Esas No: 2021/1900
Karar No: 2022/3971
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1900 Esas 2022/3971 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1900 E. , 2022/3971 K.Özet:
Davacı, davalının maliki olduğu taşınmazı satın almak üzere anlaştıklarını ancak alım satım yapılmadığını ve davacının davalıya verdiği çekin kötü niyetli olarak iade edilmediğini ileri sürerek, çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ise çekin cezai şart olduğunu ve icra takibi yapılmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkeme, çekin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri alınması gerektiğine karar vererek, davacının talebini kabul etmiştir. Ancak Yargıtay, borçlunun menfi tespit davası açması halinde menfi tespit davasının ödemeyle birlikte istirdat davasına dönüştüğünü ve davacının alacak talebinin olmadığını belirterek, kararı bozmuştur. Kararda İİK'nın 72/6 maddesi de açıklanmıştır.
Açıklama: İİK'nın 72/6 maddesi, borçlu tarafından açılan dava ile ilgili olarak alınan ihtiyati tedbir kararının, borcun ödenmesi halinde kendiliğinden kalkacağını ve ilgili davayı istirdat davasına dönüştüreceğini söylemektedir. HMK'nın 24. maddesi ise, tale
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 05.11.2020 tarih ve 2019/178 E. - 2020/105 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların davalının maliki olduğu taşınmazı satın almak üzere anlaştıklarını, davacının 10.000,00 TL bedelli çeki davalıya peşinat olarak verdiğini, ancak davacı ile davalı arasında taşınmaz alım satımının yapılmadığını, davalının çeki iade etmesi gerektiği halde çeki kötü niyetli olarak iade etmediğini ve çeki tahsil edeceğini ifade ettiğini ileri sürerek, davacının çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yetki itirazıyla birlikte, tarafların taşınmaz satımı konusunda anlaştıklarını, söz konusu çekin peşinat olarak değil, sözlü olarak kurulan satış sözleşmesine istinaden davacı tarafından verilen ve davacının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde davalının menfaatlerini korumaya yönelik cezai şart olduğunu, çeke ilişkin olarak icra takibi yapılmadığını ve çekin vadesinden sonra davanın açıldığı bu nedenle davacının hukuki manfaatinin de bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu çekin davalı tarafından dava dışı ...'e ciro edildiği, çek bedelinin dava tarihinden sonra dava dışı ... tarafından tahsil edildiği, bu nedenle menfi tespit davası olarak açılan davaya istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiğinin kabul edildiği, dava konusu çekin taşınmaz satışına ilişkin verildiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasında tapuda kayıtlı taşınmazın alım satımı konusunda sözlü anlaşma yapıldığı, tapuda kayıtlı taşınmazların harici satışının resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı, taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebileceği, geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlü olduğu, bu nedenle çek sebebi ile ödenen 10.000,00 TL'nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 10.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacının dava dilekçesindeki talebi çekten dolayı borçlu olmadığının tespitidir. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 2018/805 esas ve 2019/1963 karar ve 25.03.2019 tarihli düzeltilerek onama kararında, "Sonuç olarak davacı tarafından açılan menfi tespit davası ödemeyle birlikte istirdat davasına dönüşmüştür." cümlesinin bu yönde bir delil olmadığından ve husus dava konusu olmadığından gerekçeden çıkarılarak hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Borçlunun menfi tespit davası açmış olması halinde menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı verilmez ve borç icra dosyasına ödenirse menfi tespit davası İİK'nın 72/6. maddesine göre kendiliğinden istirdat davasına dönüşür. Somut olayda davacı, çeklerin ibrazı üzerine dava dışı ciranta hamile ödemede bulunmuştur. Dolayısıyla davacının aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle icra dosyasına ödediği bir bedel olmadığından menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmeyecektir. Davacının dava dilekçesinde alacak talebi de bulunmadığından, mahkemece davacının davalıya borçlu olup olmadığının tespitine yönelik karar verilmesi gerekirken, HMK'nın 24. maddesine aykırı olacak şekilde talep edilmeyen husus hakkında karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 24/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.