Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7629 Esas 2022/4397 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/7629
Karar No: 2022/4397
Karar Tarihi: 02.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7629 Esas 2022/4397 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/7629 E.  ,  2022/4397 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.07.2017 tarih ve 2014/789 E- 2017/865 K. sayılı kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 09.10.2020 tarih ve 2017/5601 E- 2020/1622 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 31.05.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı ve kayyım vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davacı ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişki nedeniyle 23.10.2008 tarihi itibariyle bakiye 721.898,00 TL alacakları olduğunu, bu alacağın ödenmesi için ... 8. Noterliği’nden düzenlenmiş 24.10.2008 tarih, 19450 yevmiye no'lu ihtarname gönderilerek temerrüde düşürüldüğünü, daha sonra davalı borçlu firma lehine ipotek veren ... hakkında İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2385 esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıldığını, ancak itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012725 esas sayılı dosyasında itirazın kaldırılması davasının açıldığını, yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay'ca onanarak kesinleştiğini, bu sebeple genel mahkemede dava açtıklarını iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 721.898,00 TL alacağın 31.12.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi’nce yapılan yargılama neticesinde, gerek davacının gerekse davalının 2008 yılı defterlerine göre, 2008 yılı sonu itibari ile davalının davacıya 721.898,00 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, yani her iki tarafın defterlerinin birbirini teyit ettiği, bu sebeple davalı vekilinin bu husustaki itirazlarının yerinde görülmediği, dolayısıyla bu hususta C. Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasının bir önemi olmadığı, diğer ihtilafın ise, yapılan ödeme miktarlarından kaynaklandığı, ödeme belgeleri içerisinde bulunan 280,00 TL bedelli ve 280.000,00 USD bedelli ödeme belgeleri yönünden davalının itirazlarının yerinde görülmediği, taraflar arasında yapılan protokol gereğince 106.775,00 USD ödemenin davacı alacağından mahsup edildiği, ödeme tarihindeki borçtan mahsup edildiğinden bu tarihe kadar da faizinin hesaplanarak düşülmesi talebinin yerinde olmadığı, yapılan ödeme yönünden ayrıca faiz işletilerek alacaktan indirilmesi talebindeki gerekçenin de mahkemece anlaşılamadığı, davacı taraf talep ettiği asıl alacak için faiz hesaplayarak talepte bulunmuş olsaydı, davalının talebinin anlaşılabileceği, oysaki davacının işlemiş faiz miktarını hesaplayarak talepte bulunmadığı, davacı temerrüt tarihinden sonraki bir tarih yönünden faiz yürütülmesini talep ettiğinden, talep edilen tarih yönünden temerrüt faizine hükmedileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 543.257,04 TL'nin 31.12.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce yapılan yargılama neticesinde, HAGB kararları bir mahkumiyet hükmü değilse de ceza yargılamasında ortaya konan maddi delillerin hukuk mahkemesince de delil olarak kabul edileceği, 280.000,00 USD bedelli tahsilat makbuzu ile ilgili ayrıntılı yapılan ve optik aletlerle düzenlendiği görülen kriminal raporda belgenin 280,00 TL olarak düzenlendiği ve sahtecilik neticesi 280.000,00 USD'ye dönüştürüldüğü hususundaki verilerin açıkça ortaya konulduğu, hukuk mahkemesinin bu raporu delil olarak kabul etmesinde hatalı bir uygulama bulunmadığı, yine ceza mahkemesi heyetindeki hakimlerin görevden uzaklaştırılmış olmasının verilen kararın geçersizliği ve toplanan delillerin yok hükmünde sayılması sonucunu doğurmayacağı, ilgili ilam hakkında ilamın geçersizliğini kılan bir başka mahkeme kararı da bulunmadığı, açıklanan sebeplerle davalının istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, protokolün taraflar arasındaki İstanbul 8. İcra Müdürlüğü'nün 2009/16581 esas sayılı dosyasında takibe konu edilen 106.775,00 USD tutarlı senet hakkında düzenlendiği, tarafların bu takip nedeni ile alacaklının protokole göre alacağının kalmadığını beyan ettikleri, işbu takibe konu senedin davalı ödemesi olarak muhasebeleştirildiği tarihteki USD kuru 1.24 olmakla senedin 133.308,59 TL olarak cari hesaba dahil edildiği, bu senet ödenmediği için tekrar davalının borçlandırıldığı, sonradan bu senet hakkında protokol düzenlendiğine göre tüm cari hesaptan protokole göre bu senet nedeni ile 175.111,00 TL mahsup yapılmasının doğru olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 27.832,42 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 02/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda Bölge Adliye Mahkemesince hükmedilecek istinaf red harcı ile Yargıtayca hükmedilecek onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
    T.C. Anayasasının 73/3 maddesinde "Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı",
    492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
    (1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
    1/e maddesinde "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı"
    2.a maddesinde de "1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik merciilerinin 1. fıkra dışında kalan kararlarında" maktu harç alınacağı düzenlenmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
    Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
    Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir. (Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
    1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
    Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
    Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
    Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararının, niteliğine göre maktu olmalıdır.
    Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

    Hemen Ara