Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/863 Esas 2022/7606 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/863
Karar No: 2022/7606
Karar Tarihi: 04.10.2022

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/863 Esas 2022/7606 Karar Sayılı İlamı

1. Ceza Dairesi         2022/863 E.  ,  2022/7606 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    KATILANLAR : ..., Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
    SUÇ : Nitelikli kasten öldürme
    HÜKÜMLER :1)Kocaeli 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/03/2021 tarih ve 2020/5 Esas, 2021/108 Karar sayılı kararı ile,
    Sanık ... hakkında,
    Maktul ...' a yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan TCK'nin 82/1-a, 29, 53. maddeleri gereğince 24 yıl hapis cezası,
    2) ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08/09/2021 tarih ve 2021/823 Esas, 2021/1166 Karar sayılı kararı ile, İstinaf başvurularının kabulü ile yeniden hüküm kurulmak suretiyle,
    Sanık ... hakkında,
    Maktul ...'a yönelik kasten öldürme suçundan TCK'nin 81, 29, 53. maddeleri gereğince 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair karar.
    TEMYİZ EDENLER : Sanık ... müdafii, katılan ... vekili, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08/09/2021 tarih ve 2021/823 Esas, 2021/1166 Karar sayılı kararının sanık müdafi, katılan vekili, katılan Kurum vekili tarafından 5271 sayılı CMK'nin 291. maddesinde belirtilen süre içinde temyiz edildiği anlaşılmıştır.

    Sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin 7079 sayılı Kanun'un 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 299. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmekle;
    Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının 5 yılın üzerinde olması nedeniyle CMK'nin 286/2-a. maddesi gereğince, bölge adliye mahkemesince verilen kararın temyize tabi olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
    Dosya incelendi.
    Gereği görüşülüp düşünüldü;
    Sanık hakkında; maktul ...'ye yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan Kocaeli 6. Ağır Ceza Mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmüne karşı sanık müdafii, katılan vekili ve katılan Kurum vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf başvurusunun kabulü ile sanığın maktul ...'ye yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 81, 29. maddeleri uyarınca 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08/09/2021 tarih ve 2021/823 Esas, 2021/1166 Karar sayılı kararında bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan; sanık müdafinin TCK'nin 62. maddesinin uygulanması gerektiğine, katılan vekilinin haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin sanık hakkında TCK'nin 62. maddesinin uygulanmaması gerektiğine, yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine ancak,
    Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık ve maktulün 08/05/2019 tarihinde boşandıkları, müşterek çocukları nedeni ile zaman zaman görüştükleri, olaydan bir süre önce maktulün, babasından kalan emekli aylığının kesilmemesi amacıyla imam nikahlı olarak bir başka şahısla evleneceğini söylemesi üzerine, sanığın maktulü darp ve tehdit ettiği, bunun üzerine maktülün 6284 SK kapsamında sanık aleyhine uzaklaştırma kararı alıp ...'ya taşınmaya karar verdiği, olay günü maktul ...'nin taşınmak amacıyla üzerine olan aboneliklerin devri için gittiği kurum içinde, uygun ortamı bulan sanığın silahla başına doğru ateş etmesi üzerine öldüğü, sanığın ...'yi öldürdükten sonra silahı intihar edecekmiş gibi başına götürdüğü ancak vazgeçerek elinde bulunan silahı yere doğru indirdiği, sanığın 15 gündür aklında maktul ...'yi ve kendisini öldürme düşüncesi olduğu, sanığın olay sonrası üzerinde ele geçen intihar mektubunda "ben gidiyorum giderken ayşeyide götürüyorum, o her şeye rağmen iyi bir insan hayat şartları bu hale getirdi, onu başkasıyla düşünemiyorum bu duyguya dayanamıyorum, bu 20 gündür vardı kafamda uygun zamanı bekliyordum, umarım yarın dayı kızıyla gelir o da cezasını çeker, ... annesinin üstüne gömülmek istiyor, benide İzmite gömün, ben düşündüm ben tasarladım teyze oğlu ve annemin haberleri yok gizledim belli etmemeye çalıştım'..." şeklinde yazılar bulunduğu anlaşılan olayda,

    1-Sanık ve müdafiinin aşamalarda sanığın psikolojik tedavi gördüğünü belirtmeleri karşısında, sanığın akıl hastalığı nedeniyle yargılamaya konu eylem yönünden 5237 sayılı TCK'nin 32/1. maddesi kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği yönünde düzenlenen Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 07/12/2020 tarihli raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bu nedenle sanığın önceki rapor ve tedavi evraklarının getirtilip dava dosyası ile birlikte gözlem altına alınarak Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesinden ve 4. İhtisas Kurulundan suç tarihi itibariyle 5237 sayılı TCK'nin 32/1. ve 32/2. maddeleri kapsamında akıl hastalığı bulunup bulunmadığı hususunda sağlık kurulu raporu aldırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
    2- Oluşa göre, 15 gün öncesi öldürme kararı veren hatta bunu yazıya da döken sanığın, kararla eylemi arasında tasarlamayı kabule elverişle makul bir sürenin geçmesi ve bu süre içinde verdiği kararda sebat ve ısrar ederek, caymadan ...'yi öldürmesi karşısında, tasarlayarak adam öldürme suçundan cezalandırılması yerine, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki hükmü kaldırılarak sanığın TCK'nin 81. maddesi uyarınca kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,
    3- Oluşa göre , sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 29. maddesi uyarınca asgari oranda haksız tahrik indirimi yapılması ile yetinilmesi gerekirken; gerekçede, sanık hakkında haksız tahrik uygulaması sırasında makul oranda indirim yapılarak 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ifade edilmesine rağmen, hüküm fıkrasında 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılması ifadesine yer verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Bozmayı gerektirdiğinden, sanık müdafi, katılan vekili ile katılan Kurum vekilinin bu itibarla yerinde görülen temyiz sebeplerinin kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 08/09/2021 tarih ve 2021/823 Esas, 2021/1166 Karar sayılı “istinaf başvurusu kabul edilerek yeniden hüküm kurulması suretiyle sanığın mahkumiyetine dair” kararının CMK'nin 302/2. maddesi gereğince istem gibi BOZULMASINA, sanık hakkında hükmolunan ceza miktarı ile tutuklulukta kaldığı süre dikkate alınarak, sanık müdafinin tahliye talebinin REDDİNE,
    Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 304/2-b maddesi gereğince “... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.10.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Tüm dosya kapsamına göre;
    Dava ve karar kanunda sayın heyet ile aramızdaki hukuki görüş farkı, sanık lehine TCK’nin 29. maddesi haksız tahrik indiriminin uygulanıp uygulanmayacağı yolundadır.
    Sanık ... ... ile maktule ... 18 yıllık evlilikten sonra Mayıs 2019’da (yani olaydan 5 ay önce) boşanmıştır. Bu boşanma kesinleşmiştir.
    Cinayetten yaklaşık 1 ay önce, maktulün dayısının kızı, sanığa, maktulün evlilik birliği içinde de başka erkeklerle ilişkileri olduğunu söylemiştir. Nitekim bu konuşmadan 1 ay kadar sonra sanık maktulü öldürmüştür.
    Tahrik, ceza sorumluluğunu azaltan bir haldir. Temelinde “haksızlığa uğrama duygusu” vardır. Fail, suça konu eylem ile içindeki haksızlığı telafi yoluna gitmektedir. Haksız tahrikte öncelikle “haksız bir eylem” olmalı, bu da faile hiddet veya şiddetli elem duygusuna neden olmalıdır. Bu ikisi arasında da elbette illiyet olacaktır.
    Mevcut olay incelendiğinde sanık ve maktul olaydan 5 ay önce boşanmıştır. Diğer boşanma nedeniyle birlikte elbette “ZİNA” bir boşanma nedenidir. Yani evlilik birliğinin sona ermesine neden olan bir haksızlık halidir. Burada sorun yoktur.
    Sorun, zinanın “evlilik birliği içinde” bir yükümlülük olmasıdır. Maktulün sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları evlilik birliği içinde suç işleyen karşı taraf lehine bir tahrik yaratabilir. Fakat evlilik birliği bittikten sonra böyle bir yükümlülük mümkün değildir. Peki boşandıktan sonra, evlilik içindeki sadakatsizliği duyan eşin duyduğu hiddet ve şiddetli elemi hukuk nereye kadar korumalıdır?
    Temelde boşanma kavramına bakıldığında bu hukuki ve ahlaki akit, sonuçta bir tarafın veya iki tarafın birden “kusurundan” kaynaklı olarak bitmektedir. Boşanmanın temelinde zaten bir “kusur” vardır. O halde, kusurlardan birini diğerlerinden daha üstün tutularak, suç işleyene bir ayrıcalık tanınmaz. Boşanma, temizlik yapmayan, veya sürekli iddia oynayarak çocuklarının rızkını kumara harcayan bir eşten kaynaklansa idi ve 1 ay sonra diğer eş ötekini bundan dolayı yaralasa öldürse idi, hukuk burada tahrik olsun diyecek miydi?
    Taraflar boşanmadan sonra bağımsız birey olmuştur. Bunlar zaten “hangisi olduğu önemli olmaksızın” bir kusur nedeniyle boşanmıştır. Artık evlilik birliği içerdeki yükümlülüklerle, haksız fiillerle, şiddetli elem veya hiddet duygusu arasındaki bir illiyetten bahsedilemez.
    Bu kusurlarda zamanaşımı süresi dolmuştur. Boşanma gerçekleşmiştir.
    Taraflardan hiçbirisi artık sona ermiş bir hukuki ilişki sonucu o ilişkiye ait yeni veya eski bir hakkı iddia edemez. Çünkü alacak verecek meselesi boşanma ile kapanmıştır.
    Aksi halde hukuk şuna cevaz vermiş olur: “Eşlerin birbiri üzerinde (boşanmış olsalar dahi) ölene kadar sahiplenme, hesap sorma hak ve yetkisi vardır.”
    Bu açıklamalar ışığında, sanığa, maktüle karşı gerçekleştirdiği eylem TCK’nin 29. maddesi haksız tahrik indirimi hiç uygulanmamalıdır. Kıstas, boşanma olduktan sonra haksiz eylem ile failin duyduğu elem arasındaki illiyetin sorunlu olarak yok sayılması gerektiğidir.
    Sayın çoğunluğun asgari düzeyde tahrik indirimi uygulanmalı yolundaki görüşüne iştirak etmiyorum

    Hemen Ara