Esas No: 2022/6546
Karar No: 2022/7908
Karar Tarihi: 12.10.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/6546 Esas 2022/7908 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/6546 E. , 2022/7908 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
MAKTUL : Cafer Alpaydiner
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : Mahkumiyet.
İTİRAZ EDEN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı.
TÜRK MİLLETİ ADINA
... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2013 tarih ve 2011/203 Esas, 2013/398 Karar sayılı kararı ile; sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 81, 29/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 11 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 18/11/2015 tarih ve 2015/1380 Esas, 2015/5578 Karar sayılı kararı ile ve oy çokluğu ile hükmün onanmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/01/2016 tarih ve 84102 sayılı itiraznamesi ile itiraz kanun yoluna başvurulduğu, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24/03/2016 tarih ve 2016/266 Esas, 2016/1469 Karar sayılı kararı ile itirazın reddine dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28/01/2020 tarih ve 2016/1-623 Esas, 2020/28 Karar sayılı ilamı ile değişik gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verildiği,
... 2. Ağır Ceza Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda 13/10/2020 tarih ve 2020/139 Esas, 2020/234 karar sayılı kararı ile; sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 81, 29/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 11 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 04/04/2022 tarih ve 2021/13042 Esas, 2022/2546 Karar sayılı kararı ile ve oy çokluğuyla hükmün onanmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 03/06/2022 tarihinde; "kasten öldürme .../...
S/2
suçuna iştirak iradesi bulunmayan sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu" gerekçe gösterilerek itirazda bulunulduğu,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/07/2012 tarih ve 2012/280, 2012/928 sayılı kararı ile 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı "Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında" Yasa’nın 99. maddesiyle, 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesinde yapılan değişiklik ve 101. maddesiyle 5320 sayılı Yasa’ya eklenen geçiçi 5. madde uyarınca itiraz hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanu’nun 308. maddesi, 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede; Dairemizce verilen onama ilamı usul ve kanuna uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden İTİRAZIN REDDİNE; dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12/10/2022 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Sayın Dairemizin çoğunluğu ile sanık ...'ın eyleminin TCK'nin 37/1. maddesi kapsamında öldürme fiiline iştirak mi? Yoksa, sanık ...'ın eyleminin TCK'nin 86/2,3-a maddeleri kapsamında yaralama mı? olduğu noktasında görüş ayrılığı bulunmaktadır.
Olay 12/03/2011 tarihinde meydana gelmiş olup, maktul uzunca bir tedavi sürecinden sonra 13/04/2012 tarihinde olaydan 396 gün sonra tedavi gördüğü hastahanede vefat etmiştir. Maktulun ölüm nedeni ile ilgili alınan İstanbul adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun raporunda, maktulde iki adet bıçak darbesi olduğu, bu bıçak darbelerinden boyunda olanın yarattığı komplikasyonlar sonucu ölümün meydana geldiği, bıçaklı yaralama ile ölüm arasında illiyet bağının mevcut olduğu belirtilmiş, maktulün kafasına denk gelen taşın herhangi bir komplikasyona neden olduğundan ne bu raporda, ne de daha önceki raporlarda bahsedilmemiştir. 12/03/2011 tarihinde meydana gelen olayın sonrasında, sanık ... ... 13/03/2011 tarihinde yakalanmış müdafii huzurunda verdiği ilk beyanında; maktulün surların aşağısından geçen kızlara laf attığını, kendisinin ve diğer sanık ...'in konuşmaya başladıklarını, konuşmanın tartışmaya daha sonra da kavgaya dönüştüğünü, bu sırada .../...
S/3
maktulün bıçak çektiğini, ...'e doğru hamle yaptığını, kendisinin de ...'in bıçaklanmasını önlemek için yerden aldığı elinin yarısı büyüklüğündeki taşı maktulün sırtına vurmak istediğini, ancak maktul hareketli olduğundan taşın kafasına değdiğini, bu sırada ...'inde bıçak çektiğini, kendisini korumak için rastgele salladığını, bıçağın maktulün boynuna geldiğini, maktulün yaralandığını görünce panik yapıp kaçtığını diğer sanık ...'in de farklı bir yöne kaçtığını söylemiştir. Sanık ... ise; yine olaydan 1 gün sonra 13/03/2011 tarihinde müdafii huzurunda verdiği beyanında; surların üzerinde otururken tanımadıkları bir şahsın geldiğini, gelir gelmez ağza alınmayacak küfürler ettiğini, oradan ayrılmalarını istediğini, kendilerinin gitmek istememeleri üzerine cebinden bir bıçak çıkartıp saldırdığını, bıçağı sallamaya başladığını, bıçağın alnına isabet ettiğini, alnından yaralandığını, bu şahsın saldırısına devam ettiğini, kendisini korumak için cebinden bir bıçak