Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8509 Esas 2022/3996 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8509
Karar No: 2022/3996
Karar Tarihi: 24.05.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8509 Esas 2022/3996 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/8509 E.  ,  2022/3996 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 21.10.2020 tarih ve 2020/1746 E. - 2020/1757 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davacı ...'ün 1977 tarihli Selvi Boylum, Al Yazmalım adlı sinema filminin senaristi olduğunu, filminin senaryosunu, “SEVMEK EMEKTİR” sloganı üzerine inşa etmiş olduğunu, bu filmde sevgiyi ve sevginin büyük emek gerektirdiği temasını işlediğini, “SEVMEK EMEKTİR” deyiminin Türk Halkının arasında nerdeyse bir atasözüne dönüştüğünü, deyim üzerine yüzlerce gazete yazısı ve kitap yayınlandığını, sinema tarihinin kült filmlerinden AL YAZMALIM isimli filminin senaryosunun FSEK’nun 6. maddesi uyarınca işleme eser olduğunu, “Kırmızı Eşarp” isimli eserden esinlenilerek oluşturulduğunu, ancak yaratıcısının hususiyetini taşıyan “bağımsız” bir eser niteliğinde bulunduğunu, eserin sinema filmi olması ve davacının bu filmin senaryosunu yazmış olmasından bahisle davacının senaryo üzerinde ayrı ve bağımsız bir hak sahipliği olduğunu, davalı bankanın Al Yazmalım filminin dialogunu davacıdan hiçbir izin yahut onay almaksızın, kendi reklam filminin içinde kullandığını, bir teklifte bulunulsaydı dahi halkın gözünde efsaneleşmiş bu filmin reklam ve pazarlama metası olarak kullanımına izin verilmeyeceğini, reklam filminin 15. saniyesinde açıkça kullanılan cümlenin “önemli olan izleyicinin kalbine dokunabilmek onun halinden anlayabilmektir. O zaman sevginin emek olduğunu anlatabilirsin” şeklinde kulllanıldığını, bu durumun haksız rekabet de teşkil ettiğini, bu nedenle FESK 68/1 maddesine göre şimdilik 1.000.-TL maddi (ıslah ile 75.000.-TL maddi) ve FSEK 70. maddesine göre; 6.000.-TL manevi olmak üzere toplam 7000.-TL tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının, “Selvi Boylum, Al Yazmalım” filminin sanatsal değerini, sadece iki kelimeye indirgemesinin kabul edilemeyecek bir yaklaşım olduğunu, bankanın sözleşmesel ilişkide bulunduğu ajans ve yapımcı şirket, filmin eser işletme sahibi olan yani mali hak sahibi olan kişilere gerekli ödemeleri yaparak kullanım haklarını hukuka uygun olarak satın almış durumda olduğunu, “Selvi Boylum, Al Yazmalım” filminin senaryosu özgün ve tamamen senarist tarafından yaratılmış bir hikaye de olmadığını, film konusu hikayenin aslının bir Çin masalına dayandığını, Ünlü Kırgız edebiyatçı Aytmatov'un, bu Çin masalından esinlenerek “Selvi Boylum” adlı hikayeyi kaleme aldığını, esas itibariyle kökü anonim sayılabilecek bir masaldan yola çıkılarak Aytmatov tarafından yazılan bir hikayeden esinlenerek yazılan bir senaryoda geçen bir cümle üzerinde davacı yanın hak sahipliği iddia edilmesinin kabul edilebilecek bir durum olamayacağını, ayrıca eserin 1995 yılı öncesi yapım olup, film üzerindeki tüm hakların yapımcıya ait olduğunu, davacının iddialarının hukuki ve subuti dayanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; filmin görüntülerinin davalı bankanın reklam filminde kullanılabilmesi için yapımcı firmadan yazılı izin alındığı, senaryonun romandan uyarlandığı, senaryo üzerinde hak iddiasında bulunabileceği tek hususun hususiyet anlamında senaryoya katkısı olabileceği, filmin yapım yılı ve mali hakların devredilmiş olması karşısında film içinde birkaç cümlenin filmden ayrı değerlendirilmesinin tartışmalı olduğu, sinema filmi 1995 yılından önce yapılmış olduğundan FSEK 8. maddesi gereğince ilk halinin dikkate alınacağı ve filmi imal ettiren yapımcının eser sahibi sayılacağı, senaryo ve film 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden davacının söz konusu eserlerde mali bir hakkının bulunmayacağı, dosyadaki mali hak devir belgesine göre davacının reklam filmi için mali hakları hukuka uygun olarak devredildiği gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine, koşulları oluşmadığı gerekçesi ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; "sevgi emektir" sözü eser niteliğindeki sinema senaryosu ile birlikte değerlendirildiğinde 5846 sayılı FSEK ek 2. maddesinin açık hükmü gereği davacının bu sinema eserleri yönünden senaryo yazarı olarak 5846 sayılı FSEK'ndan doğan bir hak talebinde bulunamayacağı, mahkemece alınan birinci ve ikinci bilirkişi raporunda; bu sözün filmin mottosu olduğu, filmle özdeşleştiği ve korunması gerektiği beyan edilmişse de, filmin senaryosunun bütünü, bu sözün ifade edildiği sahne, filmdeki oyuncuların ifade ve oyunculuk yeteneği ile birlikte etkileyici ve anlamı olan "sevgi emektir" sözü toplumda herkes tarafından kullanılan bir ifade olup hususiyet taşımadığı, bu ibarenin senaryodan ayrı olarak davacıya özgülenmesi ve başka kimse tarafından kullanılamayacağının, sahiplenilemeyeceğinin ileri sürülmesi ve davacıya tekel hakkı tanımanın mümkün olmayacağından ilk derece mahkemesinin kararında davacının tüm mali haklarını da devrettiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş olup davanın reddi kararı sonuç itibarı ile yerinde ise de, davacının 5846 sayılı FSEK EK 2. maddesi gereğince senaryodan kaynaklanan haklarına dayalı talepte bulunamayacağı, davacının "sevgi emektir" sözü üzerinde senaryodan ayrı telif hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, mahkemenin kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın düzeltilmiş gerekçe ile reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava, senaryo eser sahibi davacının eserden doğan mali ve manevi haklara tecavüz iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    Senaryo, bir tiyatro veya sinema eserinde, genel olarak eserin izleyicilere belirli bir plan ve mantık silsilesi içerisinde gösterilmesini sağlayan sahnelerin kurgusu ile anlatımı ve betimlemesi ile yaratılan karakter ve tiplemelerin sözlü ve sözsüz repliklerini konu alan, 5846 sayılı FSEK 2/2. maddesi anlamında bir edebiyat eseridir. Bir senaryo eseri baştan itibaren tamamen bağımsız bir eser olarak oluşturulabileceği gibi, FSEK 6. maddesi uyarınca, daha önce var olan bir başka eserin (hikaye, roman vs.) işlenmesi suretiyle de oluşturulabilir. Bir işleme eserin varlığından söz edebilmek için, sonraki müellifin kendi fikri emek ve çabasıyla işleme suretiyle yararlandığı önceki eserden farklılaşacak ve bağımsızlaşacak ölçüde yeni yaratıcı düşünceyi ortaya koyması gerekir.
    Senaryo eserleri de diğer eserler gibi sahiplerine FSEK 27. Maddesi uyarınca gerçek kişiler için yaşam+70 yıl (tüzel kişiler yönünden aleniyet tarihinden itibaren 70 yıl) süresince koruma sağlamaktadır. Bu süre 17.06.1995 tarih ve 4110 sayılı Kanun öncesinde yaşam+50 yıldır. FSEK 29. maddesindeki “El işleri, küçük sanat eserleri, fotoğraf ve sinema eserleri için koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 20 yıldır” şeklindeki düzenleme, 17.06.1995 tarih ve 4110 sayılı Kanun değişikliği ile aleniyet tarihinden itibaren 70 yıla çıkarılmış, 21.02.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun ile de bu madde ilga edilerek, eserler yönünden tüm koruma süreleri 27. maddede yeknesak şekilde düzenlenmiştir.
    Sinema eserleri FSEK 5. maddesi uyarınca bağımsız bir eser türü olarak korunmaktadır. Bununla birlikte, sinema eserleri, senaryoların işlenmesiyle oluşan bir işleme eser mahiyetindedir. FSEK 8. maddesi uyarınca sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibi olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte 5846 sayılı FSEK’te 07/06/1995 tarih ve 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde ise yaratılan sinema eserlerinde eser sahibi onu “imal ettiren” kişidir.
    FSEK 51/2. maddesi uyarınca, ileride çıkarılacak mevzuatla mali hakların şümulünün genişletilmesi veya koruma süresinin uzatılmasından doğacak salahiyetlerden vazgeçmeyi yahut bunların devrini ihtiva eden sözleşmeler batıl olarak kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla, eserden doğan mali hakların koruma kapsamını genişleten her türlü mevzuat değişikliğinden eser sahipleri yararlanacaklardır.
    Davaya konu reklam filminde davacının sahibi olduğu senaryo eserine konu 1978 yılında çekilen ve ilk gösterime sunulan “Selvi Boylum Al Yazmalım” isimli sinema filminin görüntülerinden bir kesit de sunulmak suretiyle “sevgi emektir” söz öbeğinin davacıdan izin alınmadan kullanıldığı hususunda taraflar arasında bir çekişme bulunmamaktadır.
    FSEK 51. maddesi uyarınca, koruma sürelerinin uzatılmasıyla birlikte, filmin 1978 yılındaki aleniyet tarihi itibariyle 1998 yılında son bulmuş iken, koruma sürelerinin uzatılmasıyla birlikte bu süre tüzel kişiler yönünden 2148 yılına kadar uzamıştır. Aynı şekilde, bir edebiyat eseri türü itibariyle senaryo eserlerinden doğan yaşam+50 yıllık koruma süresi ise yaşam+70 yıla uzamıştır.
    FSEK 8. maddesinin, filmin gösterime sunulduğu tarihte (1978) var olan “Bir eserin sahibi, onu vücuda getirendir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin; işlerini görürken vücuda getirdikleri eserlerin sahipleri bunları çalıştıran veya tayin edenlerdir. Bu kaide, tüzelkişilerin uzuvlarına da şamildir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça bir veya birden fazla kimseler, yayımlayanın tayin ettiği plan dairesinde bir eser vücuda getirmişlerse bu eserin sahibi yayımlayandır. Bir sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. Bir işlenmenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla, onu işleyendir” şeklindeki düzenlemesinden, bir işleme eser türü olarak sinema eseri sahibi, ancak senaryo eseri sahibi ile yaptığı sözleşme çerçevesinde eserden doğan haklarını kullanabilecektir. Somut olayda senaryonun da bir başka eserin (romanın) işlenmesi suretiyle oluşturulması sonuca etkili değildir.
    5846 sayılı FSEK’in Ek-2/son. maddesi uyarınca, “Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır” düzenlemesinin de olayda uygulanma yeri yoktur. Zira, senaryo eseri sahipleri 4110 sayılı Kanun öncesinde ve sonrasında da eser sahibi olarak kabul edilmiştir. Öte yandan 4110 sayılı K. ile ilk defa eser sahibi olarak tanımlanan “diyalog” yazarları yönünden Ek-2. maddenin Anayasa’ya aykırılığına karar verilmiştir (29.12.2011 tarih ve 2010/73 E. – 2011/176 K.). Bu karar uyarınca diyalog yazarları, 95 öncesi filmler yönünden de hak sahibi sayılmışlardır.
    Her ne kadar 1978 yılında çekilen filmin yapımı sırasında film yapımcısının senaryo eseri sahibi davacı ile anlaşma yaparak bu senaryo filmini kullandığı sabit ise de söz konusu eserden kaynaklanan tüm hakların film yapımcısına devredildiğine dair FSEK 52. Maddesine uygun şekilde yapılmış bir sözleşmenin bulunmaması halinde, o tarihte çekilen filmlerin koruma süresinin maksimum 20 yıl olacağı dikkate alındığında senaryo yazarlarının da ancak en fazla 20 yıllığına mali haklarını yapımcılara devrettiğinin kabulü gerekir. Diğer bir anlatımla 20 yıllık süreden sonra senaryonun kullanım hakları tekrar senaryo hakkı sahibine rücu edeceğinin kabulü gerekir. Senaryodan doğan hakları bütünüyle devralmamış olan sinema eseri sahipleri kendi uzatılan süreleri itibariyle bu süreden daha fazla bir süre için sinema eserlerinden doğan haklarını kullanmak istiyorlarsa bu konuda senaryo sahipleri ile yeni bir sözleşme yapmaları gerekir. Aksi halde gerek sinema eseri sahiplerinin, gerekse üçüncü kişilerin her türlü ticari kullanımı ihlal teşkil edebilecektir.
    Bu bağlamda, senaryo eseri sahipleri gerek 4110 sayılı Kanun öncesinde, gerekse sonrasında eser sahibi olmaları nedeniyle, Dairemizin, 4110 sayılı Kanun öncesinde eser sahibi ve hatta bağlantılı hak sahibi olduğu dahi kabul edilmeyen icracı sanatçılar yönünden vermiş olduğu içtihatlar (11 HD 17.09.2019 tarih ve 2018/409 E. – 2019/5485 K.) ile bu olay arasında bağlantı kurulması da doğru değildir. Bu nedenle, yerel mahkemece ve istinaf incelemesini yapan Bölge Adliye Mahkemesince hatalı gerekçeyle, 4110 sayılı Kanun öncesinde ilk gösterimi yapılan ve anılan kanun ile koruma süresi uzatılan sinema eserleri yönünden, bir işleme eser olan sinema eserine kaynak teşkil eden senaryo eserinden doğan hakların koruma süresinin uzatılmasından sonra ileri sürülemeyeceğine ilişkin gerekçeleri isabetli görülmemiş ve hükmün bu sebeple davacı yararına bozulması gerekmiştir.
