Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7503 Esas 2022/4265 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/7503
Karar No: 2022/4265
Karar Tarihi: 31.05.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7503 Esas 2022/4265 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Mahkeme, dava dışı kişinin müvekkilinden borç karşılığı aldığı senetleri ödememesi nedeniyle davalının kefil olduğu kefaletnameye dayanan icra takibine ilişkin davada, davanın reddi yerine kısmen kabul edilmesine karar veren İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi'nin kararının istinaf edilmesi sonucu Adana Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenmiş ve davada kullanılan belgenin süresinin dolması nedeniyle kefaletin kendiliğinden kalkmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Türk Borçlar Kanunu'nun 598. maddesi, kefaletin on yıl içinde kendiliğinden ortadan kalkacağını belirtirken, 6101 sayılı TBK'nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 5. maddesi, süresi dolmamış olsa bile kefalet süresinin Türk Borçlar Kanunu'nda öngörülen süreden daha uzun olamayacağını belirtmektedir.
11. Hukuk Dairesi         2020/7503 E.  ,  2022/4265 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24.10.2018 tarih ve 2016/236 E. - 2018/481 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne dair Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi'nce verilen 14.07.2020 tarih ve 2019/225 E. - 2020/586 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından duruşmalı, davalı vekilince duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 31.05.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, dava dışı ...'in müvekkili davacıdan almış olduğu bir kısım mallar karşılığında icra takibine dayanak olan toplam 480,741,76 TL miktarlı 65 adet senet verdiğini, senetler vade tarihlerinde ödenmediğini, davalı ...'in 06/10/1997 tarih 100.000,00 USD miktarlı kefaletnameyi, tanzim edip verdiğini, kefaletname ile davalı ve dava dışı ...'in müvekkili davacıya karşı müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil olarak sorumlulukları bulunduğunu, ...'in borca batık olduğuna dair harici bilgiye ulaşılması, kefillerin de kaçması veya mallarını kaçırması ihtimali kuvvetle muhtemel olması ihtimaline binaen davalılar aleyhinde İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinde ihtiyati haciz kararı alındığını, ihtiyati haciz kararının İstanbul 27. İcra Müdürlüğü'nün 2014/29006 esas sayılı dosyası ile esas takibe geçilerek başlatılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, icra takibine konu 65 adet bono altında davalının imzasının bulunmadığını, davalının 06/10/1997 tarihli kefaletnameye istinaden 100.000 USD kefaletnameden dolayı sorumlu tutulduğunu ancak kefaletnamenin zaman aşımına uğradığını ve geçersiz olduğunu, kefaletnamede müvekkili davalının kendi el yazısı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, davacı ile dava dışı ...arasında 02/03/2011 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığı, davalının ise dava dışı ... lehine vermiş olduğu 16/10/1997 tarihli kefaletnameden dolayı borçtan kefalet limiti dahilinde sorumlu olduğu, kefaletnamenin TBK'nun 598/3. maddesi ile getirilen düzenleme ile davalının süresiz kefaletinin yasanın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 yılından itibaren 10 yıl geçmekle hükümsüz kalacağı dava tarihi itibariyle davalının kefaletinin halen devam ettiği, bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere dava dışı asıl borçlu ...'in davacıya dava tarihi olan 04/02/2015 tarihi itibariyle 485.146,48 TL borcunun bulunduğu, icra takip tarihi olan 29/09/2014 tarihi itibariyle 568.431,79 TL borcunun bulunduğu, davalının imzalamış olduğu 16/10/1997 tarihli kefalet nedeniyle bu borçtan kefalet limiti dahilinde sorumlu olduğu anlaşıldığından açılan davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul 27. İcra Müdürlüğünün 2014/29006 Esas sayılı icra takibine davacı tarafın davalının kefaletten dolayı sorumlu olduğu 100.000 doların karşılığı 242.300,00 TL (dava tarihindeki kur itibarıyle) olduğundan davalının bu miktar yönünden yaptığı itirazın takip tarihindeki kur esas alınarak 226.300,00 TL için iptaline ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
    Taraf vekillerince karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge adliye mahkemesince, dava konusu kefaletname 06/10/1997 tarihli olup, belgede herhangi bir süre sınırlaması bulunmadığı, kefaletin süresiz verildiğinin anlaşıldığı, 6098 sayılı TBK'nın 598. maddesinde, “Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.
    Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir." hükmünün düzenlendiği, 6101 sayılı TBK'nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 5.maddesinde ise "Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanunu'nda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanunu'nda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.
    Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz."şeklinde ki hükümlere göre, kefaletteki 10 yıllık hak düşürücü süre ilk kez 6098 sayılı TBK'nın 598. maddesiyle getirilmiş olup, davaya konu kefaletname de 06/10/1997 tarihli olduğundan, TBK'nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihi itibariyle 10 yıllık süre dolmuş olduğundan, davacının anılan kefaletnameye dayalı olarak 1 yıllık ek süre içinde takipte bulunma hakkı olup, 01/07/2013 tarihinden sonra bu belgeye dayalı olarak kefile başvurması mümkün olmayıp, davacı tarafından davalıya karşı başlatılan icra takibinde takip tarihi olan 29/09/2014 tarihi itibariyle yasada belirlenen 1 yıllık ek süre de dolduğundan, kefalet kendiliğinden kalkmış olup, davalının kefaletten dolayı bir sorumluluğu bulunmadığı, davacının takip başlatmakta kötü niyetli olduğu ispat edilemeden, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmeyeceği gerekçesiyle davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yalnızca kötü niyet tazminatı yönünden kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiştir.

    Taraf vekilleri kararı temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan ayrı ayrı alınarak yekdiğerine verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 31/05/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara