Esas No: 2020/8102
Karar No: 2022/3096
Karar Tarihi: 18.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8102 Esas 2022/3096 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/8102 E. , 2022/3096 K.Özet:
Davacı firmayla davalı kooperatif arasındaki meyve satım sözleşmesinde, kooperatifin ilaçlama, bakım ve sulama gibi yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle meyvelerin çürüdüğü ve teslim edilmediği iddiasıyla davacı tarafından açılan dava, ilk derece mahkemesince reddedilmiştir. Davacının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi davanın reddine karar vermiş ve İİK 72/4 maddesi çerçevesinde tedbir kararının kalkacağını belirtmiştir. Davacının temyiz başvurusu üzerine Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını onamıştır.
Kanun Maddeleri:
- İİK 72/4: Alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alacağı, madde hükmünde talep olmasa dahi resen tazminata hükmedilecektir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.04.2017 tarih ve 2015/1401 E- 2017/565 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 25.09.2020 tarih ve 2017/5045 E- 2020/1482 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı kooperatif arasında 31/05/2015 tarihinde meyve satımına ilişkin 170.000,00 TL tutarlı menkul satış sözleşmesi tanzim edildiğini, müvekkili şirketin edimini yerine getirdiğini, davalı tarafın ilaçlama, bakım, sulama gibi yan yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle, meyve bahçesindeki meyvelerde çürüme ve hastalık olması ve yönetimdeki bir takım aksaklıklardan dolayı sözleşme konusu meyveleri teslim etmediğini, müvekkili şirket tarafından 34.000,00 TL nakit yapılan ödeme, 31/10/2015 vadeli 45.000,00 TL, 31/11/2015 vadeli 45.000,00 TL bedelli, 31/12/2015 vadeli 46.000,00 TL bedelli verilen çeklerin bedelsiz kaldığını, ödenen nakit ve verilen çeklerin iadesi için ihtarname gönderdiklerini ancak ödeme yapılmadığını, belirterek, dava konusu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile 34.000,00 TL'nin taraflarına istirdat yoluyla iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu sözleşmenin yapılan ihale sonucu ihaleyi kazanan davacı ile müvekkili arasında imzalandığını, sözleşmenin klasik bir satış sözleşmesi olmadığını, kabala (Götürü Usulü) Bahçe Satış sözleşmesi olduğunu, bu usulde müvekkilinin edimi saymak suretiyle net olarak değil, kabaca tahmin edilerek belirlendiğini, belirli bir hasat dönemi sonunda çıkacak ürünün, daha ürün çıkmadan dalında satıldığını, yani taraflar arasında sözleşmenin imzalanması ile müvekkil kooperatif teslim edimini zaten yerine getirmiş olduğunu, bahçenin gerekli bakımının yapılarak müvekkili tarafından eksiksiz olarak yerine getirildiğini, müvekkilinin sözleşme konusu bahçedeki ürünleri toplayıp teslim etmek gibi bir yükümlülüğünün olmadığını, teamül gereği meyveleri toplayıp teslim alma yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, satıcı satış sözleşmesinin imzalanmasından sonra meyvelerden elini çekip hasat dönemi sonuna kadar bahçeye dahi giremeyeceğini savunarak davanın reddi ile %20'den aşağı olmamak üzere tazminata hüküm verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kabala (götürü ) usuli bahçe satış sözleşmesi düzenlendiği ve ürün bedelinin nakit ve çeklerle ödendiği, ürünün toplanması işinin alıcı ve satıcıdan hangisinin yükümlülüğünde olduğuna ilişkin çekişmenin bulunduğu, bu konuda sözleşmede bir açıklık bulunmadığı, bölgede herkesçe bilinen ve kabul edilen teamüllerin varlığının da ilgili kurumlardan cevabi yazılardan kesin olarak tespit edilemediği, davalı tarafça kabala bahçe satışlarında ürün toplanması işinin alıcıya ait olduğu iddia edildiğinden bu konuda tanık dinlenmesine karar verilerek tanıklar dinlendiği, dinlenen davalı tanıkları, bahçedeki ürünlerin en yüksek ücreti teklif edene satıldığını, ürün toplanana kadar bakımının satıcıya, ürünün seyreltme işlemleri ile toplanmasının alıcıya ait olduğunu beyan ettikleri, davacı tarafça ürünün meyvelerinin çürümesi ve bahçede hastalık olması nedeniyle ürünün teslim edilemediğini iddia edilmesine rağmen bu hususta, ürün hasat tarihine ilişkin bir ihtarname, tespit raporu vs delil sunulmadığı, çürüme ve hastalık iddiası kanıtlamadığı, tanık beyanlarına göre de toplama işinin davacıya ait olduğunun kabulü gerektiği, davacının iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davada davacının kabala usulü (götürü usul) satın aldığı meyvelerin satıcı tarafından kendisine teslim edilmesi gerekeceğini, toplama ve teslim ediminin satıcıya ait olduğunu ve bunu yerine getirmediğini kanıtlaması gerektiğini, sözleşmede bu konuda düzenleme bulunmadığı, toplanan delillere göre yerleşik bir teamülün bulunmadığının anlaşıldığı, davacı tanıklarının ürün toplanması mükellefiyetinin davalı alıcıda olduğunu beyan ettiği, davacının kendi üzerine düşen ispat külfetini yerine getiremediği, yemin deliline dayanmadığına dair de yazılı beyanı bulunduğu, davasını kanıtlayamadığı, ayrıca İİK 72/4 madde hükmüne göre; davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde tedbir kararının yasal olarak kalktığı bu nedenle mahkemece ek karar verilmesinin sonuca etki etmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine, İİK 72/4’e göre davanın alacaklı lehine sonuçlandığı durumlarda ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyatî tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alacağı, madde hükmünde talep olmasa dahi resen tazminata hükmedileceğinin belirtildiği, ilk derece mahkemesince bu hususta bir karar verilmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 18/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.