Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/10991 Esas 2022/10641 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/10991
Karar No: 2022/10641
Karar Tarihi: 24.10.2022

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/10991 Esas 2022/10641 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

İzmir 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada sanık, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkûm edilmiştir. Ancak Tebligat Kanunu'nun uygulanmasında yanlışlık yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca sanığın hukuki durumu eksik araştırma ile belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin kararı nedeniyle sanığın durumu yeniden belirlenmelidir. Bu nedenle, karar bozulmuştur. İlgili kanun maddeleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2, 21/1, 21/2, 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2 maddeleri, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesidir.
10. Ceza Dairesi         2020/10991 E.  ,  2022/10641 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkeme : İZMİR 33. Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
    Hüküm : Mahkûmiyet

    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    1- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntemin benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, mercii tarafından tebligata Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin, sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının sanığın soruşturma kapsamında savunması alındığı esnada bildirdiği adres ile aynı olan MERNİS adresine doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre usulsüz yapıldığı anlaşılmakla; 08.01.2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı sanık tarafından öğrenilmiş olsa bile, bu kararın kesinleşmediği ve kovuşturma şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak, bu kapsamda inceleme konusu olayda sanığın yükümlülüklere uymama eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmeden gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kovuşturma şartlarının oluşmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak, kararın infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi yerine yargılamaya devamla sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
    2- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 15.01.2015 tarihli çağrı yazısının, sanığın bildirdiği bilinen son adresi ile aynı MERNİS adresine usulsüz olarak doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilerek yasal sürede Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvurmadığından dosyasının kapatılmasına karar verildiği anlaşıldığından, sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazının devamına karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilerek mahkûmiyet hükmü kurulması,
    Kabule göre;
    3- Sanığın kollukta ve duruşmada alınan ifadesinde atılı suçlamayı kabul etmediğinin anlaşılması karşısında, 15/11/2014 tarihli tutanağı düzenleyen ve görgüye dayalı bilgisi bulunan tutanak tanıklarının duruşmaya usulüne uygun olarak çağrılıp, yöntemince bilgi ve görgülerine başvurulması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,
    4- Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesinde yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 24.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara