, çünkü hakem heyetinin oy çokluğuyla Socar Türkiye'nin güven ilişkisine nasıl aykırı davrandığını açıkça hükme bağladığını, bu hususun gerekçeli kararda olmasına rağmen hüküm kısmına yansıtılmamasının yanlış ve iptal sebebi olduğunu, hakem heyetinin, müvekkilinin çelişkili davranış yasağına ilişkin talebinin haklılığından bahsederek bu görüşü karara yansıtmamasının usule aykırı olduğunu, hakem heyetinin çelişkili davranışı hükme bağladığına göre bu çelişkiyi yaptırıma bağlamamasının usule aykırı olduğunu, sadece faiz ödenmemesinin bir yaptırım olarak öngörülmesinin anlaşılamadığını, davalının çelişkili davranışlarına rağmen ödüllendirildiğini, çelişkili davranışın TMK'nın 2. maddesiyle birlikte değerlendirilerek davalının hukuken korunmaması gerektiğini, bu konuda öğretideki görüşlerin müvekkilini desteklediğini, tahkim yargılamasının usule aykırı yürütüldüğünü, müvekkili tarafından gösterilen tanığın bizzat hazır bulundurulma ısrarı sonucu dinlenememesinin hakem heyetinin usule aykırı uygulamalarından kaynaklandığını, müvekkilinin talepleri hakkında karar verilmemesinin usule aykırı olduğunu, müvekkilinin süreç boyunca borcunu ifa etme yönünde irade gösterdiğini, oysa karşı tarafın ilişkiyi tek taraflı olarak sonlandırarak bunu imkansız kıldığını, daha sonra da çelişkili beyanlarda bulunduğunu, hakem heyetinin davalı alıcının ileri sürdüğü iddiaların tutarsız, çelişkili olduğunu, satıcıda bu yönde bir güven oluşturduğunu tespit etmesine rağmen bunu hükme yansıtmadığını, gösterdikleri tanığın video konferans yoluyla dinlenmemesinin usule aykırı olduğunu, son beyan dilekçesi ile dilekçelerin teatisinin bitmesini ve hakem heyetinin 10 nolu usuli ara kararla gözardı edilerek sunulan ek önemli vakıalar kronolojisinin dikkate alınmaması yönünde karar verilmesi gerekirken bu hususun hükümde dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, karşı tarafın yargılama boyunca hiç değinmediği iddialarda bulunarak yargılama kurallarına aykırı davrandığını, bu dilekçe ve eklerinin dikkate alınmaması yönündeki talebin hakem heyetince dikkate alınmadığını, hakem heyetinin, davalının bu tür davranışlarına izin vermesinin kabul edilemez olduğunu, hakem heyetinin davalıya usule aykırı şekilde ek savunma sunma imkanı tanımış olması karşısında aynı imkanın müvekkiline de tanınması gerekirken bunun yapılmadığını, böylece müvekkilinin açıklama yapma hakkının ihlal edildiğini, hakem yargılamasında ve hükmünde tarafların eşitliği ilkesinin gözetilmediğini, yukarıda açıklanan hususların bu durumu teyit ettiğini, hakem heyetinin tarafsız davranması gerektiğini, duruşma esnasında müvekkili şirket vekilinin beyanları karşısında salonu terk eden davalı vekilinin hakem heyeti başkanı tarafından duruşmaya ara verilerek tekrar duruşmaya davet etmesinin ve hiçbir şey olmamış gibi duruşmaya devam edilmesinin hakem heyetinin tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, avukatın duruşmayı terk etmesinin meslek kurallarına da aykırı olduğunu, hakem heyetinin 25.06.2019 tarihli kararın MTK'nın 15. maddesi uyarınca iptali gerektiğini iddia ederek kararın iptaline ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Hakem önündeki yargılamada davacı-iptal davasında davalı vekili, yargılamanın MTK hükümlerine tabi olduğunu, bu hususun hakemlerce düzenlenen görev belgesinde gösterildiğini, MTK'nın 15. maddesi uyarınca iptal sebeplerinin sınırlı olduğunu, hakem kararının sadece bu iptal sebepleri kapsamında mahkemece denetlenebileceğini, bu sebepler dışında hakem kararının yerinde olup olmadığının ve maddi hukuku doğru uygulayıp uygulamadıklarının mahkemece denetlenemeyeceğini, davacı tarafından ileri sürülen iptal sebeplerinin yerinde olmadığını, uyuşmazlığın hisse satım sözleşmesinden kaynaklandığını, bu nedenle tahkime elverişli olduğunu, davacının tahkime elverişlilik ile tahkim şartı kavramlarını birbirine karıştırdığını, uyuşmazlığın hisse satışından kaynaklı para alacağına ilişkin olması nedeniyle tarafların serbest iradelerine tabi olup tahkime elverişlilik koşulunun gerçekleştiğini, bu konudaki iptal sebebinin yerinde olmadığını, davacının iddiasının aksine, taraflar arasında tahkim yargılaması başlamadan önce sulh görüşmelerinin yapıldığını, ancak bu görüşmelerden sonuç alınamadığını, bu hususun müvekkili şirket tarafından karşı tarafa gönderilen ihtarname içerikleriyle de sabit olduğunu, müvekkili şirketin davacıya gönderdiği 20.02.2017 ve 28.02.2017 tarihli ihtarnamelerin içeriklerinin bunu doğruladığını, davacının bu ihtarnamelere verdiği cevapta ise hisse devrinin gerçekleşmediğini kabul ederek oyalayıcı tavrını sürdürdüğünü, davacının davalıya gönderdiği 14.03.2017 tarihli ihtarnamede bu hususun sabit olduğunu, müvekkilinin karşı tarafa gönderdiği ihtarnamelerden sonra 30 gün içinde ihlali gidermemesine rağmen iyi niyetli olarak neredeyse 6 aylık bir süre daha beklediğini ve uyuşmazlığı anlaşarak çözmeye çaba harcadığını, ancak müvekkilinin davacının hiçbir şekilde hisseleri devretmeyeceğine kani olması ile birlikte hakemdeki bu davayı açmak ve yaptığı ödemeyi talep etmek zorunda kaldığını, davacının süreci uzatmak amacıyla hakem nezdinde de bu itirazı yinelediğini, bunun üzerine hakem heyetinin müzakerelere imkan vermek için taraflara dava dilekçesinin sunulması konusunda tanınan 30 günlük ek süre içinde sulh müzakerelerinde bulunabileceğini bildirdiğini, ancak bundan da bir sonuç alınamadığını, bu konudaki süreci tahkim yargılamasında sundukları cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak açıkladıklarını, karşı tarafın sulh müzakerelerine katılmaktan kaçındığını, bu nedenle tahkim yoluna başvurmak için gerekli birinci aşamanın tamamlanmadığı yönündeki davacı iddialarının yerinde olmadığını, hakem kararının içeriğinde ve yargılamanın yürütülmesinde kamu düzenine aykırılık bulunmadığını, kamu düzeni kavramının Yargıtay kararları ve öğretideki görüşler ışığında dar yorumlanması gerektiğini, tahkim yargılamasının tarafların delillerini getirmelerinin esas olup davacının gösterdiği tanığı, hakem kurulunun belirlediği duruşmada hazır bulunduramadığını, davacının kendi tanığını duruşmada hazır etmemesi nedeniyle tanığın dinlenmemiş olmasının davacının sorumluluğunda olup bu durumun hakem kararının kamu düzenine aykırılığı sonucunu doğurmayacağını, kaldı ki yazılı tanık beyanı dosyaya sunulan ...'nın bizzat dinlenmesinin de zorunlu olmadığını, MTO tahkim kuralları uyarınca da davacının kendi tanığını hazır bulundurmakla yükümlü olduğunu, tanığın bizzat hazır bulunamamasına ilişkin seyahat engeli iddiasının davacı tarafça kanıtlanamadığını, hakem heyetinin, tanığın yazılı beyanlarını değerlendirmeye karar verdiğini, bu konudaki sürecin yürütülmesinde usule ve kamu düzenine aykırılık bulunmadığını, ...'nın dinlenmemesi konusundaki iddialar yönünden ise, davacının bu şahsı tanık olarak dahi göstermediğini, duruşmaya katılımının davacı tarafça sağlanmadığını, davacının bu şahsın dinlenmesini hakem heyetinden talep dahi etmediğini, tanık olarak dahi göstermediği bu şahsın hakem tarafından çağrılıp dinlenemeyeceğini, hisse senetlerinin basılıp basılmadığı konusunun irdelenmediği meselesinin kamu düzeni ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, söz konusu hisse senetlerinin basıldığının ve davacıya teslim edildiğinin bir örneği hakem heyetine sunulan Socar Elektrik pay defterinde açıkça görüldüğünü, bu hususun hakem heyetince değerlendirildiğini ve kararın 73. paragrafında gerekçeye yansıtıldığını, bu husus sanki hiç tartışılmamış gibi ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığını, hakem kararının süresi içinde verildiğini, MTK'nın 