Esas No: 2021/2101
Karar No: 2022/4259
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/2101 Esas 2022/4259 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/2101 E. , 2022/4259 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki davada Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti'nce verilen 23.12.2020 gün ve 2020/İHK-27195 sayılı karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, saklanmak üzere tevdi edildiği İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, dosya için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ortaklığın taahhüdü altında yapılan “Mersin Mut Kurtsuyu Deresi Islahı” işine ilişkin yapım çalışmaları devam ederken, 12.03.2017 tarihinde meydana gelen sel olayı akabinde oluşan hasarın/zararın davalı ... tarafından tanzim edilen 200200020174002 no.'lu İnşaat Tüm Riskler (Car) Sigorta Poliçesi kapsamında davalı ... tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 833.531,81 TL’nin faiz ve ferileriyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, ... no.'lu İnşaat Tüm Riskler (Car) Sigorta Poliçesi kapsamında meydana gelen olayla ilgili ihbar üzerine hasar dosyasının açıldığını, yapılan incelemeler ve değerlendirmeler sonucunda, poliçede sel-seylap hasarlarında sigortacının sorumluluğu koasürans ve muafiyetten sonra olay başına ve poliçe süresince 10.000.- TL limit ile sınırlı olduğundan davacıya 10.000.- TL hasar dosya ödemesi yapıldığını savunarak, haksız ve mesnetsiz başvurunun esastan reddini istemiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, davacı adi ortaklığın yapımını üstlendiği Mersin/Mut/Bucak Kurt Suyu Deresi ıslah çalışmasını, 27/09/2016 – 12/09/2017 tarihleri arası için 2.300.000.- TL değer üzerinden sigortaladığı, sigorta ettirenin davacı, sigortalının ise DSİ 6. Bölge Müdürlüğü Silifke olduğu, sigorta sözleşmesinden doğan hakların sigortalıya ait olduğu, ancak sigorta ettirenin hasar gören yerleri yapmış bulunduğu ve bu nedenle hak edişlere hak kazandığı, sigorta şirketinin tazminatın başvuru sahibi sigorta ettirene ödenmesi konusunda bir itirazı olmadığı, ona kısmi ödemede bulunduğu tespit edildiğinden başvuru sahibi sigorta ettirenin menfaat sahibi olduğu, bu nedenle Sigorta Tahkim Komisyonu’na müracaat ederek hasar tazminatını talep edebileceği, poliçede özel şartlar arasında “Projenin yer aldığı akarsuyun proje lokasyonundaki 25 yıllık
maksimum debi (Q25) değerinden yüksek bir debi sebebiyle oluşacak sel hasarlarının tazmin edileceği, daha düşük bir debi nedeniyle oluşacak sel hasarları teminata dahil değildir.” hükmü yer aldığı, proje alanının mansabında DSİ’ye ait Akım Gözlem İstasyonu’nun yer aldığı, meydana gelen afet nedeniyle DSİ’nin bölgedeki birçok dere ve proje ile ilgili araştırma yaptığı, sigortalı DSİ’den yapılan çalışmanın raporunun talep edildiği ancak temin edilemediği, bu nedenle fezeyan debisisinin Q25 değerinin üzerinde olup olmadığının tespit edilemediği, ancak hasar sonrası yapılan gözlemlerde bu derece bir zararın oldukça yüksek debili bir fezeyan neticesinde meydana gelebileceğinin değerlendirildiği, hadisenin yağan yağışların yüzeysel olarak akışa geçmesi ve dere yatağında toplanması neticesinde oluşan fezeyan sonucu meydana geldiğinden hasarın inşaat all risk sigorta genel şartları ve poliçede yer alan özel şartlara göre teminat kapsamında değerlendirilebileceği, hakem heyetince tanzim ettirilen 16/03/2020 tarihli bilirkişi raporuyla hasar tutarının 843.618,47 TL olarak tespit edildiği, bu bedelden başvurudan önce ödenen 10.000.- TL mahsup edildiğinde bakiye hasar bedelinin 833.618,47 TL olduğu gerekçesiyle başvurunun kabulüne, 833.531,81 TL tazminatın 30/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalı ...Ş.’nden tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince yapılan itiraz üzerine İtiraz Hakem Heyetince, davalı vekilinin bilirkişi tarafından düzenlenen raporun hatalı olduğu, davalı şirketin yapılan ödeme ile sorumluluğunu yerine getirdiği, hesaplanan tazminat tutarının fahiş olduğu ve davalının sorumluluğunun poliçe limit ile sınırlı olduğu, zamanaşımı ve vekalet ücretine ilişkin itirazlarının yerinde görülmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Hakem heyetince, “davanın kabulü ile, 833.531,81 TL tazminatın 30/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” karar verilmişse de, kararda açıkça faizin niteliği veya oranı belirtilmemiş olmakla, bu durumu ile karar infazda tereddüt yaratacak niteliktedir. Hakem heyetince hükmedilen alacağa uygulanacak faizin niteliği ve oranı belirtilmeden yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3- Öte yandan davanın kabulü nedeniyle davacı lehine 6327 sayılı Sigortacılık Kanunu 30/17 maddesi gereğince AAÜT’nde belirlenen vekalet ücretinin 1/5’i oranında ücreti vekalet takdiri gerekirken davacı lehine nispi vekalet ücretinin tamamına hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, dosyanın Uyuşmazlık Hakem Heyeti’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 31/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı ... ettiren-sigortalı-tarafından Sigortacılık Kanunu 30. maddesine dayalı olarak tahkimde açılmış tazminat davasıdır. İtiraz hakem heyetince dava kabul edilmiş ve Dairemizce yukarıda açıklanan 2 nedenle karar bozulmuştur. Dairenin 2 nolu bozma nedeni yerinde olmakla birlikte, 3. bentteki bozma nedeni Sigortacılık Kanunu'nun ruhuna aykırıdır.
