Esas No: 2012/5002
Karar No: 2012/6461
Karar Tarihi: 06.11.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/5002 Esas 2012/6461 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki birleştirilen menfi tespit ve üyelikten ihraç kararının iptali davalarının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl davada davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkilinin istifa dilekçesi vermediği halde 25.08.2002 tarihli yönetim kurulu kararı ile istifa nedeniyle üyeliğinin sonlandırıldığını ve üyelik aidatlarını ödemesinin kötüniyetli olarak engellendiğini, noter aracılığıyla gönderilen 06.11.2006 tarihli ihtarda belirtilen 137.846,00 TL faiz borcunun bulunmadığını ileri sürerek, davalı kooperatife 137.846,00 TL faiz borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, müvekkili hakkında davalı kooperatifin 05.01.2007 tarih ve 20 sayılı kooperatif üyeliğinden çıkarılmasına ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı vekili; asıl davada, davacının kendisinden talep edilen 37.600,00 TL asıl borca itiraz etmediğini, ödediği 3.600,00 TL.nin arsa bedeli olduğunu, yönetim kurulunun davacının üyelikten istifası sebebiyle ortaklığa son verildiği tarih ile ödeme yapmak istediği tarih arasında 4 yıl 1 ay 18 gün olduğunu; birleşen davada ise davacının iddialarının yersiz ve mesnetsiz olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişkili olduğuna işaret eden Dairemizin bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonrasında, birleşen davada davalı kooperatifçe keşide edilen ikinci ihtarnamenin 04.12.2006 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, 31 gün çeken Aralık ayında tebliğ edilen ihtarnamede 30 gün süre verilmesinin ikinci ihtarı şeklen hükümsüz kıldığı, yine istenilen fahiş miktardaki faiz talebi de dikkate alındığında davacının üyelikten çıkarılmasına ilişkin ihtarların içerik itibariyle de hükümsüz olacağı gerekçesiyle, birleşen davanın kabulü ile davacı hakkında alınan çıkarma kararının iptaline; asıl davada ise, davacının kooperatif üyesi olduğunun sabit olduğu, ihraç edilmediği sürece aidat bedellerinden ve gecikme halinde ise temerrüt faizinden sorumlu olacağı, davalı kooperatifin 13.10.2006 tarihine kadar çıkarma kararını tebliğ etmediği, tekrar davacının üyeliğini kabul ederek 2001-2006 dönemlerine ait genel kurul kararları kapsamında 37.600,00 TL aidat borcu ve temerrüt nedeni ile 137.846,00 TL faizini talep ettiği, davacının genel kurulca alınan kararlar doğrultusunda hesaplanan 54.896,60 TL faiz borcunun bulunduğu, bir başka
deyişle 82.949,40 TL borcunun olmadığı gerekçesiyle, birleşen davanın kısmen kabulü ile, davacının 54.896,60 TL faiz borcu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, menfi tespit, birleşen dava ise, kooperatif yönetim kurulunun ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna ve hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesi zorunludur ve bu yön mahkemece re"sen gözönünde buludurulmalıdır. Mahkemece her ne kadar iki dava birleştirilerek karar verilmiş ise de, ihraç kararının iptali davası tefrik edilerek, menfi tespit davasında işbu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerekirdi. Zira, ihraç kararının iptali davasının sonucuna göre davacının üyelik durumu belirlenecek ve buna göre menfi tespit davasında aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı tespit edilecektir. Ancak somut olayda, ihraç kararının iptali kararı taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olup, asıl dava yönünden davacının aktif dava ehliyetine sahip olduğu anlaşıldığından, anılan husus bozma nedeni yapılmamıştır.
1)Asıl dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
a)Mahkemece karar verildikten sonra temyiz aşamasında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76"ncı, faize ilişkin 88"nci, temerrüt faizine ilişkin 120"nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138"nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesindeki "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olay bakımından, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul, bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği tarih, 818 sayılı BK"nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK"nın 117. ) maddesi hükmü karşısında kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK"nın 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun" un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Somut olayda, asıl davanın açılmasına neden olan 06.11.2006 tarihli ihtarnamede, 2001-2006 dönemine ilişkin genel kurullarda kararlaştırılan temerrüt faizi oranına göre hesaplanan işlemiş temerrüt faizinin ödenmesi talep edilmiş olup, uygulanması gereken azami faiz oranı, TBK’nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olduğundan; davalı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
b)Bozma nedenine göre, asıl davada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (1-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.