10. maddesi uyarınca tarafların tahkim süresine ilişkin aksine bir anlaşma yaparak tahkim süresini uzatma yetkilerinin bulunduğunu, tarafların, görev belgesinde de gösterildiği üzere, hakem heyetinin gerekli görmesi halinde tahkim süresini uzatabileceğini kabul ettiklerini, süre konusunda tarafların yaptığı anlaşmanın geçerli olduğunu, görev belgesinin 12.2. maddesi uyarınca, hakem heyetinin talebi üzerine MTO Tahkim Divanı tarafından tahkim süresinin uzatılabileceğinin kabul edildiğini, bu nedenle hakem heyetinin talebi üzerine süre uzatım kararının Divan tarafından verildiğini, kararın ekte olduğunu, bu nedenle süre yönünden ileri sürülen iptal sebebinin yerinde olmayıp reddi gerektiğini, hisse satış sözleşmesinin tahkim şartını düzenleyen 23. maddesi uyarınca, uyuşmazlığın MTO Tahkim Kurallarına göre çözümleneceğinin kararlaştırıldığını, böylece tarafların tahkim kurallarını kabul ettiklerini, MTO Tahkim Kurallarının 31. maddesi uyarınca, Tahkim Divanının, hakem kurulunun talebi üzerine süreyi uzatabileceğinin hüküm altına alındığını, buna dayalı olarak Divan tarafından verilen uzatma kararının geçerli olduğunu, davacının iddiasının aksine kademeli tahkim şartının yerine getirilmiş olması nedeniyle hakemlerin kendi yetkilerine ilişkin kararlarının doğru olduğunu, hakem heyetinin hakkında karar verilmesi talep edilen ve görev belgesinde gösterilen tüm konular hakkında karar verdiğini, davacının tahkim yargılamasında bir karşı davasının bulunmadığını ve MTK'nın 14. maddesinde kendisine tanınan tamamlayıcı karar verme hakkını da kullanmadığını, davacının sırf hakem heyeti kararının icrasını geciktirmek için bu davadaki iddiaları ileri sürdüğünü, tahkim yargılamasındaki davacı olan müvekkilinin tüm talepleri hakkında karar verildiğini, tahkim yargılamasındaki davada davalı olup iş bu davada davacı olan şirketin karşı davasının bulunmadığı gibi bir an için bir talebi hakkında karar verilmediği düşünülse bile tamamlayıcı karar verilmesini talep etme hakkının bulunduğunu, yine dava dilekçesinde süresinden sonra verildiği iddia edilen dilekçe ve eklerinin yeni bir dilekçe olmayıp olayları kronolojik sıra içinde açıklayan ve dosyaya daha önce sunulan delillerin eklendiği bir dilekçe olduğunu, bu konudaki iddiaların da yerinde olmadığını, hakem heyetinin, davacının tahkim yargılamasında ileri sürdüğü dürüstlük kuralına aykırılık iddiasının kararda değerlendirildiğini, hakem heyetinin, müvekkilinin dönme beyanının geçerli olduğuna ve davacıya ödenen 3.000.000 ABD Dolarının tahsiline karar verdiğini, müvekkilinin temerrüt faizi talebinin reddedildiğini, masrafların da yarıya bölünerek taraflara yüklendiğini, hakem heyetinin, masrafların paylaştırılmasına ilişkin kararın gerekçesi olarak müvekkili şirketin hakkaniyet gereği ifanın gecikmesinde davacıyla birlikte kusurlu olmasını gösterdiğini, böylece hakem heyetinin gerekçedeki bu tartışmaları hükme yansıtarak faiz ve yargılama giderleri konusundaki hükmünde esas aldığını, ayrıca iptal davası kapsamında mahkemece hükmün isabetli olup olmadığının denetlenmesinin de mümkün olmadığını, tahkim yargılamasının usulüne uygun şekilde yürütülmüş olup tarafların iddia ve savunmalarını ileri sürebilmeleri için imkanların sağlandığını, tarafların dilekçelerini sunup hakem nezdinde açıklama ve ispat haklarını kullandıklarını, bu koruda ileri sürülen iptal sebebinin yerinde olmadığını, hakemdeki yargılama sırasında tarafların eşitliği ilkesinin ihlal edilmediğini, davacı vekilinin hakemdeki duruşma sırasında nahoş bir fıkrayı anlattığı sırada, müvekkilinin avukatlarından birinin duruşmadan çıkmasının usule aykırı olmadığını, duruşmada müvekkilinin başka avukatının da bulunduğunu, davacı tarafından ileri sürülmüş olan iptal sebeplerinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davanın, hukuki niteliği itibariyle 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK)'nun 15. maddesi uyarınca hakem kararının iptali davası olduğu, taraflar arasında imzalanan 24.06.2016 tarihli hisse satış sözleşmesi uyarınca davacının dava dışı Socar Turkey Elektrik Yatırımları Holding A.