Esas No: 2020/3123
Karar No: 2022/3984
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/3123 Esas 2022/3984 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/3123 E. , 2022/3984 K.Özet:
Davacı ile davalı arasında bir şirket ve ticari yayım sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı, davalının ortağı olduğu şirketin aldığı bonoların sözleşmeden kaynaklı edimlerin yerine getirilmediği halde kötüniyetle takibe konu ettiğini ve davanın bedelsiz kalan bonolardan kaynaklı icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespit edilmesi ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. İlk derece mahkemesince, bonoların dava dışı şirketin kapatılmasından kaynaklı dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de dava şartı yokluğu nedeniyle istinaf isteminin esastan reddine karar vermiştir. Davacı vekili kararı temyiz etmiştir. Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararını bozarak, dava dışı senet lehdarı olan şirketin KHK kapsamında olup, mahkemece işin esasına girilerek gerekli tahkikatın yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği sonucuna varmıştır.
Kanun Maddeleri:
- Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Hakkındaki 675 sayılı KHK'nın \"dava ve takip usulü\" başlıklı 16/3 maddesi
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 14/2 maddesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.06.2018 tarih ve 2017/703 E- 2018/530 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 19.02.2019 tarih ve 2018/2965 E- 2019/245 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalının ortağı olduğu dava dışı şirket arasında ticari yayım sözleşmesi imzalandığını, davalının şirket ortağı olarak ciro ile aldığı bonoları sözleşmenin gereği yerine getirilmediği halde kötüniyetle takibe konu ettiğini, bonoların lehdarı olan dava dışı İhtiyaç Yayıncılık A.Ş.'nin 17.08.2016 tarihli Resmi Gazete'de Yayınlanan 670 sayılı "olağanüstü hal kapsamına alınması gereken tedbirler hakkında kanun hükmünde kararname" ile Fetö bağlantılı olması sebebiyle kapatılan kurum ve kuruluşlardan olduğunu, bonoların sözleşmeden kaynaklı edimlerin yerine getirilmesine karşılık verildiğini ancak dava dışı şirketin bunu yerine getiremeyeceğini belirtilerek, bedelsiz kalan bonolardan kaynaklı icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, takibe konu senetlerin dava dışı şirketçe kâr payı karşılığı verildiğini, senetlerin avans seneti olmadığını ve davacıya sözleşmenin gereği olan yükümlülüklerin şirketin kapanma tarihine kadar yerine getirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davaya konu senetlerin lehtarı olan davalının ortağı olduğu şirketin 17.08.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 670 sayılı olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler hakkında kanun hükmünde kararname ile Fetö bağlantılı olmaları sebebiyle kapatılan kurum ve kuruluşlardan olduğu, sicilden kaydının re'sen terkin edilerek tasfiyesine karar verildiği, 675 sayılı KHK'nın 16/3 maddesi ile hakkında açılan davanın dava şartı bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, 6100 sayılı HMK'nın 14/2 maddesinin özel yasalardaki dava şartlarını saklı tuttuğu, her ne kadar 6100 sayılı Yasa'nın 115/2 madde uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmekte ise de, 675 sayılı KHK'nın 16/3 maddesi uyarınca özel dava şartı olan bu durumun gerçekleşmesi halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiği düzenlemesi yer aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, 29.10.2016 günlü 29872 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Hakkındaki 675 sayılı KHK'nın ''dava ve takip usulü başlıklı 16/3 maddesi gereğince dava ve takip şartının bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacı tarafından mal teslimi için avans verilen çeklerin lehdar şirketin 17.8.2016 tarihli 670 sayılı KHK ile kapatılması sonucu bedelsiz kalan çeklerden borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
1-İlk derece mahkemesince, icra takibine konu çekin lehdarı olan şirketin 670 sayılı KHK ile kapatılan şirketlerden olduğu ve 29.10.2016 tarihli 675 sayılı KHK 16/3 maddesi hükmü gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de söz konusu 675 sayılı KHK 16/3. maddesi “20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da re'sen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5'inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.” şeklinde olup, davalı çek hamili bahsi geçen hükümde ki müsessese sahibi gerçek kişi veya tüzel kişilerden değildir.
İşbu davada, dava dışı senet lehdarı olan şirket anılan KHK kapsamında olup, somut vaka ile bağdaşmayan gerekçe ile dava şartı yokluğu nedeniyle KHK nedeniyle davanın reddine dair verilen karar doğru olmayıp, mahkemece işin esasına girilerek gerekli tahkikatın yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile ilk derece mahkesince verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen başvurunun esastan reddine ilişkin kararın BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik inceklenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun bozma kararına iştirak etmiyorum.