çıkarttığını, birbirlerini tutup boğuşmaya başladıklarını, bu esnada yere düştüklerini, bu boğuşma sırasında bıçağın maktulün boğazına batmış olduğunu, maktulün boğazından kan aktığını, maktulün hala kendisine saldırmaya devam ettiğini, kendisinin olay yerinden kaçtığını, maktul ile boğuşmaları sırasında ... isimli arkadaşının el büyüklüğünde bir taşı alarak maktulün kafasına vurduğunu, ...'in "ayrılın, ayrılın" diye bağırdığını, maktulün kavgaya devam etmesi nedeniyle ...'in taşla vurduğunu söylemiştir. Olayı gören ve maktulün yeğeni olan ..., olay günü alınan beyanında; maktul olan dayısı ile ... isimli şahsın surların üzerinde bulunduğunu, maktulün yanına gitmek isteğini, ancak maktulün yaklaşmamasını söylediğini, uzaktan olanları izlediğini, bu yüzden konuşmaları duyamadığını, birden dayısı ile sanığın kavga etmeye başladıklarını, sanık ...'in dayısını bıçaklayarak kaçtığını söylemiş, tanık diğer sanık ...'dan ise bu ifadesinde hiç bahsetmemiştir. Sanıkların olayın hemen akabinde vermiş oldukları bu beyanları ve tanık ...'ın beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, tanık ...'ın, sanık ...'ten hiç bahsetmemiş olmasına göre, eylemin gerçekleştiriliş şeklini sanıkların beyanlarına göre değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre; taraflar arasında öldürmeye gerektirecek bir husumet bulunmadığı sabittir. Taraflar olay günü nedeni tam olarak anlaşılamayan bir şeye bağlı olarak kavga etmişlerdir. Sanık ... bu kavganın nedeninin maktulün kızlara laf atması olduğunu söylemiş, sanık ...'te kavga nedenimiz, maktulün kendilerinin oradan gitmelerini istemesi olarak açıklamıştır. Kavga sırasında maktulün bıçakla saldırdığı, sanık ...'i alın kısmından bıçakla yaraladığı ve ...'in alnında çehrede sabit ... kaldığı anlaşılmıştır. Sanık ... ayrılmalarını istediği ve maktulün elinde bıçak olduğu için maktule taşla vurduğunu söylemiş, sanık ...'te sanık ...'in "ayrılın, ayrılın" diye bağırıp taşla vurduğunu söylemiştir. Bu duruma göre sanık ...'in maktulün bıçaklanmasından önce taşla vurduğu, maktulün de elindeki bıçakla diğer sanığa saldırdığı, ...'in amacının kavganın büyümemesi için ayırmayı sağlamak olduğu sabit olmuştur. Sanık ... kavganın
S/4
devamında bıçağını çıkartarak maktule vurmuştur. TCK'nin 37. maddesinde faillik "Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur." şeklinde tanımlanmıştır. Yargıtay kararlarında fiil üzerinde ortak hakimiyet kuranların müşterek fail oldukları kabul edilmiş ve birden fazla fail öldürme suçundan sorumlu tutulmuştur. TCK'nin 37. maddesindeki suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştiren kişilerden her biri tanımlanmasından ne anlaşılmalıdır. Kuşkusuz bu düzenlemeden anlaşılması gereken öldürme fiilinde öldürmeye yönelik hareketlerin her bir fail tarafından da yapılmış olması anlaşılmalıdır. Maktulü öldürmek için iki kişinin ateş ettiği ve maktulün bir mermi isabetiyle öldüğü haller buna örnek olarak gösterilebilir. Maddi olayımızda, sanık ...'in eyleminin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir. Sanık ...'in yalnızca taş atmaktan ibaret olan ve ölüm neticesini doğurmayan eylemi öldürme suçunun kanuni tanımı içerisinde yer alan bir eylem olarak kabul edilemez. Bu açıdan bakıldığında iştirakin varlığı kabul edilemez. Öldürme fiiline TCK'nin 37. maddesine uyar şekilde iştirak etmek için mutlaka suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştirmek zorunlu değildir. Fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulması halleri de müşterek faillik için yeterli kabul edilmiştir. Bu uygulama kabul gören bir uygulama olup, bu uygulamaya bir itirazımız bulunmamaktadır. Ancak bu uygulama her olaya özgü olarak değerlendirilmelidir. Olayımıza baktığımızda taraflar arasında önceye dayalı bir husumet bulunmadığı, kavganın aniden meydana geldiği ve öldürme ile sonlandığı görülmektedir. Sanıkların öldürme konusunda önceden anlaşmadıkları sabittir. Sanık ...'in eylemini değerlendirdiğimizde, arkadaşına bıçakla saldıran maktule taşla vurduğu ve ayrılın diyerek bağırdığı sabittir. Sanık ... taşla vurduktan sonra diğer sanık bıçağını çekmiş ve öldürme sonucunu doğuran hareketi yapmıştır. Diğer sanık bıçak çektikten sonra sanık ...'in eylemine devam etmediği de anlaşılmaktadır. Ölümle neticeleneceği sanık ... açısından muhakkak olmayan bir kavgada sanık ...'in iştirak iradesi ile hareket ettiği söylenemez. Maktulün bıçakla saldırdığı bir anda eylemini gerçekleştiren sanık ...'in eylemi bu çerçeveden bakılarak tanımlanmalıdır. Sanık ... bu kavganın sonucunda ölüm neticesinin meydana geleceğini kestiremez. Sanık ...'in eylemi olmadan da diğer sanık eylemi gerçekleştirebileceğinden, sanık ...'in hareketi ortak hakimiyet kurulduğu anlamını taşımaz. Bu nedenlerle sanık ...'in eyleminin müstakilen yaralama olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun sanık ...'in eyleminin öldürme suçuna iştirak olduğuna dair görüşüne katılamıyorum. 12/10/2022