Esas No: 2020/6169
Karar No: 2022/3276
Karar Tarihi: 21.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6169 Esas 2022/3276 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/6169 E. , 2022/3276 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13.12.2017 tarih ve 2010/797 E. - 2017/987 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 30.01.2020 tarih ve 2018/649 E. - 2020/105 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 19.04.2022 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalı şirketin dünya çapında tanınan Vapiano konseptine uygun restoranların Türkiye'de açılması, işletilmesi, tanıtılıp yaygınlaştırılması amacıyla 23.06.2006 tarihinde İstanbul Ticaret Sicili’ne 593170/540752 sicil numarası ile kayıtlı olarak (A) ve (B) grubu yatırımcılar arasında %50’şer ortaklık modeli ile kurulduğunu, %50 (A) grubu -%50 (B) grubu paylardan oluşan holdingde çeşitli nedenlerle genel kurul ve yönetim kurulu toplanması ve karar almanın imkansız hale geldiğini, holdingi ve bağlı şirketi (B) grubu hissedarlardan Aleaddin Babaoğlu'nun, kendi çıkarları doğrultusunda tek başına yürüttüğü ve bu şekilde fiili durum yaratıldığını, bu durumun yatırımcılar ve hissedarlar arasında ortaklığın temel prensiplerine aykırı olduğunu, şirket için işlettiği Vapiano restoranlarında Türkiye'de beklenen açılım, yaygınlık, tanınma ve verimlilik sağlanamadığını, sözleşmenin amacının ve ticari dayanağının da ortadan kalktığını, holdingin artık kuruluş amacına ulaşması mümkün olmadığından kanunen infisah ettiğini ve franchise sözleşmesinin ve joint venture ortaklar sözleşmesinin feshedildiğini, TTK bakımından şirket maksadının imkansızlaşmasının bir fesih nedeni olduğunu, infisahın tespitini takiben şirketin tasfiye sürecine girmiş sayılacağından holdinge tasfiye işlemlerini gerçekleştirmek üzere bir tasfiye memuru atanmasına, ayrıca gecikmesinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğabileceğinden ihtiyaten gereken tedbirlerin alınmasına ve öncelikle davalı şirkete ve paylarının %99,99'una sahip olduğu VAP İstanbul Restoran İşletmeleri Ltd. Şti.’ni tek başına yöneten (B) grubu hissedarı ve yönetim kurulu başkanı ...'nun %0,0001 ve Y.K. Üyesi Timo Herbrandt'nin (%49,5050) kötü niyetli ve muvazaalı işlemlerle şirketleri borçlandırmasına ve malvarlığını azaltmasına engel olunabilmesi amacıyla verilecek hükmün kesinleşmesine ve tasfiye memurunun göreve başlamasına kadar bağımsız ve tarafsız bir kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın öncelikle davada haklı nedenlerin varlığını ispat etmesi gerektiğini, davacıların bizzat ihlal ederek müvekkilini ciddi zarara uğratmalarının yanında gerçek amaçlarının müvekkili şirketin diğer %50 ortaklarını tamamen yok ederek bu şirketi de yeni ortaklarına büyük bedellerle satmak olduğunu, şirketin feshi halinde restoranın da tasfiye olacağını, böylece davacıların restoranı ve haklarını yeni işbirlikçilerine verebileceklerine, kaldı ki davacıların başka bir şirketle anlaşarak başka şirketler açtırdıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davalı şirketin sicilden terkin edilmiş olması nedeniyle bu davanın görülebilmesi için Vap İstanbul Restoran İşletmeleri Ltd. Şti. tarafından İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne açılmış bulunan ihya davasında Mahkemece, davalı şirketin TTK’nın 547. maddesi uyarınca 19.07.2016 gün, 2016/43 esas ve 622 karar sayılı kararla ihyasına karar verildiği ve hükmün Yargıtayca onanarak kesinleştiği, infisah ettiğinin hükmen tespiti istenen ve ihya ile yeniden ticaret siciline tescil edilen davalı şirketin Bonn Eyalet Mahkemesi kararı ve Köln Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin kesinleşen kararı ile gelişim ve franchise sözleşmelerinin iptal edildiği ve alınan bilirkişi heyet raporu ile de şirketin ana sözleşmesinde düzenlenmiş olan amaç ve konu itibarı ile maksadının elde edilmesinin imkansız hale geldiğinin ve bu haliyle infisah etmiş olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin infisah ettiğinin hükmen tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davanın, anonim ortaklığın TTK’nın 529. maddesi uyarınca işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi nedeniyle sona erdiği (infisah ettiğinin) tespiti istemine ilişkin olduğu, TTK’nın 529. maddesinde anonim şirketin işletme konusunun gerçekleşmemesiyle veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesiyle sona ereceğinin düzenlendiği, uyuşmazlığın, davalı şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale gelip gelmediği ve şirketin amaç ve konusu değiştirilerek infisahının engellenip engellenemeyeceği noktasında toplandığı, davalı şirketin ana sözleşmesinde amaç ve konusunun, Türkiye'de Vapiano adı altında faaliyet gösterecek günlük yemek restoranlarının kuruluşlarına ve işletilmesine iştirak etmek olarak düzenlendiği, davalı şirketin kurucu ortakları ile dava dışı Vapiano International LLC arasında imzalanan gelişim sözleşmesi ve franchising sözleşmesi uyarınca davalı şirketin Vapiano marka ve konsept restoran işletme hakkını kullandığı, ancak dava dışı marka hakkı sahibi Vapiano International LLC tarafından 06.07.2010 tarihli yazı ile gelişim sözleşmesinin kendiliğinden sona erdiğinin, buna bağlı olarak franchising sözleşmesinin de sona ermiş olduğunun, franchising sözleşmesi geçerli bir şekilde kurulmuş olsa dahi franchising anlaşmasının da sona ermiş olduğunun beyan edildiği, böylelikle franchising sözleşmesinin marka sahibi tarafından feshedildiğinin anlaşıldığı, feshin bozucu yenilik doğurucu bir hak olup, muhatabına ulaşmasıyla sonuç doğuracağı, sözleşme hürriyeti kapsamında, sözleşmenin kurulmasının ve feshinin tarafların özgür iradelerine bağlı olup, sözleşmeyi feshetmek isteyen tarafın maddi hukuktan kaynaklanan haklarını engelleyecek şekilde sözleşmeyle bağlı kalmaya ve devamına zorlanamayacağı, bu aşamadan sonra sözleşmenin feshine bağlanacak hukuki sonuçlarına katlanacağı, İlk Derece Mahkemesi’nce bekletici mesele yapılmasına karar verilen Köln Eyalet Mahkemesi'nde açılan davanın, davalı şirketin ortakları ile imzalanan gelişim sözleşmesinin sona erdiğinin tespiti ile ilgili olup gelişim sözleşmesinin 6/3. maddesi uyarınca taraflar arasında imzalanan franchise anlaşmalarının gelişim sözleşmelerinden bağımsız olarak devam edeceği yönündeki düzenleme karşısında salt gelişim sözleşmesinin sona ermesinin, franchising sözleşmesini sona erdirmeyeceği, verilen kararın görülmekte olan davanın sonucuna etkili olmadığından eldeki davada bekletici mesele yapılmasının sonuca etkili olmayacağı, marka sahibinin franchising sözleşmesini sona erdirmesi ile davalı anonim şirketin amacının ve işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği, konusu imkansız hale gelen şirket yönünden TTK’nın 531. maddesi uyarınca davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi imkanının bulunmadığı, ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba göstermesinin, yani şirketin amaç ve konusunun değiştirilerek infisahının engellenmesi amacıyla ortakların şirket ana sözleşmesinde değişiklik yapmasının da pay sahipleri arasında "Afectio Societatis" ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba gösterme niyetinin ortadan kalkması ve davacıların A grubu şirket pay sahibi olarak davalı şirkette %50 oranında hissedar olmasına göre pay durumu itibarıyla fiili olarak mümkün görünmediği, bu durumda İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulü ile davalı şirketin infisah ettiğinin tespitine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalı şirkette (holdingde) çeşitli nedenlerle genel kurul ve yönetim kurulu toplanması ve karar almanın imkansız hale geldiğini, holdingi ve bağlı şirketi (B) grubu hissedarlardan Aleaddin Babaoğlu'nun, kendi çıkarları doğrultusunda tek başına yürüttüğünü ve bu şekilde fiili durum yaratıldığını, bu durumun yatırımcılar ve hissedarlar arasında ortaklığın temel prensiplerine aykırı olduğunu, şirket için işlettiği Vapiano restoranlarında Türkiye'de beklenen açılım, yaygınlık, tanınma ve verimlilik sağlanamadığını, sözleşmenin