Sigortacılık Kanunu'nun genel gerekçesinin 2. paragrafında "yargı sürecinin uzun zaman alması ve masraflı olması, sigortalıların mağduriyetine neden olmakta ve zararın telafisi uzun zaman aldığından sigortanın varolma amacına aykırılık oluşmaktadır. Bu nedenle sigortalılar bazı uyuşmazlıklarda, riski üstlenen tarafın (sigortacının) haksızda olsa önerdikleri tazminatı kabul etmek zorunda kalmaktadır. Bu durum sigortacılık sektörüne duyulan güveni sarsan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle riski üstlenen taraf açısından kararların belli bir miktara kadar bağlayıcı olması dikkate alınarak..., sigortalıların sistemin, tarafsızlığına olan güveninin sağlanması ile mümkün olabilecektir... Tahkim komisyonuna başvuru için öncelikle sigorta şirketine ya da riski üstlenen tarafa başvurulması ve kişinin talebinin kısmen veya tamamen olumsuz sonuçlandığının belgelenmiş olması şartı aranmıştır. Sistemin gereksiz kullanımından kaçınmak amacıyla başvuruda bulunacak SİGORTA ETTİRENLER veya SİGORTA SÖZLEŞMESİNDEN MENFAAT SAĞLAYAN KİŞİLERDEN müsteşarlıkça belirlenen oranda CÜZ'İ bir ücret alınması tasarlanmıştır." ifadeleri kullanılmıştır.
Bu genel gerekçe ile sigortacılık sisteminin sigortalı-sigorta ettiren menfaat sağlayanların teminatlara kısa sürede ve cüz'i bir masrafla ulaşabilmesi olanağının tanındığı kabul edilmektedir.
Kanun'un 30/17. maddesinde de "TALEBİ KISMEN YA DA TAMAMEN REDDEDİLENLER" aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin, AAÜT'de belirlenen ücretin beşte biri olacağı kabul edilmiştir. Sigorta tahkim sistemine başvuranlar daima ve yukarıdaki gerekçede de açıklandığı gibi sigorta ettirenlerle sigortadan menfaat sağlayanlardır. Sigorta şirketlerinin komisyona başvurusu söz konusu olmaz. Şirketlerin, sigortalıların başvurularını kısmen veya tamamen reddetme olanağı bulunması nedeniyle tahkimde dava yoluna başvurmaları gerekmemektedir. Nitekim Daireye intikal eden tüm tahkim dosyalarının davacıları sigorta ettiren-sigortadan menfaat sağlayanlardır. Sigortacı tarafından talepleri kısmen ya da tamamen reddedilenlerde aynı kişilerdir.
O halde Kanun koyucunun amacının sigortalı-sigorta ettirenleri korumak olduğu gerek Kanun gerekçesinden gerekse Kanun'un 30/17. maddesinden açıkça anlaşılmaktadır. Aksi düşünülmüş olsaydı çok basit şekilde "sigortacılık tahkiminde taraflar aleyhine AAÜT'sinde öngörülen ücretin beşte biri oranında ücreti vekalet verilir." ibaresi öngörülürdü. Bu nedenle Kanun koyucunun sigorta ettireni koruma amacıyla 30/17. maddesindeki düzenlemeyi getirdiği, sigorta şirketi açısından bir koruma düşüncesi taşımadığı, bu nedenle Daire çoğunluğunun Kanun'un her iki taraf açısından, beşte bir ücreti vekalet takdiri gerektiği yönündeki bozma gerekçesine katılmıyoruz.