Esas No: 2020/16247
Karar No: 2022/10724
Karar Tarihi: 25.10.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/16247 Esas 2022/10724 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/16247 E. , 2022/10724 K.Özet:
Mahkeme, bir kişinin üzerinde yapılan aramada uyuşturucu madde bulunması nedeniyle hüküm verilmiş olsa da, aramanın hukuka uygun yapılmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur. Kararda, suçun önlenmesi için yapılan aramanın hukuka uygunluğu için adli arama veya önleme araması kararının varlığına ve suçun izlenimine ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, kolluğun şüpheli bir eyleminin olmadığı, suçüstü oluşturan bir eylem yokken yapılan aramanın hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Kanun maddeleri olarak, 5271 sayılı CMK'nın 2/e ve 223/8. maddeleri, 161. madde, 2559 sayılı Psikotrop Maddelerin Ruhsat ve İşlem Rejimi Hakkında Kanun'un Ek 6. maddeleri ve Adli Önleme Aramaları Yönetmeliği hükümleri de kararda yer almıştır.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : ADANA 16. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının içeriğinde, sanığın bu karara itiraz hakkı bulunduğuna ilişkin, itiraz süresi ve merciinin gösterilmemesi suretiyle usulüne uygun bir yasa yolu bildirimi yapılmadığı için karar sanık tarafından öğrenilmiş olsa bile, 16/02/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği ve kovuşturma şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak, sanığa kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte kararın yeniden tebliğ edilmesi gerektiğinden, bu kapsamda inceleme konusu olayda sanığın yükümlülüklere uymaması eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmeden gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kovuşturma şartlarının oluşmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak, kararın infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi yerine yargılamaya devamla sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 25/10/2022 tarihinde Üye ...'in karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
17.12.2014 tarihinde, saat 11.00 sıralarında Narkotik Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekiplerinin Yüreğir ilçesi Ulubatlı ... Mahallesi civarında 3043 sokak içerisinde tedirgin hallerinden şüphe duyulan sanığın durdurularak üst araması yapıldığı sırada üzerinden aliminyum folyo içinde net 0,1 gr. ağırlığında eroin ele geçirilmiştr.
Suç tarihinde, 2559 sayılı PVSK'nın 9. maddesine göre suç işlenmesinin önlenmesine ilişkin olay yeri ve tarihini kapsayan bir ''önleme araması kararı'', Cumhuriyet savcısı tarafından verilmiş ‘‘yazılı aranma emri’’ ya da ‘‘arama kararı’’ bulunmadığı ve Cumhuriyet savcısına haber verilmeden soruşturmaya başlanıp bir koruma tedbiri olan ARAMA işlemi yapıldığı sabittir.
CMK'nın 2/e ve 161. maddesinin 2. fıkrası ile PVSK'nın Ek 6. maddeleri uyarınca, (edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan kolluğun) olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için gerekli acele tedbirleri aldıktan sonra durumu derhal Cumhuriyet savcısına bildirmesi ve Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda gerekli soruşturma işlemlerini yapması gereklidir.
1) CMK'nın 90. maddesi hükümlerinden ortaya çıkan sonuç, ihbar alınmaksızın aniden ortaya çıkan durumlarda kişilerin ve kolluğun yakalama yetkisinin olduğudur. Bu düzenlemelerde kolluğun açıkça üst araması yapabileceği yönünde açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
2) ''Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar'' (PSVK Ek Madde 6/4) hükmü, 5271 sayılı CMK'nın 2/e, 161. maddesinin 2. fıkrası ve PVSK'nın Ek 6. maddeleri gereğince kolluk suçüstü halinde de acele tedbirleri aldıktan sonra durumu Cumhuriyet savcısına bildirerek gerekli soruşturma işlemlerini yapacaktır. Bu arada, konuyla ilgili arama kararı alınması gerekiyorsa, yine CMK’nın 119/1 nci maddesinin devreye sokulması gerekecektir.
Kısaca, bir delili elde etme amacıyla arama yapılacak ise "adli arama" kararı, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla yapılacaksa "önleme araması" kararı gereklidir. Dosya içinde ise "adli arama" kararı ya da ''yazılı arama emri'' bulunmadığı gibi olay yeri ve tarihini kapsayan 2559 sayılı PVSK'nın 9. maddesine göre verilmiş "önleme araması" kararı da yoktur.
3-) Yönetmeliğin 8/f bendinde ise TCK'nın 24. maddesindeki kanunun hükmü ve amirin emrini yerine getirme, 25. maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hali ve 26. maddesindeki hakkın kullanılması ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suç üstü halinde yapılan aramalarda toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine konut işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için yapılabilir.
4-) Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin ''Yakalama işlemi'' başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasında ‘Yakalama sırasında suçun iz emare ve delillerinin yok edilmesini veya bozulmasını önleyecek tedbirler alınır’ şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Dava konusu somut olayda, kolluk görevlilerinin kendi güvenliği, toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlike oluşturacak şekilde, şüphelinin bir eylemi bulunduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi suçüstü oluşturan bir eylemi de yoktur.
Bir kişi hakkında suç işlediğinden bahisle adli soruştuma başlatılması, arama yapılması, Anayasa'mızla teminat altına alınan kişi hak ve özgürlüklerini ilgilendirdiğinden, bir hukuk devleti olan devletimizin görevlilerininde bu alandaki müdahalesi keyfi olamayacağından, korunan hakka müdahalenin nasıl olacağına ve bu yetkinin kullanımına ilişkin kamu otoritesini bağlayıcı kuralları vardır. Bu kurallar, Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesi, Anayasamızın 20 - 22. maddeleri, CMK'nın 116-119. maddeleri, 2559 sayılı PVSK ve Adli Önleme Aramaları Yönetmeliği hükümleridir.
Oysa bu soruşturma belirtilen pozitif hukuk normlarındaki hususlar gözardı edilerek yürütülmüştür. Hukuka uygun etkin bir soruşturma yapılmamıştır. Bu durum Anayasamızın 2. maddesinde yer alan Hukuk Devleti ilkesine aykırıdır.
Hiçbir arama kararı olmadan yapılan arama hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller ya da suçun maddi konusu "hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş" olacağından, Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.
Açıkladığım tüm bu nedenlerle; 5271 sayılı CMK'nın 2/e, 161, ve 2559 sayılı PVSK'nın Ek 6. maddeleri uyarınca bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenen kolluğun derhal Cumhuriyet savcısına olayı haber verip emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlaması gerekmekte iken, PVSK'nın 9. maddesi uyarınca yetkili makamlarca verilmiş bir Önleme Araması Kararı'nın varlığına dahi gerek duyulmadan yapılan arama işlemi sonucu elde edilen delil hukuka aykırı olacağı için hükme esas alınamayacağından, kararın bu sebeple bozulması yerine, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, Kamu Davasnın Durmasına karar verilmesi gerektiğine ilişkin Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 25.10.2022