amacının ve ticari dayanağının da ortadan kalktığını, holdingin artık kuruluş amacına ulaşması mümkün olmadığından kanunen infisah ettiğini ve franchise sözleşmesinin ve joint venture ortaklar sözleşmesinin feshedildiğini, TTK bakımından şirket maksadının imkansızlaşmasının bir fesih nedeni olduğunu iddia ederek infisahın tespitini, şirketin tasfiye sürecine girmiş sayılacağından holdinge tasfiye işlemlerini gerçekleştirmek üzere bir tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce davalı şirketin Bonn Eyalet Mahkemesi kararı ve Köln Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin kesinleşen kararı ile gelişim ve franchise sözleşmelerinin iptal edildiği ve alınan bilirkişi heyet raporu ile de şirketin ana sözleşmesinde düzenlenmiş olan amaç ve konu itibarı ile maksadının elde edilmesinin imkansız hale geldiğinin ve bu haliyle infisah etmiş olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin infisah ettiğinin hükmen tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davanın, anonim ortaklığın TTK’nın 529. maddesi uyarınca işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi nedeniyle sona erdiği (infisah ettiğinin) tespiti istemine ilişkin olduğu, davalı şirketin kurucu ortakları ile dava dışı Vapiano International LLC arasında imzalanan gelişim sözleşmesi ve franchising sözleşmesi uyarınca davalı şirketin Vapiano marka ve konsept restoran işletme hakkını kullandığı, ancak dava dışı marka hakkı sahibi Vapiano International LLC tarafından 06.07.2010 tarihli yazı ile gelişim sözleşmesinin kendiliğinden sona erdiğinin, buna bağlı olarak franchising sözleşmesinin de sona ermiş olduğunun, franchising sözleşmesi geçerli bir şekilde kurulmuş olsa dahi franchising anlaşmasının da sona ermiş olduğunun beyan edildiği, böylelikle franchising sözleşmesinin marka sahibi tarafından feshedildiğinin anlaşıldığı, fesih bozucu yenilik doğurucu bir hak olup muhatabına ulaşmasıyla sonuç doğuracağı, marka sahibinin franchising sözleşmesini sona erdirmesi ile davalı anonim şirketin amacının ve işletme konusunun gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği, konusu imkansız hale gelen şirket yönünden TTK’nın 531. maddesi uyarınca davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi imkanının bulunmadığı, ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba göstermesinin, yani şirketin amaç ve konusunun değiştirilerek infisahının engellenmesi amacıyla ortakların şirket ana sözleşmesinde değişiklik yapmasının da pay sahipleri arasında "Afectio Societatis" ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba gösterme niyetinin ortadan kalkması ve davacıların A grubu şirket pay sahibi olarak davalı şirkette %50 oranında hissedar olmasına göre pay durumu itibarıyla fiili olarak mümkün görünmediği, bu durumda İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulü ile davalı şirketin infisah ettiğinin tespitine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, iş bu karara karşı davalı vekilince temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesi kararında, davalı şirketin ana sözleşmesinde düzenlenen amaç ve konu itibarı ile maksadının elde edilmesinin imkansız hale geldiği kabul edilerek infisah etmiş olduğunun tespitine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararında da yine bu tespitin benimsendiği ve ayrıca konusu imkansız hale gelen şirket yönünden TTK’nın 531. maddesi uyarınca davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi imkanının bulunmadığı, ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba göstermesinin, yani şirketin amaç ve konusunun değiştirilerek infisahının engellenmesi amacıyla ortakların şirket ana sözleşmesinde değişiklik yapmasının da pay sahipleri arasında "Afectio Societatis" ortak amacı gerçekleştirmek için ortakların birlikte çaba gösterme niyetinin ortadan kalkması ve davacıların A grubu şirket pay sahibi olarak davalı şirkette %50 oranında hissedar olmasına göre pay durumu itibarıyla fiili olarak mümkün görünmediği gerekçesine yer verildiği görülmektedir.
Dava dosyası içinde bulunan 03.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporunun davalı şirketin ticari defterlerinde yapılan tespitler başlığı altında, incelenen mali tablolara göre son 3 dönem itibariyle şirket faaliyetlerinin aynı paralelde sürdüğü, gerek varlık ve kaynak yapısı, gerekse faaliyet sonuçları itibariyle önemli bir değişim yaşanmadığını ortaya konulduğu, gerek dava tarihine, gerekse inceleme yapılan tarihe yakın dönemler itibariyle davalı şirket faaliyetlerindeki rutin seyrin sürmekte olduğu sonucuna ulaşıldığı belirtilmiş, netice bölümünde ise VAPIANO marka hakkı ve “VAPIANO KONSEPT RESTORANLAR” ı işletme hakkı VAPIANO INTERNATIONAL LLC tarafından davalı şirketten geri alınmakla davalı anonim şirketin ana sözleşmesinde düzenlenmiş olan amaç ve konu itibariyle maksadının elde edilmesinin imkansız hale gelmesi nedeniyle infisah etmiş olduğu görüşü bildirilmiş, davalı vekili ise mahkemece alınan iş bu rapora gerekçelerini bildirmek suretiyle itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde ve yargılama aşamasında verdiği sair dilekçelerinde özellikle, gelişim ve franchise sözleşmesinin fiilen ve hukuken feshedilmediğini, müvekkili şirketin Vapiano markası ve işletme sistemi ile faaliyetlerine aynen devam ettiğini, ellinin üzerinde personel istihdam ederek sürekli gelişen bir bilanço ile çalışmaya devam ettiğini, fesih kabul edilse bile bu feshin yürürlüğe konulmadığını, fatura kesilmeye devam edildiğini, yine konu ile ilgili Alman Mahkemesi’nde bir davanın devam ettiğini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce Alman Mahkemesi’nde devam eden davanın sonucunun beklenmesine karar verilmiş ise de davalı vekilinin yukarıya alınan bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde ve sair dilekçelerinde ileri sürdüğü diğer itirazları irdelenmemiş, bu hususta ek rapor alınmadığı gibi yeni bir bilirkişi raporu da alınmamıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 434/1-2 madde hükmünde, şirket maksadının husülü veya husulünün imkansızlığı anonim şirketlerin münfesih olma sebeplerinden biri olarak düzenlenmiştir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 529/1-b madde hükmünde ise, işletme konusunun gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesi anonim şirketin sona erme sebeplerinden biri olarak düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haklı sebeplerle fesih başlıklı 531. maddesi ise; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmünü amirdir.
İlk Derece Mahkemesi’nce davalı vekilinin 03.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ve sair dilekçelerinde ileri sürdüğü olgular (gelişim ve franchise sözleşmesinin fiilen ve hukuken feshedilmediği, müvekkili şirketin Vapiano markası ve işletme sistemi ile faaliyetlerine aynen devam ettiği, ellinin üzerinde personel istihdam ederek sürekli gelişen bir bilanço ile çalışmaya devam ettiği, fesih kabul edilse bile bu feshin yürürlüğe konulmadığı, fatura kesilmeye devam edildiği) araştırılıp bu yönde dosyaya sunulan belgeler değerlendirilerek gerektiğinde ek rapor ya da yeni bir bilirkişi heyet raporu alınıp yukarıya metni alınan Kanun hükümleri ve 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun hükümleri değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve bu hükme yönelen davalı istinaf isteminin eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddi doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 21/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.