Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8469 Esas 2022/3626 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8469
Karar No: 2022/3626
Karar Tarihi: 09.05.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8469 Esas 2022/3626 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/8469 E.  ,  2022/3626 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.12.2019 tarih ve 2016/1293 E. - 2019/1582 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin usulden reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 01.10.2020 tarih ve 2020/1138 E. - 2020/1024 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili; davacı ile davalı şirket arasında akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda, 17.05.2013 tarihinde Bayilik Sözleşmesi ve yine aynı tarihli Çerçeve Protokolü akdedildiğini, davalı şirketin Bayilik Sözleşmesi ve Çerçeve Protokolü'ne ilave olarak düzenlemiş olduğu Ürün Alış Taahhütnamesi ile yıllık asgari 3.027 ton beyaz ürünü Lukoil'den almayı, eksik kalan ton üzerinden 14 USD tutarınca kar mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, Çerçeve Protokol'ün 12. maddesi ile davalı şirketin Bayilik Anlaşması, taahhütlerinin, mevzuatın herhangi bir hükmünün kısmen ya da tamamen ihlal edilmesi, Lukoil'den satın aldığı ürün bedellerini ve hizmet bedellerini vadesinde ödememesi halinde, Lukoil'in anlaşmayı haklı nedenle fesih hakkının haiz olduğunu, anlaşmanın Lukoil tarafından feshedilmesi, anlaşma ve eklerinin bayi tarafından süresinden önce feshedilmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde, 250.000,00-USD tutarındaki cezai şartın müvekkiline ödeneceğinin düzenlendiğini, davalı şirketin, ekonomik dar boğaza girdiklerini, kar marjının düştüğünü ve giderlerinin karşılanamadığını öne sürerek sözleşmeyi tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini, davalının müvekkilinden toplam 10.250 ton ürün almayı taahhüt etmiş olmasına rağmen sözleşme süresince toplam 2.817 ton ürün aldığını, dolayısıyla davalının taahhüdünü yerine getirmeyerek alması lazım gelen 7.443 ton ürün aldığını, söz konusu taahhüt çerçevesinde kar kaybının mevcut olup, davalının eksik ton başına 14 USD ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu durumda mevcut kar kayıplarının 104.061,00 USD olduğunu belirterek, Çerçeve Protokolü'nün 12. maddesi uyarınca tahakkuk eden 250.000,00 USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000,00 USD'sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline, Ürün Alım Taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 104.061,00 USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00 USD'sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacının davasının kabulü ile, 1.000 USD kâr mahrumiyeti alacağının, 30/12/2016 dava tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar, 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince USD cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle, davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 1.000 USD cezai şart alacağının, 30/12/2016 dava tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar, 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince USD cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle, davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; davanın kısmi dava olduğu, ıslah yapılmadığı, mahkemece talep gibi 2.000 USD'nin tahsili yönünden davanın kabulüne karar verildiği, davacı, talep sonucu yapılmayan kısma yönelik olarak istinafa başvurmuş ise de, yargılama konusu olmayan hususa ilişkin olarak ve buna yönelik mahkeme gerekçesine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağından davacının istinaf dilekçesinin usulden reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, bayilik sözleşmesinin süresinden önce feshi nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağına ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde, 250.000 USD cezai şart alacağı ve 104.061 USD kar mahrumiyeti alacağı olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 USD cezai şart ve 1.000 USD kar mahrumiyeti alacağının tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, davacının kar mahrumiyeti bakımından 61.883,49 USD, cezai şart bakımından 124.999,99 USD talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 1.000 USD kar mahrumiyeti, 1.000 USD cezai şartın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı, davacı vekili cezai şartın değerlendirme şekli ve hesaplanma usulü bakımından hata yapıldığı iddiasıyla bu istem için gerekçe yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın redle sonuçlanması halinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağı kısmi dava kısmen kabul kısmen redle sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağı, kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir. Eş söyleyişle; kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.03.2015 gün ve 2013/7-1728 Esas, 2015/1036 Karar sayılı ilamı).
    Kısmi eda istemli davalarda, mahkemece eda istemi yönünden davanın tam kabulüne karar verilmiş olsa bile, mahkeme kararının gerekçesinde davacının talep etmekte haklı olduğu alacak miktarlarının tamamı tespit edildiğinden, bu tespit hükmü taraflar açısından maddi anlamda kesin hüküm oluşturacaktır. Mahkemelerin karar gerekçesinde alacak miktarlarını külli olarak tespit ettiği durumlarda, tarafların tespit hükmü için kararı gerekçe ya da miktar yönünden istinaf ve temyiz kanun yollarına götürmekte hukuki yararları bulunmaktadır.
    Bu durumda davacının, cezai şart istemi yönünden mahkemece tespit edilen kısım için gerekçe ve miktar yönünden istinaf kanun yoluna başvurma hakkına sahip olduğu anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacının istinaf istemlerinin esastan incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde hatalı değerlendirmeye dayalı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle davacının istinaf istemlerinin usulden reddine ilişkin kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara