Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/3458 Esas 2012/6563 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/3458
Karar No: 2012/6563
Karar Tarihi: 08.11.2012

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/3458 Esas 2012/6563 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı kooperatif üyesi Beytullah Karanfil, davacıya borç para verdi ve bunu geri alamadı. Davacı, kooperatife borç para verdiğini ve tahsil edemediğini iddia ederek, itirazın iptali ve inkar tazminatının davalıdan tahsili için dava açtı. Davalı, Beytullah Karanfil'in kooperatife para yatırdığını ve borcunun mahsup edildiğini savundu. Mahkeme, davanın reddine karar verdi ve inkar tazminatına mahkum etti. Davacı vekili temyiz etti. Mahkeme kararı, gerekçeyle birlikte yazılması ve hüküm sonucunun tefhim edilmesi gerektiği belirtildi. Kısa karardan farklı hüküm tesis edildiği için hüküm bozuldu. Kanun maddeleri: HUMK 388, HUMK 389, HMK 298/3, HUMK 294/3, HUMK 294/4, Anayasa 141.
23. Hukuk Dairesi         2012/3458 E.  ,  2012/6563 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... gelmiş davalı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    - K A R A R -
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, kooperatife borç para verdiği halde bunu geri alamadığını, tahsili için başlatılan icra takibine de haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile inkâr tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, kooperatif hesabına para yatıranın dava dışı... olduğunu, bu kişinin borcu mahsup edildikten sonra fazlasının da bu kişiye iade edileceğini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin karar üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, davanın reddine ilişkin karar üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin bozma kararları üzerine yapılan yargılama sonucunda, davalı kooperatife dava dışı Beytullah Karanfil’in havale ettiği para ile davacının bir ilgisinin bulunmadığı, davacı haksız olduğundan inkar tazminatına mahkum edilmesinin uygun bulunduğu gerekçesiyle, kısa kararla davanın reddine, gerekçeli kararla ise, davanın reddi ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1-Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HUMK"nun 388 nci (HMK"nun 298/3 ncü) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HUMK"nun 389 ncu (HUMK"nun 294/3"ncü) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HUMK"nun 381/son (HMK"nun 294/4 ncü) fıkra hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekle, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde, HUMK"nun 389 ncu (HMK"nun 294/3 ncü) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyeti ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK"nun 298/2"nci maddesinde, gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya
    da farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141 nci maddesi ile HUMK"nun ve HMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
    Somut olayda, kısa kararla “davanın reddine” karar verildiği, kararın gerekçe kısmında, “davacı haksız olduğundan % 40 oranında inkar tazminatına mahkum edilmesi uygun bulunmuştur” gerekçesine yer verildiği, hüküm bölümünde ise “davanın reddi” yanında “davalının icra takibine konu asıl alacak 20.000 TL üzerinden % 40 oranında inkar tazminatına mahkum edilmesine” şeklinde karar verildiği görülmüştür. Bu haliyle, gerekçeli kararla kısa karardan farklı hüküm tesis edildiği gibi, gerekçe ile hüküm arasında da çelişki oluşturulmuştur.
    Bu durumda mahkemece, 10.04.1992 gün ve 1992/7 esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, bu kısa kararla bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
    2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, (2) no"lu bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin diğer, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara