Esas No: 2021/356
Karar No: 2022/4311
Karar Tarihi: 01.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/356 Esas 2022/4311 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/356 E. , 2022/4311 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16.10.2018 tarih ve 2017/418 E- 2018/733 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 23.09.2020 tarih ve 2019/491 E- 2020/846 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının mülkiyetinde olan dağıtım sisteminin işletme hakkının özelleştirme kapsamında 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi (İHDS) ile müvekkiline devir ettiğini, özelleştirmeye ilişkin sürecin 29/05/2013 tarihinde tamamlandığını, müvekkili şirketin hisselerinin özel hukuk tüzel kişiye devredilerek şirketin özelleştirildiğini, faaliyetlerin davalı TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde meydana gelen iş kazası sebebiyle zarara uğrayan üçüncü kişi işçi tarafından Adana 3. İş Mahekemesi'nin 2006/510 esas sayılı dosyasıyla açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve kararın kesinleştiği, olayın İHDS devri öncesinde olduğundan İHDS'nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereği sorumluluğun davalıda olduğunu belirterek, davalı sorumluluğunda olan ancak davacı tarafından ödenen 91.664,41 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflara arasında “İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” imzalandığını, 24/07/2006 tarihli İHDS öncesi ve sonrası işlemlerin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı(ÖİB) talimatları doğrultusunda gerçekleştirildiğini, ÖİB’nin 04/04/2012 tarihli 2313 sayılı yazısında “... devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden geçmiş yıllara ilişkin olarak TEDAŞ’tan herhangi bir talepte bulunamayacağı” açık olarak belirtildiğini, dava konusu edilen işlemlerin davacının devire esas bilançosunda yer almış olduğundan açılan rücu davalarının reddedildiğini, özelleştirme sürecinde davacının dava konusu alacağa ilişkin bir talebinin olmadığını, faiz talebinin ve icra giderlerinin talep edilmesinin de haksız olduğunu, zira İHDS’nin 7.1, 7.2, 7.3 maddelerine göre sözleşme imza tarihinde sonra çıkacak ihtilafların kuruma bildirilmesi gerektiğini, oysa davacının böyle bir ihtarının olmadığını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan 24/07/2006 tarihli İHDS'nin 7/4.maddesi uyarınca sorumluluğun davalı TEDAŞ'a ait olduğu, davalı tarafından her ne kadar 29/05/2013 tarihli Hisse Satış sözleşmesinin 9 ve İhale Şartnamesinin 22. maddeleri uyarınca davacının rücu hakkı bulunmadığı savunulmuş ise de bahsi geçen Hisse Devir Sözleşmesinin 9.4 maddesinde İHDS hükümlerinin saklı tutulduğu, emsal Yargıtay kararlarında rücuya konu borcun doğum tarihinin 24/07/2006 tarihli İHDS'den önce olması ve ödemenin bu tarihiden sonra yapılmasının rücu için yeterli olduğunun vurgulandığı, ödemenin özelleştirme tarihinden önce veya sonra olmasının sonuca etkili olmadığı, dava ve icra takibinden TEDAŞ'ın haberdar edilmediği, bu nedenle takip vekalet ücreti ve masraflarından davalının sorumlu tutulamayacağından davacının rücu hakkı bulunduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, 91.664,41 TL'nin 89.505,80 TL'sine ödeme tarihi olan 01/06/2011 tarihinden, kalan 1.945,69 TL'sine 03/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İstinaf mahkemesince, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29/05/2015 tarih 2013/2065 Esas 2015/1291 sayılı kararı uyarınca vekalet ücretinin davacının rücuya esas davadaki borcu sebebiyle takas ve mahsup edilemeyeceği, rücuya esas davada davacı lehine hüküm altına alınan vekalet ücretinin davacı tarafından icra dosyalarına ödenen bedel olarak nitelendirilemeyeceği, davacı tarafın dayanak ilamdaki hak sahibi üçüncü şahsın alacağından mahsup ettiği lehine takdir edilen vekalet ücretini davalı TEDAŞ'dan istenmesi mümkün olmadığı, açılan davanın İHDS'nin 7.1 ve 7.4 maddeleri gereğince kısmen kabulü ile 85.764,41 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4.393,57 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 01/06/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Enerji sektöründeki özelleştirmelerin 4046 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirileceği 4628 sayılı Yasa ile düzenlenmiş, 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile TEDAŞ özelleştirme kapsam ve programına alınmış, davacı şirketinde dahil olduğu 20 şirket, Türkiye'deki dağıtım bölgelerinde dağıtım lisansına sahip olarak 01.03.2005 tarihi itibariyle sermayesinin tamamı TEDAŞ'a ait olmakla birlikte, TEDAŞ'tan ayrı birer tüzel kişiliğe sahip olarak faaliyete başlamıştır.
TEDAŞ tarafından 20 adet dağıtım şirketi kurulduktan sonra herbiri ile ayrı ayrı 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalanmıştır.
Davacı şirket, tüm hisseleri davalı TEDAŞ'a ait olmak üzere 30.09.2013 tarihine kadar faaliyet göstermiş, bu süreçte özelleştirme işlemleri yürütülmüş, özelleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte davacı şirketin hisselerinin tamamı Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş'ne devredilerek 30.09.2013 tarihli hisse satış sözleşmesi akdedilmiştir.
Dava konusu ödeme, davacıya ait hisselerin tamamının kamuya ait olduğu, 04.10.2013 tarihli hisse satış sözleşmesinden önce yapılmıştır.
Özelleştirme aşamasında 30.09.2013 tarihinde Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş tarafından düzenlenen ve beyan edilen devre esas mizan kayıtları temel alınarak “devre esas” bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirilmiş olup dava konusu ödeme bilançoda yer almaksızın işlemler ikmal edilmek suretiyle Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş'nin özel sektöre devri gerçekleştirilmiştir.
Bu halde, devre esas bilanço düzenlemeleri yapılmak suretiyle geçmişe yönelik borç ve alacak işlemleri kesinleştirildiğinden, davalı TEDAŞ'tan geçmiş döneme ilişkin herhangi bir talepte bulunulamaz.
Keza, 30.09.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Diğer taraftan 30.09.2013 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden, kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve TEDAŞ'ı ilzam edecek hiçbir başvuru ve rücu hakkı bulunmadığı” hükmü de davalının sorumluluğunun olmadığını göstermektedir.
Ayrıca, özelleştirme sürecinde, taraflarca takip edilen dosyalara ilişkin listeler hazırlanarak tesbit tutanakları düzenlenmiş olup, dava konusu ödemeye ilişkin dava ve icra dosyası bu tutanaklarda yer almamaktadır.
Hisselerin tamamının kamuya ait olduğu 30.09.2013 tarihi öncesi, yapılan ödeme nedeniyle davacının (devir öncesi) 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi'ne istinaden yine hisselerinin tamamı kamuya ait bulunan davalı TEDAŞ'tan dava konusu alacağı talep etmesi nasıl mümkün değil ise, 30.09.2013 tarihli hisse devir sözleşmesi ile tamamen el değiştiren davacının, kendisi tarafından yapılmayan ödemeyi, kesinleşen devre esas bilançolarda yer almaması nedeniyle davalıdan talep etmesi de hukuken mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme, davalı yönünden ise ikinci kez aynı parayı ödeme sonucu doğuracaktır.
Sonuç olarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi kapsamında bulunmaması nedeniyle 30.09.2013 günlü Hisse Satış Sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, 30.09.2013 günlü sözleşmeden önce gerçekleşen dava konusu ödemeden dolayı, 30.09.2013 sözleşmenin 9.3 ve 9.4 maddeleri gereğince davalının sorumluluğu bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusu red edilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesinin kararının onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.