Esas No: 2022/896
Karar No: 2022/11442
Karar Tarihi: 09.11.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/896 Esas 2022/11442 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2022/896 E. , 2022/11442 K."İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığının, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkındaki İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/500 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 30/12/2021 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A-) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli ... hakkında, 01/01/2012 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 13/02/2012 tarihli ve 2012/16 soruşturma, 2012/2954 esas, 2012/1502 sayılı iddianamesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,
2- Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/11/2012 tarihli ve 2012/293 esas, 2012/1390 sayılı kararı ile, 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi gereğince bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 04/12/2012 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği,
3- Kocaeli Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce infaz işlemlerine başlandığı, 18/04/2013 tarihinde Bilgilendirme Formu imzalatılarak denetim planı hazırlandığı, sanığın 18/04/2013, 09/05/2013, 04/06/2013, 25/06/2013 ve 11/07/2013 tarihli bireysel görüşmelerine katıldığı, sanığın ikametinin Kartal ilçesinde olması nedeniyle denetime İstanbul’da devam edilmesini talep etmesi üzerine dosyasının İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 12/08/2013 tarihli ve 2012/8974 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, MERNİS adresinde 27/08/2013 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosyanın kapatılarak 04/11/2013 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
4- Denetime uymadığının bildirilmesi üzerine, İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 16/05/2014 tarihli ve 2013/611 esas, 2014/499 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 51/1. maddesi gereğince cezanın ertelenmesine karar verildiği, sanığın kararı temyiz ettiği,
5- Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 14/03/2017 tarihli ve 2015/8081 esas, 2017/1690 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verildiği,
6- Bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 28/11/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/500 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeden kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B-) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında;
“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ve kullanmak suçundan sanık ...'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına dair Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23/11/2012 tarihli ve 2012/293 esas, 2012/1390 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığından bahisle açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama neticesinde 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun'un 51. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine ilişkin İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 16/05/2014 tarihli ve 2013/611 esas, 2014/499 sayılı kararının, Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 14/03/2017 tarihli ve 2015/8081 esas, 2017/1690 karar sayılı ilamı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasını müteakip, yeniden yapılan yargılama neticesinde, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 191/1, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 6.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/500 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Her ne kadar, 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'a eklenen geçici 7/2. maddesi uyarınca sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin zorunlu olduğundan bahisle kanun yararına bozma talebinde bulunulmuş ise de; 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7/2. maddesinde yer alan, "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191'inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir." şeklindeki hükmü nazara alındığında, sanık hakkında daha önceden denetimli serbestlik tedbiri uygulandığından, artık zorunlu olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeyeceği gözetilerek yapılan incelemede,
Dosya kapsamına göre, sanığın adresine İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce gönderilen çağrının 27/08/2013 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, 10 gün içerisinde müracaat etmemesi üzerine kaydının kapatılarak kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında, tedbirin infazı sırasında yürürlükte olan 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun'un 191/5. maddesi uyarınca davaya devam olunabilmesi için aranan şartın “Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmama” şartı olup, yargılama devam ederken 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle sanığın lehine olan “yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartının getirildiğinin anlaşılması karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesi gereğince mahkemesince lehe kanun değerlendirilmesi yapılarak, ısrar şartının gerçekleşmediği cihetle, sanık hakkında açılan kamu davasına ilişkin durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/500 sayılı kararının kanun yararına bozulması istenilmiştir.
C-) Konunun Değerlendirilmesi:
Sanık ... hakkında, 01/01/2012 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonunda, Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesinin
23/11/2012 tarihli ve 2012/293 esas, 2012/1390 sayılı kararı ile, 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesini takiben, sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine, İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 16/05/2014 tarihli ve 2013/611 esas, 2014/499 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Kanun'un 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun'un 51. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, sanığın kararı temyiz ettiği, Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 14/03/2017 tarihli ve 2015/8081 esas, 2017/1690 karar sayılı ilamı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, bozma sonrasında yeniden yapılan yargılama sonucunda, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/500 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Kanun'un 191/1, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 6.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İnceleme konusu olayda suç tarihi 01/01/2012 olup denetimli serbestlik tedbirinin infazına ilişkin dosya kaydı 04/11/2013 tarihinde kapatılmış ve İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Dairemizce de benimsenen 02/05/2019 tarihli ve 2018/172 esas, 2019/373 sayılı kararı ile; 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önce işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı amacıyla gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin tebliğine rağmen başvuruda bulunmayan sanığa, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce bu hususta ikinci bir tebligat yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmiş olduğundan somut olayda ısrar şartının aranmayacağı, bu nedenle kanun yararına bozma isteminin yerinde görülmediği, ancak;
5560 sayılı Kanun'la değişik TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra Kocaeli Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce infaz işlemlerine başlandığı, 18/04/2013 tarihinde Bilgilendirme Formu imzalatılarak denetim planı hazırlandığı, sanığın 18/04/2013, 09/05/2013, 04/06/2013, 25/06/2013 ve 11/07/2013 tarihli bireysel görüşmelerine katıldığı, sanığın ikametinin Kartal ilçesinde olması nedeniyle denetime İstanbul’da devam edilmesini talep etmesi üzerine dosyasının İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 12/08/2013 tarihli ve 2012/8974 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan sanığın MERNİS adresine tebliğe çıkarıldığı, MERNİS adresinde 27/08/2013 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, müdürlüğe başvurmaması nedeniyle dosyanın kapatılarak 04/11/2013 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsendiği dikkate alındığında; tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, mercii tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre,
“Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, somut olayda, İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 12/08/2013 tarihli ve 2012/8974 DS sayılı çağrı yazısının doğrudan sanığın MERNİS adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğinin usulsüz olduğu, bu nedenle sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymadığından sözedilemeyeceği, nitekim sanığın da temyiz dilekçesinde tebligattan haberdar olmadığı için denetime uyamadığını belirttiği, bu nedenle kovuşturma şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından;
Mahkemesince açılan kamu davası hakkında kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere “durma kararı” verilerek, sanık hakkında verilen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma istemi değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D-) Karar:
Açıklanan nedenlerle; kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere 5271 sayılı CMK’nın 223/8-2.cümlesi uyarınca “kamu davasının durmasına” ve “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın infazının sonucunun beklenilmesi için İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olduğundan, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/500 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun'un 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 09/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.