Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/29 Esas 2022/10547 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/29
Karar No: 2022/10547
Karar Tarihi: 20.10.2022

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/29 Esas 2022/10547 Karar Sayılı İlamı

10. Ceza Dairesi         2022/29 E.  ,  2022/10547 K.

    "İçtihat Metni"

    Adalet Bakanlığı'nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki Bursa 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli ve 2014/43 esas, 2014/233 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/12/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
    1- Sanık ... hakkında, 11/12/2011 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 13/12/2011 tarihli ve 2011/73783 soruşturma, 2011/30033 esas, 2011/14290 sayılı iddianamesi ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Bursa 8. Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
    2- Bursa 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/04/2013 tarihli ve 2011/1089 esas, 2013/462 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesini takiben infazı için Bursa Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
    3- Bursa Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 04/07/2013 tarihli ve 2013/1671 DS sayılı çağrı yazısının beyan ettiği adresine tebliğe çıkarıldığı, bilatebliğ iade edilmesi üzerine bu kez aynı adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat çıkarıldığı, 23/08/2015 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosyanın kapatılmasına karar verilerek Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
    4- Sanığın yükümlülüklerine uymadığının bildirilmesi üzerine, Bursa 23. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 30/10/2014 tarihli ve 2014/43 esas, 2014/233 sayılı kararı ile; sanığın 6545 sayılı Kanun değişikliğinden önceki 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeden kesinleştiği,
    Anlaşılmıştır.
    B-) Kanun Yararına Bozma İstemi:
    Kanun yararına bozma istemi ve ihbar yazısında;
    “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan sanık ...'in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde davanın düşmesine karar verileceği aksi takdirde davaya devam olunarak hüküm tesis edileceğine dair Bursa 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/04/2013 tarihli ve 2011/1089 esas, 2013/462 sayılı kararını müteakip, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığından bahisle karar verilmesi talebi üzerine, yapılan yargılama sonucunda sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bursa 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli ve 2014/43 esas, 2014/233 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
    Dosya kapsamına göre;
    Mahkemece sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildikten sonra Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce gönderilen ilk çağrı davetiyesinin sanığın bilinen son adresine çıkartılan tebligatın iade dönmesini müteakip, 23/08/2013 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiş kabul edildiği, oysa daha önce sanığın bu adresine yapılmış usulüne uygun bir tebligat olmaması durumunda 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince yapılmış tebligatın usulüne uygun yapılmış sayılamayacağı cihetle, açılan kamu davasının durmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde,
    Kabule göre de;
    Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce sanığa gönderilen ilk çağrı davetiyesinin usulüne uygun tebliğ edilmiş olması halinde dahi, çağrı yazısının tebliği sonrasında sanığın kuruma müracaat etmemesi nedeniyle kaydın kapatılarak ihbarda bulunulması üzerine başlatılan yargılama devam ederken 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 5237 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle davaya devam olunabilmesi için yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etme koşulunun getirildiği ve somut olayda uyarılı ikinci bir çağrı yazısının sanığa tebliğ edilmediği cihetle, açılan kamu davasının durmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilerek Bursa 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli ve 2014/43 esas, 2014/233 sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması istenilmiştir.
    C-) Konunun Değerlendirilmesi:
    Sanık Ertuğrul Sedef'in 11/12/2011 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonunda, Bursa 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 11/04/2013 tarihli ve 2011/1089 esas, 2013/462 sayılı kararı ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına karar verildiği, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının bildirilmesi üzerine, Bursa 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli ve 2014/43 esas, 2014/233 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
    Dosya kapsamına göre;
    Mahkemece sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildikten sonra Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce gönderilen ilk çağrı davetiyesinin sanığın bilinen son adresine çıkartılan tebligatın bilatebliğ iade dönmesini takiben, 23/08/2013 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiş kabul edildiği,
    7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan, ''(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun'un 35. maddesinde yer alan, "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./11. md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır..." şeklindeki düzenleme dikkate alındığında,
    öncelikle sanığın bilinen en son adresine tebligatın çıkarılarak, önceki adresinde bulunamayan sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılarak, MERNİS adresine Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebliğ yapılması gerektiği, MERNİS adresinin olmadığının tespiti halinde ancak 35. maddeye göre daha önce usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılan eski adrese tebliğ işlemi yapılabileceği, daha önce sanığın bu adresine yapılmış usulüne uygun bir tebligat olmaması durumunda 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince yapılmış tebligatın usulüne uygun yapılmış sayılamayacağı, kovuşturma şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından; açılan kamu davasının durmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.
    Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce çağrı yazısı tebliğine rağmen sanığın müdürlüğe başvurmaması nedeniyle kaydın kapatılarak ihbarda bulunulması üzerine başlatılan yargılama devam ederken 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 5237 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle davaya devam olunabilmesi için yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etme koşulunun getirildiği, sanığın çağrı yazısı tebliğine rağmen müdürlüğe başvurmaması üzerine dosyanın İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonunun 13/09/2013 tarihli kararıyla kapatılmasına karar verildiği ve 16/09/2013 tarihinde Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği dikkate alındığında, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Dairemizce de benimsenen 02/05/2019 tarihli ve 2018/172 esas, 2019/373 sayılı kararı ile; 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önce işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı amacıyla gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin tebliğine rağmen başvuruda bulunmayan sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce bu hususta ikinci bir tebligat yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmiş olduğundan;
    5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilen sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvurarak denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, sanığın çağrıya uymadığı ve bu şekilde yükümlülüklerini ihlal edip denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı, somut olayda ısrar şartının aranmayacağı, suç tarihi itibariyle uygulanması gereken 5560 sayılı Kanunla değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilme koşullarının bu yönüyle oluştuğu anlaşıldığından kanun yararına bozma istemi ve ihbarnamedeki (2) numaralı bozma talebi yerinde görülmemiştir.
    D-) Karar:
    Açıklanan nedenlerle, mahkemece kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere 5271 sayılı CMK’nın 223/8-2. cümlesi gereğince “kamu davasının durmasına” ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazının beklenilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden; Bursa 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli ve 2014/43 esas, 2014/233 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dosyanın Adalet Bakanlığı'na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine,
    20/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara