Esas No: 2019/1785
Karar No: 2020/866
Karar Tarihi: 25.02.2020
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/1785 Esas 2020/866 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-... 2-... 3-... vekili Avukat ... 4-... vekili Avukat ... 5-... vekili Avukat ... 6- ... 7-... 8-... 9-... 10-... 11-... 12-... 13-... 14-... 15-... 16-... 17-...
Davacı ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 17/06/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 13/04/2018 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı tarafından, duruşmasız olarak incelenmesi de davalılar ..., ..., ... vekili ile davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25/02/2020 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asıl ... ile karşı taraftan asıl ... geldiler. Diğer davalılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Davacının davalılar ... ve ...’a yönelik temyiz itirazları yönünden; dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddedilmelidir.
2-Davacının, davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...., ...,...’ya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava, meslek kuruluşu tarafından verilen disiplin cezası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı ve davalılar ..., ..., ... vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kendisinin avukat olduğunu, vekil olarak davalarını takip ettiği ..."den olan ücret alacağı nedeniyle bu şahısla aralarında avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığını ve ..."den 17/08/1997 düzenleme tarih ve 800,00TL bedelli bono aldığını, vade tarihinin iki yıl olarak kararlaştırılmasına rağmen yanlışlıkla 1 ay 13 gün vadeli olarak 09/10/1997 şeklinde yazıldığını, vade tarihindeki (7) rakamının, senedin tanzim tarihi olan 27/08/1997 tarihinde, borçlu .... huzurunda davacı tarafından (9) rakamına çevrilerek vade tarihinin 09/10/1999 olarak düzeltildiğini ve senedin Çaykara İcra Müdürlüğünün 2002/6 esas sayılı dosyası ile ... mirasçısı ... aleyhine icraya konulduğunu, ..."ün, davacının zamanaşımına uğramış senedi kurtarmak için tarihleri değiştirdiği iddiası ile savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu,..."ün davasını takip eden davalı ..."ın Çaykara İcra Hukuk Mahkemesinin 2002/1 sayılı dosyasına sunduğu imzaya itiraz dilekçesinde iftira niteliğinde ifadeler kullandığını, hakkındaki iddiaların avukatlık mesleğiyle ilgili olmadığını, kendi alacağı için asil olarak icra takibi başlattığını bu nedenle de genel hükümlere göre asliye ceza mahkemesinde yargılanması gerektiğini, tüm bunlara dikkat etmeyen davalıların hakkında "üç ay süre ile işten çıkarma" cezası vererek görevlerini kötüye kullandıklarını ve iftira suçunun ortağı olduklarını, bu iddialar nedeniyle ağır ceza mahkemesinde yargılandığını ve iğfal kabiliyeti bulunmayan tahrifat yapılan bonoyu özel alacağından dolayı kullandığından bahisle, hakkında suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verildiğini, bu aşamada Trabzon Barosu Disiplin Kurulunca önce "üç ay süre ile işten çıkarılma" disiplin cezası ile akabinde "altı ay süre ile işten çıkarılma" disiplin cezalarının verildiğini, Baronun, özel alacağından dolayı yaptığı işlemi, müvekkil ilişkisi gibi görerek işlem tesis ettiğini, Türkiye Barolar Birliği’nin de bu cezaları onadığını, açmış olduğu iptal davasının da reddedildiğini belirterek, uğranılan maddi ve manevi zararlarının davalılardan müşterek müteselsilen tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalı ... ve ... disiplin kurulu tarafından verilen kararlar için şikayetin üst mercilere yapılması gerektiğini, şikayet sonucu üst merciler tarafından verilen kararla o kararın artık kesinleşeceğini, netice olarak Trabzon Barosu Disiplin Kurulu tarafından verilen kararın derecattan geçerek kesinleştiğini belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalılar ..., ... ve ... vekili; usule yönelik itirazlarında davanın müvekkillerine değil Baro ya da Türkiye Barolar Birliğinin tüzel kişiliğine karşı ve idari yargı mercilerinde ikame edilmesi gerektiğini, davanın haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları için öngörülen zamanaşımı süresinde açılmadığını, davacının işlediği disiplin suçunun soruşturulmasında görevli olan müvekkilleri ... ve ..."