Esas No: 2012/3274
Karar No: 2012/6477
Karar Tarihi: 07.11.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/3274 Esas 2012/6477 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin ortaklığından akçalı yükümlülüklerini yerine getirmediğinden bahisle yönetim kurulunun 28.05.2002 tarihli kararı ile ihraç edildiğini, açılan iptal davasının kabulle sonuçlandığını, o davanın yargılaması sırasında davalı kooperatifin kur’ada davacı adına isabet eden daireyi kendi adına tescil ettirdiğini, dairenin teslimi istendiğinde ise aidat ve masraf borcu bulunmamasına rağmen 3.380,00 TL aidatı ihtirazi kayıtla ödemek ve 1.113,54 TL tapu masrafına katlanmak zorunda kaldığını ileri sürerek, 4.493,54 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının 1999 yılı Kasım ve Aralık ayları aidatını ödemediğini, 2000 yılı Ocak ayı aidatını da 22.08.2002’de ödediğini, genel kurul kararı gereğince aidat borcu olan üyelere tapularının verilmediğini, davaya konu 3.380,00 TL’nin söz konusu dönemlere ait aidat ve gecikme faizlerine ilişkin olduğunu, daha önce davacıdan alınmamış talebe konu tapu masraflarının genel kurul kararı gereğince davacıdan tahsil edildiğini, davaya konu alacaklarla ilgili dönemde davacının eşinin kooperatif başkanı olduğunu, davacının eşinin kendi üyeliğine ilişkin aidatlarının huzur hakkı alacağından mahsup edilerek ödendiğini, ancak aynı şekilde davacının da aynı dönemlerdeki aidat borcunun eşinin huzur hakkı alacağından mahsup ederek ödenmiş gibi gösterildiğini, dava tarihinden itibaren yasal faiz istenilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen 26.01.2009 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının talebinin haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 4.493,54 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle tahsiline karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Yüksek 11. Hukuk Dairesi’nin 27.01.2011 tarihli ilamı ile ihraç kararının iptali davasında davacının borçlu olup olmadığının incelenmediği, kooperatifin ve davacının sunduğu deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının davalı kooperatife aidat ve tapu masrafı borcu ya da alacağı olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olduğu belirtilerek mahkemenin kabul kararı bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş; 15.12.2011 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre,
Davacının talebinin haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 4.493,54 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Dava, davacının davalıya yaptığı ödemelerin istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Zira davacı taraf aidatlarının davalı kooperatifin eski yönetim kurulu başkanı olan davacının eşinin yönetim kurulu üyelerine ödenen aynı dönemlere ilişkin aylık 100,00 TL huzur hakkı ücreti karşılığında ödenmiş olduğunu ileri sürmüş, bunun karşılığında davalı taraf aylık 100,00 TL olan 1999 yılı 11. ve 12. Ay aidatlarının aynı dönem huzur hakkı alacakları ile davacının eşinin aidatlarının ödendiğinden davacının aidatlarının aynı huzur hakkı bedellerinden ödenmesinin mümkün olmadığını, davacının eşinin aidat borçları nedeniyle asliye hukuk mahkemesinde açılmış başka bir davada 1999 yılı 11. ve 12. ay aidat borçlarının huzur hakkı alacağından mahsup edildiği savunmasında bulunduğunu, ilgili dönemde kooperatif kayıtlarının davacının eşinin uhdesinde bulunması nedeniyle kendi lehlerine kullanma cihetine gidildiğini belirtmiş olmasına rağmen bu husus mahkemece değerlendirilmemiştir.
Somut olayda doğru hükme varabilmek için öncelikle, talebe esas taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin hangi alacak kalemine ve hangi dönemlere ilişkin olduğu hususu tespit edilmeli, davalının, varsa ödemesi gereken miktar, geciken veya gecikmeyen ödemeler, dayanakları da gösterilmek suretiyle her ay için tek tek hesaplanmalı, yapılan ödemelerin ödeme tarihleri göz önüne alınarak, temerrüdün ne zaman oluştuğu belirlenerek, mahkemece karar verildikten sonra temyiz aşamasında yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 120/2. ve Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesine istinaden, varsa tarafların birbirlerine olan borcuna ilişkin faiz oranı kooperatif genel kurul kararıyla belirlenmiş olsa bile, borç kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı 6098 sayılı TBK’nun 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olduğundan, kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacağı ve 818 sayılı BK’nun 104/son ( TBK’nun 121/son ) maddesi gereğince faize faiz yürütülemeyeceği kabul edilerek taraflar arasındaki alacak borç ilişkisi hiç bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bu durumda, kooperatif uygulamaları ve mali konularda uzman bir bilirkişi seçilerek, kooperatif anasözleşmesi, genel kurul ve yönetim kurulu kararları, tüm defter, kayıt ve belgeleri ile varsa banka hesapları celp edilmek suretiyle incelenerek, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını da karşılayacak şekilde ve önceki rapordaki tespitler de tartışılmak suretiyle, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA,davacıdan alınması gereken harç peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.