Esas No: 2021/6503
Karar No: 2022/3785
Karar Tarihi: 12.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/6503 Esas 2022/3785 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/6503 E. , 2022/3785 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12.11.2018 tarih ve 2017/1123 E. - 2018/1053 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 08.07.2021 tarih ve 2019/887 E. - 2021/1108 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 10.05.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ...'ın, Uzunhasan İnşaat Adi Komandit Şirketi ... ve Ortakları şirketinin %79 hissesine sahip eşi ...'ın vefatı sebebiyle, murise ait hisseye 1/4 oranında yasal mirasçısı olduğunu, müvekkilinin şirketteki hissesinin %19.75'e isabet ettiğini, şirketin davalı ortaklarının ...'ın vefat tarihi olan 13.10.2004 tarihinden sonra ortaklar kurulu kararı alınmasına ve müvekkilinin iştirak halinde olan miras hissesini somutlaştırarak miras payına uygun olarak şirket hisselerinin aleni hale getirilmesine ve ticaret siciline kaydına yanaşmadıklarını, şirket kayıtlarına göre toplamda %21 oranında şirket hissedarı görünen davalıların mirasçılık durumuna uygun olarak şirket paylarını dağıtmadıklarını, müvekkilini dışlayan ortakların 20.10.2008 tarihinde görünüşte ortaklar toplantısı yaparak, ortaklardan Göksen Uzunhasan'ın tek imza ile ve münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmasına oy birliği ile karar verildiğini, bu kararın yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin şirketin diğer ortaklarına tamamen güveninin kırıldığını ileri sürerek; müvekkilinin şu anki veraset belgesine uygun olarak Uzunhasan İnşaat Adi Komandit Şirketi ... ve Ortakları şirketinin %19.75 oranında hissedarı olarak kayıt ve tesciline, dava sonuçlanıncaya kadar şirketi temsil için tensip ile birlikte kayyım atanmasına, İstanbul Ticaret Odası Sicilinde görünen 26.07.2013 tarihli ek sözleşme ve 07.09.2015 karar tescil tarihli işlemlerin iptaline, haklı nedenle şirketin feshine ve tasfiye payının hesaplanarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tüm iş ve işlemlerin usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, müvekkili şirket ana sözleşmesinin 13. maddesi gereğince bir ortağın ölmesi halinde varislerinin pay bedelini alabilecekleri gibi miras şirketi halinde şirket ortağı da olabileceklerinin düzenlendiğini, davacının fesih ve tasfiye talebinin kötü niyetli olduğunu, davacı tarafın şirkette ortak kalmasının dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu, davacı tarafın ortak olarak kalmak istemediğinden talebine uygun işlem yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, davalının komandit şirket olması nedeniyle davalı tarafın diğer ortaklarınca davacı murisinin vefatı nedeniyle davacıya o tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Ticaret Kanunu'nun 202. maddesi uyarınca 27.10.2008 tarihli ihtarname ile, komandit veya komanditer olmayı isteyip istemediğine ilişkin ihtara davacı tarafça 27.11.2008 tarih cevabı ihtarnamesi ile komandite veya komanditer olmak istemediğini ve şirketin usulüne uygun yapılan bilançosuna göre hisse bedelinin ödenmesini talep ettiği, davacının komandite veya komanditer olmak istememesi nedeniyle geride talep edebileceği mirasçılık payından kaynaklanan hissesine düşecek çıkma payı bedelinin usulüne uygun ödenmemesi üzerine, çıkma payının tespiti ve tahsili için dava açmış olduğu, bu davadan feragat ettiği, davacı ile davalı arasında görülebilecek olan davanın tek başına şirket ortaklık payından kaynaklanan ortaklık payına isabet eden alacak davası olabileceği, bunun ise 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'ndeki yargılama neticesinde feragat doğrultusunda davanın reddine dair verilen kararın kesinleşmiş olduğu, feragatın kesin hüküm sonuçları doğurması nedeniyle de davacının davalıdan talep edebileceği şirket ortaklığından kaynaklanan, mirastan gelen payına isabet eden alacak davası yönünden mahkememizde görülmekte olan davanın, buna göre de daha önce İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin bahsi geçen kararı ile hükme bağlanmış olmasından dolayı davacı ile davalı arasında kesin hüküm bulunduğu, kesin hükmün HMK 114/1-i maddesi uyarınca dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/05/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğulya karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davalı şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiye payının ödenmesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2019/340 Esas - 2015/602 K. sayılı dosyasında davacının davadan feragat ettiği, feragatın kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı gerekçesiyle HMK 14/1-i maddesi gereğince dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş,
Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiş,
Davacı vekilinin, temyiz kanun yolu başvurusu da sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda reddedilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.
Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılmıyorum.
6100 sayılı HMK 303/1 maddesinde "bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiği" düzenlenmiştir.
Eldeki davanın konusu davalı şirketin haklı nedenle feshi ve davacının tasfiye payının ödenmesi,
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince, eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilen İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2016/1240 Esas, 2016/926 sayı 27.12.2016 karar tarihli davanın konusu ise mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi ve ortaklık payının tahsili istemine ilişkindir.
Derdest dava İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 27.12.2016 tarihli kararının kesinleşmesinden sonra açılmıştır.
Komandit şirket, 6102 sayılı TTK 304-328 maddelerinde düzenlenmiş olup, Yasa'nın 328. maddesinde "kollektif şirketlerin sona ermesine, tasfiyesine ve ortakların şirketten çıkma ve çıkarılmasına ilişkin 243 ila 303 madde hükümlerinin komandit şirketlerde de uygulanacağı" düzenlenmiştir.
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 27.12.2016 tarihli kararına ve davaya konu bir ortağın kendi isteği ile şirketten ayrılmasını ifade eden çıkma durumu, 6102 sayılı TTK'da düzenlenmemiştir. Konunun ortaklık anayasası sayılan sözleşmede düzenlenmesi mümkündür (TTK 217). Bu nedenle sözleşmede hüküm olup olmadığına bakılmalı, sözleşmede hüküm varsa sözleşmeye göre davranılmalı, sözleşmede hüküm yoksa şirketin feshi istenmelidir (TTK 245).
Eldeki davaya konu şirketin mahkeme kararı ile feshi, bir ortağın talebi üzerine haklı nedenle (TTK 245) veya bir ortağın kişisel alacaklısının talebi ile (TTK 248-249) mümkündür.
Şirketten çıkma halinde şirketin varlığı devam etmekte, çıkan ortağın ayrılma akçesi ödenmekte, şirketin feshi halinde ise şirketin varlığı sona ermekte tasfiye bilançosuna göre tüm ortakların tasfiye payı ödenmektedir.
Ayrılma akçesi, şirketten çıkmanın sonucu, tasfiye payı da feshin sonucu olup, ayrılma akçesi ile tasfiye payı talepleri fer'i niteliktedir.
Somut uyuşmazlık yönünden eldeki davanın konusu davalı şirketin feshi, 11. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2016/1240 Esas, 2016/926 Karar sayılı davanın konusu şirketten çıkmaya izin istemine ilişkindir.
Her iki davanın konusu farklıdır. Davacı şirketten çıkma asli talepli davasından feragat etmiş olup bu davada verilen karar eldeki fesih davası yönünden HMK 303 maddesi kapsamında kesin hüküm teşkil etmemektedir.
Kesin hüküm koşulları somut uyuşmazlık yönünden gerçekleşmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi isabetli değildir.
Uyuşmazlığın esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına ilişkin Sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.