Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6239 Esas 2022/3479 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/6239
Karar No: 2022/3479
Karar Tarihi: 27.04.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6239 Esas 2022/3479 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/6239 E.  ,  2022/3479 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 17.06.2020 tarih ve 2020/421 E. - 2020/591 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 26.04.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin, dava dışı Denimko Tekstil ... Ltd. Şti.'nin gizli ortağı iken ortaklıktan ayrıldığı 2001 yılına kadar şirketin yöneticiliğini yaptığını, bu arada kendisini şirket ortaklığından çıkarmaya çalıştıklarını ve çıkma payı karşılığında 360.000. - USD bedelli çek verdiklerini, çekin karşılıksız çıkması üzerine icra takibi başlattığını, borçlu Denimko Ltd. Şti.'nin açtığı menfi tespit davasının red ile sonuçlanarak kesinleştiğini, Denimko firmasının bu süreçde borcunu ödemediği gibi artık asıl borçludan tahsili imkanının da kalmadığını, davalı şirket ile dava dışı keşideci-borçlu Denimko firmasının ortaklarının aynı olduğunu, aralarında organik bağ bulunduğunu, Denimko firmasının tüm varlığının muvazaalı şekilde davalıya devredildiğini, dava dışı Denimko firmasının davacıya olan borcundan davalı firmanın da sorumlu olduğunu, asıl borçlunun davalı tüzel kişilik perdesi ardında sorumluluktan kurtulmaya çalıştığını öne sürerek Denimko firmasından olan alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, Denimko firması ile müvekkili arasında organik bir bağ bulunmadığını, davalı şirketin dava dışı Denimko Ltd. Şti.'den daha evvel kurulduğunu, gerçek kişilerin birden fazla tüzel kişiliğin ortağı olabileceğini, çekin aslında davacıya haksız fiil sonucu geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacının elindeki çekten dolayı hamilin müracaat borçlularına karşı başvurusu süresinin dolduğu ve sebepsiz zenginleşme davası açısından da davanın keşideciye açılmasının gerektiği, keşideci dava dışı Denimko firması ile davalı arasında dayanılan perdenin aralanması teorisi kapsamında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığı gerekçesiyle 6 aylık zamanaşımı süresi dolduğundan TTK m 726 uyarınca zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkesince bozma ilamına uyulmuş ve davacının dava dışı olan Denimko...Ltd. Şti.'de ortaklıktan çıkma payı karşılığı aldığı 1 adet çekin 818 sayılı BK'nın 126/4. maddesine göre 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğu, asıl borçlu hakkında vaki olan zamanaşımını kesen sebeblerin borcun sorumlusu olmayan davalı şirket bakımından hüküm ifade ettiğinin kabul edilemeyeceği, davanın tarafları arasında kambiyo ilişkisi olmadığından 6 aylık zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı, hükmün gerekçesi yönünden kaldırılarak davanın 5 yıllık zamanaşımına tabii olması nedeniyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, çekin keşide tarihi 2002 olduğundan davanın açıldığı tarih olan 2016 yılına kadar 10 yıllık genel dava zamanaşımının dahi geçmiş olduğu bir tesbitten ibaret olup, açıklanan temel ilişki (ayrılma akçesi) olması nedeniyle 5 yıllık zamanaşımı dolmuş olduğundan gerekçesi nedeniyle İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353(1)b-2 gereği kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 27/04/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Dava, organik bağ hukuki sebebine dayalı alacak istemine ilişkin olup bozma sonrası BAM Hukuk Dairesince zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı davacı taraf temyiz etmiştir.
    Somut olayda, davacı çeke dayalı dava dışı keşideci aleyhine giriştiği takibe yönelik açılan menfi tespit davasını kazanmasına rağmen, takip sonuçsuz kaldığından organik bağ hukuki sebebine dayalı olarak keşideciden farklı tüzel kişiliği olan ve çekte herhangi bir imzası bulunmayan davalı aleyhine işbu davayı açmıştır. Mahkemece ise keşideci ile davalı arasında organik bağ bulunmadığı sonucuna varılıp zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Belirtmek gerekirse organik bağın olmadığının anlaşılması durumunda öncelikle bu yönden karar verilmesi gerekirken zamanaşımı yönünden ret kararı verilmesi doğru olmamıştır.
    Diğer taraftan mahkemece organik bağ bulunmadığı sonucuna varılmışsa da, organik bağın tespiti için yapılan araştırma yeterli değildir. Bilindiği üzere, perdenin kaldırılması müessesinde olduğu gibi hukuki dayanağı TMK m. 2 hükmünde öngörülen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması olan organik bağın tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ile benzer yönleri bulunmasına rağmen farklı bir kavramdır. Şöyle ki; perdenin kaldırılması teorisi, şirket borçlarından dolayı ortaklarının sorumluluğuna ya da ortakların borçlarından dolayı şirketin sorumluluğuna veyahut da şirketler topluluğunda ana- yavru şirket sorumluluğuna gidilmesi imkanını alacaklılara verirken, organik bağ, bir tüzelkişinin borcundan dolayı başka bir tüzel kişinin sorumluluğuna gitme imkanı tanımaktadır. Yine, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasında iktisadi bütünlük şartı aranırken, organik bağın uygulanması için bu şart aranmaz. Bunlardan başka, perdenin kaldırılması için mal varlıklarının karışması ile sermaye yetersizliği gibi şartlarda gerekli iken organik bağ uygulamasında bu şartlarda aranmamaktadır. Organik bağ uygulamasında, borçlunun diğer tüzel kişiliği alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla kullanma niyeti yeterlidir. Sonuç da, perdenin kaldırılması teorisinde şirket borcundan ortakların sorumlu tutulması söz konusu iken, organik bağ uygulamasında tasarrufun ya da diğer hukuki işlemlerin iptali, istihkak gibi farklı sonuçlara da ulaşılmaktadır.
    Farklı tüzel kişilerin sorumluluğuna gidilmesine ve dolayısıyla bir tüzel kişinin alacaklarının takip edilmesinde asıl borçlu şirket ile birlikte onunla belirli bir düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip başka şirkete veya şirketlerinde sorumluluğuna gidilebilmesi imkanını alacaklıya veren organik bağın varlığı için ayrı tüzel kişiler arasında belirli bir iktisadi ve ticari bağımlılığın, kader birliğinin veya birlikte hareket olgusunun ya da başka bir özdeşliğin bulunması gereklidir. Belirtmek gerekirse bu hususların varlığı yani organik bağın varlığı için tanık beyanlarına da itibar edilebilir (ÖZTEK, Selçuk/MEMİŞ, Tekin, “Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklarının Hakim Ortağa Karşı Korunması”, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, TMSF, 02.02.2008, s. 195-216).
    Bu açıklamalar karşısında farklı tüzel kişiliklere sahip en az iki şirket arasında organik bağ olup olmadığının tespiti için şirketlerin ortaklık yapıları, yöneticileri arasında aynı veya bir biriyle menfaat içinde olan kişi ve/veya kişilerin bulunup bulunmadığı, şirketler arasında iktisadi bütünlük bulunup bulunmadığı, borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak için diğer şirketi paravan olarak kullanma amacının olup olmadığı, bu bağlamda şirketler arasında gerçek mal ve/veya hizmet satışı olup olmadığı ve böyle ilişkilerin fiktif işlemler olup olmadığı ile benzeri hususların ticari defter ve belgelerinde incelenmesi suretiyle uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle tespit edilmesi gerekmektedir. Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda organik bağın bulunduğu tespit edilirse, keşideci şirket ile farklı tüzel kişiliği olan davalı şirket arasında TBK m. 60 uyarınca davacı alacaklıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları düşünülerek davanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin çelişkili gerekçe ile verilen ret kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmamaktayım.


    Hemen Ara