ın bu hususta hukuka uygun ve tarafsız şekilde hareket ettiklerini, davacı hakkında Trabzon Barosu Disiplin Kurulu tarafından verilen kısa süreli işten çıkarma disiplin cezasının davacı tarafın itirazı üzerine Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu tarafından reddedildiğini, bu itirazın reddine ilişkin kararın Adalet Bakanlığınca onaylanarak davacı hakkında verilen cezanın kesinleştiğini, bu durumun müvekkillerinin yasal görevlerini yasalara uygun olarak yerine getirdiklerini gösterdiğini belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., davanın haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları için öngörülen zamanaşımı süresinde açılmadığını, bu nedenle davacının talebinin zaman aşımına uğradığını, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu tarafından verilen disiplin cezasının tüm yargısal denetimden geçerek kesinlik kazandığını, bu açıdan verilen bu kararda usulsüzlük bulunmadığını, müvekkilinin görevini icra ederken hukuka uygun ve tarafsız şekilde hareket ettiğini, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle hukuki sorumlulukları olmadığını ancak kişisel kusurlarından sorumlu olduklarını, ancak davacı tarafından müvekkili için özel bir kusur isnadı bulunmadığını, davacının söz konusu disiplin cezası nedeniyle herhangi bir zarara uğramadığını belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., davalı ..., davalı ..., davalı ... ayrı ayrı verdikleri dilekçeler ile, usule yönelik itirazlarında davanın haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları için öngörülen zamanaşımı süresinde açılmadığını bu nedenle davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu tarafından verilen meslekten çıkarma cezaları ile ilgili açılacak davaların idari nitelikte olduklarını bu nedenle bu davaların Adalet Bakanlığı hasım gösterilerek idare mahkemelerinde açılması gerektiğini, esasa yönelik itirazlarında Trabzon Barosu Disiplin Kurulu tarafından verilmiş olan ve davacı tarafından davaya konu yapılan "üç ay süre ile işten çıkarma cezası"nın tüm hukuki denetim yollarından geçerek kesinleştiğini belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., usule yönelik itirazlarında davanın haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları için öngörülen zamanaşımı süresinde açılmadığını bu nedenle davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın kendisine değil Trabzon Barosu ya da Türkiye Barolar Birliği"nin tüzel kişiliğine karşı ve idari yargı mercilerinde ikame edilmesi gerektiğini, esasa yönelik itirazlarında ise davacının işlediği disiplin suçunun yargılamasında kendisinin 1136 Sayılı Avukatlık Yasasının ilgili hükümlerine göre ve tarafsız şekilde hareket edildiğini, üyesi olduğu Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu tarafından verilmiş olan ve davacı tarafından davaya konu yapılan "üç ay süre ile işten çıkarma cezası"nın tüm hukuki denetim yollarından geçerek kesinleştiğini, davacı ile arasında herhangi bir kişisel sorunun olmadığını, bu açıdan davacıya iftira atmak ya da disiplin yargılamasında görevini kötüye kullanma gibi bir durumunun söz konusu olmadığını belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... vekili, usule yönelik itirazlarında davanın haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları için öngörülen zamanaşımı süresinde açılmadığını bu nedenle davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu başkan ve üyelerinin bu davada davalı olarak husumet ehliyetinin bulunmadığını, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu tarafından verilen meslekten çıkarma cezaları ile ilgili açılacak davaların idari nitelikte olduklarını bu nedenle bu davaların idarenin hasım gösterilerek idare mahkemelerinde açılması gerektiğini, Trabzon Barosu Disiplin Kurulu tarafından verilen ve denetim sonucu kesinleşen "üç ay süre ile işten çıkarma cezası"na davacı tarafın riayet etmemesi nedeni ile hakkında "altı ay süre ile işten çıkarma cezası" verildiğini, söz