Ş.'de sahibi olduğu % 25'lik hissenin davalıya satımına ilişkin olarak 24 Haziran 2016 tarihinde hisse satım sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin 23. maddesindeki düzenlemeye göre; "23.1 Taraflar, herhangi bir ihtilafın doğması halinde taraflardan herhangi birinin yazılı talebi üzerine, tarafların üst düzey yöneticilerinin bir araya gelerek söz konusu ihtilafı çözümlendirmek amacıyla iyi niyet çerçevesinde müzakereler yürüteceklerini kabul etmektedirler. İhtilafın otuz (30) gün içinde sulh yoluyla çözümlenmemesi halinde; taraflardan herhangi biri, söz konusu ihtilafı madde 23 uyarınca tahkime havale edebilecektir. 23.2 Madde 23.1 uyarınca iyi niyet çerçevesinde gerçekleştirilen müzakereler ile çözümlenemeyen ihtilaflar; MTO kuralları uyarınca atanacak olan üç hakeme havale edilecek ve söz konusu hakemler tarafından MTO kuraları uyarınca nihai olarak çözümlenecektir. 23.3 Tahkim muamelelerinde kullanılacak olan lisan, Türkçe olacaktır. 23.4 Tahkim yeri İstanbul, Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. 23.5 İşbu Sözleşme'nin uygulanan hukuk ile ilgili hükümleri; feshine bakılmaksızın yürürlükte kalmaya devam edecektir". Buna göre taraflar, hisse devir sözleşmesinden doğan ihtilafların MTO Milletlerarası Tahkim Divanı nezdinde oluşturulacak hakem heyeti eliyle çözümlenmesini kararlaştırdıkları, taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesinin bulunduğu ve yabancılık unsuru taşıyan bu tahkim uyuşmazlığının 4686 sayılı Kanun'un 1. maddesin uyarınca, bu Kanun'a tabi olduğu, bu bağlamda iptal davasının esasının incelenmesi gerektiği, iptal davasının süresi içinde açıldığı, dosyanın basit yargılama usulüne göre dosya üzerinden sonuçlandırıldığı, hakem kararlarının hangi halde iptal edilebileceğinin 4686 sayılı Kanun'un 15. maddesinde düzenlendiği, eldeki uyuşmazlığın tahkime elverişli olduğu, davacılar vekilinin, Türk kamu düzeninin ihlal edildiği iddiasını çeşitli sebeplere dayandırdığı, öncelikle tanık ...'nın video konferans yöntemiyle dinlenmesi talebinin reddine dair kararın savunma hakkını ihlal ettiği, bu nedenle kararın kamu düzenine aykırı olduğunun iddia edildiği, duruşma tutanakları ve taraf beyanlarına göre davacının bu tanığı, hakem heyetinin belirlediği günde duruşmada fiziken hazır bulundurmadığı, hakem heyetinin, tanığın, davacı vekilinin daha önce sunduğu yazılı beyanıyla yetinilmesine karar verdiği, MTO Tahkim Kuralları’nın 5.6 maddesi uyarınca tanık gösteren tarafın tanığı hakem heyeti huzurunda hazır bulundurması gerekirken, tanığın davacı tarafından hakem huzuruna getirilmediği, tanığın duruşmaya katılmamasının sebeplerinin, hakem heyetince verilen sürelere rağmen belgelendirilmediği, kaldı ki bu tanığın yazılı ifadesinin de sunulmuş olup hakem heyetince yazılı tanık ifadesinin delil olarak kabul edildiği dikkate alındığında, davacının ispat hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği, kamu düzeninin ihlal edildiğine dair davacı iddiasının yerinde görülmediği, davacının kamu düzeniyle ilişkilendirdiği diğer iddianın ise Socar Türkiye'nin müzakereleri yürütmek üzere görevlendirdiği ...'nın dinlenmediği iddiası olduğu, bu kişinin tanık olarak gösterilmediği, bu kişinin dinlenmesinin hakem heyetinin kararıyla mümkün olacağı belirtilmiş ise de davacının bu kişiyi hakem heyetinin önüne getirmediği, kendisinin bu şahsa ulaşamadığını bildirdiği, usulünce tanık olarak gösterilmemiş bir kişiyi hakem heyetinin çağırması ve dinlemesinin beklenemeyeceği, bu konuda kamu düzeninin ihlal