Esas No: 2022/8119
Karar No: 2022/6776
Karar Tarihi: 12.09.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/8119 Esas 2022/6776 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/8119 E. , 2022/6776 K."İçtihat Metni"
(KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Kasten yaralama suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/1, 86/3-e, 87/3 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair ... 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.03.2018 tarihli ve 2016/130 Esas, 2018/232 Karar sayılı kararının 26.04.2018 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 07.08.2018 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkûm olduğunun ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanunu'nun 86/1, 86/3-e, 87/3 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.10.2021 tarihli ve 2020/551 Esas, 2021/683 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 25.06.2022 tarihli ve 2022/3952 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.07.2022 tarihli ve 2022/96837 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, sanığın mahkumiyetine esas kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 5237 sayılı Kanun'un 86/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası olarak belirlenmesini müteakip, anılan Kanun'un 86/3-e ve 87/3. maddeleri uyarınca sırasıyla 1/2 ve 1/12 oranında artırım yapılırken hesap hatası yapılarak 1 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası yerine, 1 yıl 12 ay hapis cezası tayin edilmesini takiben, aynı Kanun'un 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak sonuç cezanın 1 yıl 4 ay 8 gün hapis cezası belirlenmesi yerine, 1 yıl 8 ay hapis cezasına hükmolunmak suretiyle fazla ceza tayin olunmasında isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
İncelenen dosyada; kanun yararına bozma talebine konu gerekçeli kararın, kamu davasına katılan sıfatı ile taraf olan ve hükmü temyize hak ve yetkisi bulunan ...ebligat Kanunu hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.
Şöyle ki 7201 sayılı Kanun'un "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 10. maddesine göre; "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. (Ek fıkra: 11.01.2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."
Mezkûr hüküm gereği yapılan inceleme neticesinde; adı geçen sanığın dava dosyasında bilinen en son adresinin, "... Mah. ... Sk. No:38 İç Kapı No:10 İlkadım/..." olduğu; ancak, sanık adına gerekçeli kararın tebliği yoluna gidilen adresin, adres kayıt sisteminde (MERNİS) kayıtlı olan "... Mah. ... Sk. No:6 İç Kapı No:10 İlkadım/..." olduğu nitekim bu adrese gönderilen tebligatın 01.11.2021 tarihinde "muhatabın adreste tanınmadığı" şerhiyle merciine iade edildiği belirlenmiştir.
7201 sayılı Kanun'un 10/1. maddesi gereğince öncelikle, adı geçen sanığın bilinen en son adresi esas alınarak gerekçeli kararın tebliği yoluna gidilmesi, 7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21/1. maddesinin birinci cümlesi uyarınca bu adrese tebligat çıkarılıp söz konusu tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun'un 10/2. maddesi gereğince en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde ise aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca MERNİS adresi esas alınarak tebliğ yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 Esas, 2020/3 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 7201 sayılı Kanun'un 10/2. maddesi gereğince gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği, muhatabın bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın iade edilmesi veya MERNİS adresinin bilinen adresten farklı olması hâlinde MERNİS adresine “MERNİS” şerhi düşülerek 7201 sayılı Kanun'un 21'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat çıkartılması gerekmektedir.
Ancak, inceleme konusu gerekçeli kararın, sanık adına dava dosyasında bilinen en son adresi esas alınarak tebliği yoluna gidilmediği, doğrudan mernis adresine tebliğe çıkarıldığı belirlenmiştir. Bu hali ile mahkemece verilen karar henüz usulüne uygun kesinleşmemiştir.
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesine göre kesinleşmeyen kararlara yönelik kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkün bulunmadığından, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamedeki kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.