konusu bu kararın ise itiraz sürecinde zaman aşımına uğraması nedeni ile kaldırıldığını, bu itibarla müvekkil ve diğer disiplin kurulu üyelerinin haksız ve kasta dayalı bir kararlarının olmadığını, davacının verilen karardan dolayı avukatlık hakkının elinden alınarak avukatlık yapmayarak maddi bir kayba uğramadığını belirterek, davanın öncelikle zamanaşımı ve husumet yokluğu nedeniyle usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalılar ... ve ...; davanın haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları için öngörülen zaman aşımı süresinde açılmadığını bu nedenle davacının talebinin zaman aşımına uğradığını, davacı hakkında verilen disiplin cezası kaldırılmadan bu şekilde bir tazminat davası açılamayacağını, davacı tarafından bahsi geçen senet üzerinde tahrifatın yapıldığının ikrar edildiğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada senette tahrifat yapıldığının tespit edildiği, bu açıdan davalılar ... ve ..."ın kusurlu ve hukuka aykırı bir fiillerinin oluşmadığı; diğer davalılar Trabzon Barosu Disiplin Kurulu üyeleri ve Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu üyeleri tarafından yürütülen disiplin soruşturmasının ilgili mevzuata uygun olduğu, davacı hakkında verilen bu disiplin cezasının da yargı denetiminden geçerek kesinleştiği, davalıların kusurlu ve hukuka aykırı bir fiillerinin oluşmadığı; davacının, hakkında verilen bu disiplin cezası nedeniyle maddi ve manevi bir zarara uğradığına ilişkin somut bir bilgi ya da belgenin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 135. maddesinde, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının belli meslek mensuplarının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişileri oldukları düzenlenmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Baroların Kuruluş ve Nitelikleri” başlıklı 76.maddesinde, Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak tanımlanmıştır. Şu halde; adı geçen davalılar barodaki idari görevleri dolayısıyla kamu görevlisi kapsamındadırlar.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için gerekli olan şartlar olup mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartı olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanun"un 115/1. maddesine göre de mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracak, taraflar da dava şartı noksanlığını yargılamanın her aşamasında ileri sürebilecektir.
Yukarıda açıklanan Anayasa ve kanun maddeleri gereği, uyuşmazlıkta; öncelikle husumet sorunu irdelenmelidir. Davacı, avukat olup eldeki bu davayı mensubu olduğu baro ve Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu üyelerine karşı açmıştır. Aralarındaki ilişkinin başlangıcı, kapsamı ve sınırı ise yasa ile belirlenmiştir. Bu anlamda, aralarında bağımlılık (tabiiyet) ilişkisi söz konusudur. Diğer yandan, davalıların işlemlerinin, kural olarak kamu hizmeti niteliğini taşıdığı da tartışma dışıdır. Davacının zarar görmesine neden olarak gösterilen işlem ve eylemler, kamu hizmetinin işleyişi sırasında meydana gelmiştir. Şu durumda, dava dilekçesindeki açıklamalar ve ileri sürülen zararın gerçekleşme biçimi gözetildiğinde davanın, hizmet kusuruna dayandığı anlaşılmaktadır.
Somut davada, davacı hakkında yürütülen disiplin kovuşturması Avukatlık Kanunu hükümlerine göre yapılmış ve davacı da hakkında yürütülen bu disiplin kovuşturması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur. Trabzon Barosu Başkanlığı ve Türkiye Barolar Birliği yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun maddeleri gereği kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olup davalılar da barodaki idari görevleri nedeniyle kamu görevlisi olduğuna göre, bu görevleri nedeniyle haklarında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esastan incelenmesi ve yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., Mustafa Ustaömeroğu, ..., ... yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar ..., ... ve ... vekili ile davalı ...’in temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davacının davalılar ... ve ...’a yönelik temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.