Esas No: 2020/11684
Karar No: 2022/11592
Karar Tarihi: 10.11.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/11684 Esas 2022/11592 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/11684 E. , 2022/11592 K.Özet:
Sanık, uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkûm edildi. Ancak temyiz süresi yüzüne karşı açıklanmadığı için yasa yolu bildirimi eksikti ve sanık yanıltılmıştı. Ayrıca sanığın daha önce doğrudan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olduğu için mahkûmiyet kararı yerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması gerektiği gözetilmemişti. Basit yargılama usulü uygulanan olaylarda mahkûmiyet kararı verildiğinde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilmeliydi. TCK'nın 7. maddesi ve CMK'nın 251. maddesi hükümleri bu konuda gözetilmeliydi. Ayrıca TCK'nın 53. maddesine dair Anayasa Mahkemesi kararları yeniden dikkate alınmalıydı.
Kanun Maddeleri:
- 5271 sayılı CMK'nın 263. maddesi
- TCK'nın 191/5. maddesi
- 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi
- TCK'nın 191. maddesi
- 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi
- CMK'nın 251. maddesi
- TCK'nın 7. maddesi
- Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı
"İçtihat Metni"
Mahkeme : KONYA (Kapatılan) 16. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Başka suçtan tutuklu bulunan sanığın yüzüne karşı verilen hükümde, temyiz süresinin yüze karşı açıklanmasından itibaren başlayacağı bildirilmiş ise de; 5271 sayılı CMK'nın 263. maddesi uyarınca sanığa, hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumu müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabileceğine ilişkin bildirimde bulunulmaması nedeniyle yasa yolu bildiriminin eksik olduğu ve sanığın yanıltıldığı anlaşıldığından, sanığın temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
1- Sanık hakkında yapılan yargılama sonunda Konya (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 19.03.2013 tarih, 2012/1074 esas ve 2013/262 sayılı kararı ile sanık hakkında "Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına" karar verildiği, dosya arasında bulunan Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 28.05.2013 tarihli Konya Cumhuriyet Başsavcılığına yazılmış üst yazıdan sanık hakkında verilen "Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına" dair kararın infazının Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 2013/616 DS sayılı dosyasında yapıldığı, söz konusu denetim dosyası kapsamında sanık hakkında düzenlenen 03.06.2013 tarihli raporda sanığın idrarında uyuşturucu madde tespit edilmesi üzerine incelemeye konu davanın açıldığı anlaşıldığından, Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 2013/616 DS sayılı dosyasının aslı veya onaylı örneklerinin denetime olanak verecek şekilde dosya arasına getirtilip, 03.06.2013 tarihinde sanığın idrar analizinde uyuşturucu madde çıkmasının TCK'nın 191/5. madddesi kapsamında "... ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamaz" hükmü kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,
2- Hükümden önce 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'la 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrasında "Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen
kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191'inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir." hükmü öngörülmüş, yine aynı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesinin 8. fıkrasında, 188 veya 190. maddelerde tanımlanan suçlardan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun 191. madde kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde, sanık hakkında "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verilmesi hükme bağlanmış, 191. maddenin 9. fıkrasında ise "Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanunun'un kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171'inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231'inci maddesi hükümleri uygulanır." denmiştir.
Dolayısıyla 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin 2. fıkrasına göre, TCK'nın 191. maddesinde tanımlanan "kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" suçu nedeniyle 28.06.2014 tarihinden önce açılmış ve derdest olan davalarda kovuşturma aşamasında, hakkında daha önce müstakil şekilde doğrudan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, suçu sabit görüldüğü takdirde, 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesindeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi zorunlu olup, yasanın amir hükmü olduğu için sanığın önceki hükümlülükleri bu geçici maddenin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğinden, bu suç nedeniyle mahkûmiyete bağlı olmaksızın doğrudan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesine göre ceza takdir edilip “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”, karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri
gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, "Basit Yargılama Usulü" yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre;
4- Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi ve 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle yapılan değişiklikler nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 10.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.