Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3161 Esas 2022/3537 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3161
Karar No: 2022/3537
Karar Tarihi: 28.04.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3161 Esas 2022/3537 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/3161 E.  ,  2022/3537 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 31.05.2017 tarih ve 2014/738 E- 2017/448 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 31.05.2019 tarih ve 2017/3008 E- 2019/951 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, tarafların arasında 26.10.2007 tarihli protokol ve 31.10.2007 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığını, davalının 31.10.2007 tarihli satış taahhütnamesi ile beher yılda 1.000 m3 beyaz ürün (benzin ve motorin) almayı taahhüt ettiğini, bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde eksik kalan beher m3 beyaz ürün için 45 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, aradaki anlaşma gereğince davacı tarafından davalıya fatura karşılığında ayrı ödeme işlemleriyle toplam 236.000,00 USD bayilik hizmet bedelinin ödendiğini, protokolün 3.1.1 maddesindeki hükme aykırı olarak davalının bir ay içerisinde akaryakıt satışına başlamadığını, 24 saat ve aralıksız surette çalıştırılarak davacıdan mal alıp tüketiciye satma yükümlülüğün de yerine getirmediğini, akaryakıt bedellerini de zamanında ödemediğini, bu nedenle davalı hakkında icra takibinin başlatıldığını, davalının protokol, bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdüne açıkça aykırı davrandığını belirterek, bu nedenle bayilik hizmet bedeli olarak davalıya ödenen 236.000,00 USD'den şimdilik 64.428,00 USD tutarındaki kısmının ödendiği tarihlerden itibaren, 200.000,00 USD cezai şartın şimdilik 1.000,00 USD tutarındaki kısmının, istasyonun faaliyete geçmesindeki gecikme nedeniyle oluşan kâr mahrumiyeti alacağı olan 121.973,00 USD'den şimdilik 1.000,00 USD tutarındaki kısmının, asgari mal alımı taahüdünü yerine getirmemesi nedeniyle 32.962,50 USD cezai şartın şimdilik 1.000,00 USD tutarındaki kısmının temerrüt tarihi olan 10.07.2011 tarihinden itibaren en yüksek faizi ile birlikte tahsili ile davalının cari hesap borcu olan 23.222,00 TL'nin dava tarihinden itibaren en yüksek oranda faizi ve KDV'si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, bayilik sözleşmesi ve ekindeki protokolde bayilik hizmet bedelinin iade edileceğine dair hüküm bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla iade için aranacak şartların gerçekleşmediğini, davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin ifa edilemediğini, öncelikle ve aciliyetle yapılması lazım gelen işlerin de davacı tarafından uzun süre yerine getirilmediğini, bu nedenle işyerinin ancak 05.06.2008 tarihinde faal hale gelebildiğini, davacıya yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını, davacının kusur ve eylemi nedeniyle geç başlayan ve satış taahhütnamesini yerine getiremeyen davalıdan cezai şart talep edilemeyeceğini, davacının temin ettiği ürünlerin ulusal marker seviyesinin geçersiz olması nedeniyle işyerinin mühürlendiğini, bu şartlar altında davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmesinin beklenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporuna göre, davalının davacının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ispat edemediği, ancak davalının davacıya olan borcunu vadesinde ödemediğinin ve asgari alım taahhüdüne uymadığının sabit olduğu, bu nedenle davacının yaptığı fesih ihtarının haklı nedene dayandığı ve davacı tarafından taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği sonucuna ulaşıldığı, davacının davalıya aralarındaki uzlaşma tutanağına göre 15 yıl süreli bayilik karşılığında 236.000 USD bayilik bedelinin verildiğinin sabit olduğu, fesih tarihine göre kullanılmayan bayilik hizmet süresine göre hesaplanan bayilik hizmet bedelinin 177.920,04 USD olduğu, ancak davacının talebi olan 64.428 USD ile bağlı kalındığı, bayilik sözleşmesinin 14. maddesi ile protokolün 4. maddesine dayalı 1.000 USD cezai şart talebinin de sözleşmenin davalı tarafından ihlal edilmesi nedeniyle yerinde olduğu, protokolün 3. maddesinde 1 ay içinde istasyonda akaryakıt satışına başlanılmaması halinde gecikilen her gün için mahrum kalınan kârın talep edileceğinin belirtildiği, davalının faaliyete geç başlamasının sabit olması nedeniyle 1.000 USD kâr mahrumiyeti talebinin de yerinde olduğu, davalının satış taahhütnamesindeki asgari alım şartına da riayet etmediği, davalının da geçmiş döneme ilişkin ihtirazi kayıtla bu hakkını saklı tuttuğu gerekçesiyle 1.000 USD cezai şartın da yerinde olduğu, taraf defterleri incelemesinde davacı defterlerine göre davacının alacaklı, davalı defterlerine göre davalının borçlu olduğu gerekçesiyle 23.222,20 TL cari hesap alacağı talebinin de yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 64.428,00 USD bayilik hizmet bedeli, 1.000,00 USD kâr mahrumiyeti, 1.000,00 USD sözleşmeyi ihlal nedeniyle cezai şart, 1.000,00 USD asgari alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle cezai şart olmak üzere toplam 67.428,00 USD'nin temerrüt tarihi olan 11/07/2011 tarihinden itibaren Devlet Bankalarının Amerikan Doları üzerinden açılan 1 yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı azami faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 23.222,00 TL cari hesap alacağının dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Vakıaların açıklanması taraflara ait olup hukuki nitelendirme ise hakime aittir. Davalı şirket tarafından imzalanan 31.10.2007 tarihli “Satış Taahhütnamesi” başlıklı belgede akaryakıt sözleşmesi ile ilgili olarak yıllık asgari alım taahhüdüne uymama halinde öngörülen cezai şartın, TBK 179/2 (BK 158/2) maddesindeki ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
    Ayrıca, yukarıda belirtilen cezai şartın dışında taraflar arasında imzalanan 31.10.2007 tarihli bayilik anlaşmasının “Cezai Şart” başlıklı 14. maddesinde, sözleşmenin herhangi bir hükmünün kısmen veya tamamen ihlal edilmesi durumunda öngörülen 200.000 USD bedelli bir cezai şart hükmü daha belirlenmiştir.
    Davacı, sözleşmenin haklı feshi halinde yukarıda belirtilen iki adet cezai şarttan ancak birini isteyebilecektir. Zira, asgari alım taahhüdüne uymama hali sözleşme hükmünün ihlali niteliğindedir. Mahkemece davacıya sözleşme ve ekleri protokol ve taahhütname uyarınca istenebilecek cezai şartlardan hangisini talep ettiği hususu açıklattırılarak, bu maddelerdeki cezai şartlardan birine ilişkin talebin kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 28/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY


    Dava, davacının eksik ürün alımı ve geç işe başlama nedeniyle doğan kâr mahrumiyetinin tahsili istemine ilişkindir. Bunun yanında davacının sözleşme uyarınca istemiş olduğu cezai şart ifaya ekli cezai şarttır. TBK 180. madde uyarınca alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan cezai şartı aşıyorsa borçlunun kusurlu olduğunu kanıtlayarak bakiye zararını isteyebilir. Somut olayda, davacının uğramış olduğu zarar, cezai şarttan az olduğundan cezai şart dışında kâr mahrumiyeti adı altında bir zarar isteme olanağı bulunmamaktadır. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekmektedir. Bu nedenle çoğunluğun bu kısma ilişkin bozma gerekçelerine katılmıyorum.

    Hemen Ara