edildiği iddiasının yerinde görülmediği, davacının savunma hakkının ve dolayısıyla kamu düzeninin ihlal edildiğine dair üçüncü iddiasının, hisse senetlerinin hiç basılıp basılmadığına yönelik iddianın araştırılmadığı yönünde olduğu, Socar Elektrik ... Şirketi’nin pay defterinin ilgili bölüm fotokopisinin dosyaya sunulduğu, bu hususun gerekçeli hakem karının 63. sayfasından itibaren başlayan 73. paragrafında ayrıntılı olarak değerlendirildiği, hakem heyetinin, ilmühaberlerin basılmış olduğunu kabul ettiği, hakem karanının bu konuda yeterli gerekçe içerdiği, kararın içerik olarak bu konuda savunma hakkını ihlal eden bir uygulamasının bulunmadığı, dolayısıyla kamu düzeninin ihlal edildiği iddiasının yerinde olmadığı, iptal davasında hakem kararının esasının tartışma konusu yapılamayacağı, davacının, sözleşmenin 23.1 maddesindeki birinci aşama tamamlanmadan, yani davacı öncelikle müzakere ile uyuşmazlığı çözme yöntemine başvurmadan doğrudan tahkime başvurduğu iddiasıyla kararın iptalini istediği, bir uyuşmazlığın çözümünde esas olanın, tarafların görüşme ve uzlaşma yoluyla sorunu çözmeleri olduğu, tarafların sözleşmeye böyle bir ön aşama yazmalarının, tahkim iradesini sakatlayan veya zayıflatan bir kayıt olarak kabul edilemeyeceği, ancak tarafların, sözleşme hükmü uyarınca uzlaşma girişiminde bulunmuş olmaları, yani tahkimde davayı açmadan önce, sözleşmede kararlaştırılan birinci aşamayı tamamlamış olmaları gerektiği, taraflar arasında hisse devri konusunda uyuşmazlık çıktığında, davalı ... Türkiye tarafından davacı ...'ye 20.02.2017 tarihli yazılı ihtarnamenin gönderildiği, bu yazıda açıkça hisse devir sözleşmesinin 23.1 maddesi uyarınca bildirim yapıldığının açıklanarak, sözleşmeyi ifaya davet ettiği, konunun 30 gün içinde müzakereyle çözümlenmesine davet ettiği, yine Socar Türkiye tarafından davacı ...'ye gönderilen 28.02.2017 tarihli ihtarda aynı hususların tekrarlanarak 30 gün içinde sulh yoluyla çözüm bulunamaması halinde tahkim şartının işletileceğinin bildirildiği, davacı tarafından, bu iki ihtarnameye karşı 14.03.2017 tarihli ihtarname düzenlenerek davalıya cevap verildiği, hakem nezdinde dava açıldıktan sonra da hakem heyetince, dava dilekçesinin düzenleneceği bir aylık süre içinde tarafların sulh görüşmeleri yapabileceğine karar verildiği, bu çerçevede birinci aşamanın tamamlandığı, davacının bu konuda ileri sürdüğü iptal sebebinin yerinde olmadığı, davacının, hakem heyetinin nihai kararını, bir yıllık süre içinde vermediğini, kararın tahkim süresi bittikten sonra verildiğini iddia ettiği, bir yıllık süre dolmadan önce, hakem heyetinin talebi üzerine, MTO Milletlerarası Tahkim Divanı'nın kararlarıyla, tahkim süresi son olarak 28 Haziran 2019 tarihine kadar uzatılmış olup, davaya konu nihai hakem kararının ise bu tarihten önce, 25.06.2019 tarihinde verildiği, bu konuda ileri sürülen iptal sebebinin yerinde görülmediği, davacı vekilinin hakemlerin kendi yetkilerine ilişkin kararının usule yasaya aykırı olduğu yönündeki iptal gerekçesinin yerinde olmadığı, davacı vekilinin, davadaki taleplerin tamamı hakkında karar verilmediğini ileri sürerek kararın iptalini istediği, hakem kararında davacının taleplerinin gerekçeli olarak değerlendirildiği, tüm talepler hakkında karar verildiği, hakemlerin delil değerlendirmesi ve takdir haklarını hakkaniyet kapsamında değerlendirmeleri sonucu verdikleri karar ve gerekçesinde, iptal sebepleri kapsamında değerlendirilebilecek ve taraflar açısından adil yargılanma hakkını ve onun bir yansıması olan gerekçe hakkını ihlal edecek bir çelişkinin bulunmadığı, hakemlerin eşitlik ilkesine aykırı bir davranışlarının tespit edilmediği, davacı vekilinin ileri sürdüğü tüm iptal sebeplerinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 13/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara