Esas No: 2020/6295
Karar No: 2022/3480
Karar Tarihi: 27.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6295 Esas 2022/3480 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/6295 E. , 2022/3480 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27.12.2017 tarih ve 2015/21 E. - 2017/557 K. sayılı kararın katılma yoluyla davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine , istinaf istemlerinin kabulüne-esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 08.04.2020 tarih ve 2018/1263 E. - 2020/385 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili duruşmasız, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 26.04.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili kurum ile davalı banka arasında 11.10.2013 tarihli maaş ödeme sözleşmesi imzalandığını, ancak davalı banka tarafından sözleşme uyarınca yapılması gereken promosyon ödemesinin eksik yapıldığını, sözleşme münhasıran personel sayısı esas alınarak akdedilmiş olup sözleşmede kurumca yatırılan aylık maaş ödeme tutarının belirli tutarda olmaması halinde bankaca kıstalyevm usulüne göre ödeme yapılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 545.544.- TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işletilecek en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı kurumun şartnamedeki nakit akış taahhütlerini tutturamadığını, taahhüdün gerçekleşme oranı %75 olduğundan hakkaniyet ilkesi ve kıstalyevm usulüne göre promosyon ödemesi yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; yapılan yargılama sonucunda, sözleşmede sözleşmenin imzalanma tarihi itibari ile 3551 kişinin bulunması gerektiği, bu personel sayısının %95'in altına düşmeyeceğinin davacı tarafından davalıya taahhüt edildiği, davalı tarafından davacıya 3551 kişi bazında 4.710.000.- TL ödemenin yapılacağının kararlaştırıldığı, ancak davacının personelinin aylık maaş akışının 16.000.000.- TL'den az olamayacağına dair bir hükmün bulunmadığı, davacının personel sayısına ilişkin taahhüdünü yerine getirmesine rağmen davalının eksik ödeme yaptığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 545.544.- TL’nin 19.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili-katılma yoluyla davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; İhale Şartnamesinde belirtilen maaş ödeme tutarı tahmini bir tutar olarak belirtilip taahhüt niteliği taşımadığı gibi, daha sonra taraflarca mutabık kalınıp düzenlenen Sözleşmede de davalı bankanın sadece personel sayısına ilişkin taahhütte bulunduğu, davalının eksik ödeme yapmasında haklı bir sebep bulunmadığı, öte yandan dava dilekçesinde ticari faiz talep edildiği ve dava konusu alacağın ticari nitelikte olduğu gözönüne alınarak hükmedilen alacak tutarına temerrüt tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizine hükmedilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 m. uyarınca esastan reddine; davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına; davanın kabulü ile 545.544.- TL’nin temerrüt tarihi olan 19/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temtiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm kaldırılıp davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulduğu, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi’nin karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca davacı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken, İlk Derece Mahkemesince öngörülen vekalet ücretinin aynen hüküm fıkrasına yazılması doğru olmamış ise de, tek başına bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2 maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının vekalet ücretine ilişkin yedinci paragrafındaki “37.771,76-TL” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “44.327,20-TL” ibaresinin yazılmasına, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/2. maddesi uyarınca açıklanan şekilde düzeltilerek ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verimesine, aşağıda yazılı bakiye 27.949,12 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 27/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.