    2- FSEK 52. maddesindeki “Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır” düzenlemesi dikkate alındığında, basamak sistemi olarak adlandırılan sistem uyarınca, bir eserin bütünüyle devrine ilişkin sözleşmelerin yazılı olarak yapılması gerekmekte olup, böyle bir devrin bulunmaması halinde eserin hangi kapsamda kullanılması için izin verilmiş ise ancak o kapsamda kullanımı yasal ve meşru olacaktır. Diğer bir anlatımla bir sinema filminde kullanılmak üzere mali hakları devredilen senaryo eseri yönünden, sözleşmede özel bir düzenleme bulunmadıkça, sinema eseri sahibi ancak sinema gösterimleri yönünden hakkı devralmış sayılır.
    Somut olayda, davacı senaryo eseri sahibinin eserden doğan hakkını ancak sinema gösterimleri yönünden devrettiği, senaryo eserinin bir reklam filminde ayrı bir ticari kullanım vasıtası kılınması için herhangi bir izin verilmediğinin kabulü gerekirken, aksi düşünceyle, sinema eseri yönünden yapılan devirlerin, reklam filmlerini de kapsadığına ilişkin mahkeme kabulü yerinde görülmemiş ve hükmün bu sebeple de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
    3- 5846 sayılı FSEK’e 21.02.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun ile eklenen 1/B maddesi uyarınca eser korumasının iki temel koşulu bulunmaktadır. Bunlardan ilki, ancak kanunda sayılan fikir ve sanat mahsullerinin eser olarak korunabilecek olması, diğeri ise, tüm eserlerin sahiplerinin hususiyetini yansıtması koşuludur. Bu anlamda önemli olan eserin çok üstün vasıflara sahip olması değil özgün ve yaratıcı bir hayal gücünün ürünü olmasıdır (Ernst Hirsch, Fikri Say, İst.-1943, s.12). Ancak ortaya çıkan mahsullerde çok yüksek bir yaratıcılık ve hayal gücü de aramamak gerekir. Bu hususta dikkat edilmesi gerekli temel kriter, herkesin aynı eseri ortaya koyamamasıdır.
    Bir eserdeki “sahibinin hususiyetini yansıtma”, yani orijinallik unsuru, o eser bir başkası tarafından meydana getirilseydi aynı şekilde ve özellikte yapılmayacak olmasında gizlidir. Senaryo eserleri yönünden hususiyeti, aynı ana kurgudan yola çıkılarak roman/senaryo yazan kişinin işlediği olaylar örgüsü, yaratılan karakter ve tiplemeler ile o karakterlere yüklenen aksiyon ve repliklerden yola çıkılarak eserin bütünü itibariyle oluşturduğu genel izlenim ve bıraktığı intibada aramak gerekir.
    Bir eserin sahibinin hususiyetini yansıtan bir eser olması, o eserin baştan sona bütün noktalarında, her cümlesinde özgün olması anlamına gelmez. Orijinalliğin eserin bütününde olması şart olmayıp, nispi nitelikte orijinallik de yeterlidir (H. Arslanlı, Fikri Hukuk II, İst-1954, s.7).
    Somut olayda da “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi yönünden eserdeki duyguyu çağrıştıran tüm sözcüklerin dikkate alınıp buna göre bir veya birkaç sözcüğün tecavüze konu reklam filminde kullanılıp kullanılmadığının da tespiti gerekir. Bu anlamda “Sevgi Emektir” sözünün filmden kesitler sunularak gösterilmesi hem sinema, hem de senoryo eserindeki duyguyu çağrıştırdığının kabulü gerekir. O halde mahkemece bu ilkelerden hareketle, davacının senaryo eser sahibi olduğu “Sevgi Emektir” sözcüğünün eser mahiyetinde mi, yoksa eser mahiyetinde olmasa bile FSEK 83. maddesinde ifadesini bulan “eserin alameti” niteliğinde mi olduğu, bu bağlamda yapılan izinsiz alıntının FSEK 68. Maddesi anlamında esere tecavüz sebebiyle tazminat mı, yoksa haksız rekabet kurallarına göre tazminat korumasını mı gerektirdiği hususunda bir değerlendirme yapılarak neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın değişik gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamış hükmün davacı lehine bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara