Esas No: 2021/278
Karar No: 2022/4365
Karar Tarihi: 02.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/278 Esas 2022/4365 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/278 E. , 2022/4365 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.01.2019 tarih ve 2018/86 E. - 2019/8 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce verilen 01.10.2020 tarih ve 2019/379 E. - 2020/780 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 2015-2016,2016-2017 yılları arasında kesin olarak, 2017-2018 yılları için ise anlaşılması halinde opsiyonel olarak öğrenci taşıma sözleşmesi akdedildiğini; ancak davaya konu sözleşmenin 2016 yılının Eylül ayında davalı şirket tarafından eylemli olarak feshedildiğini, oysa sözleşmenin 13. maddesi uyarınca işbu sözleşmenin tarafların birbirlerine yazılı muvafakat vermesi ile fesih edilebileceğini, bunun dışında hiçbir şekilde feshedilemeyeceğini, aksi halde fesheden ya da etmeye çalışan tarafın 100.000,00 TL tazminat ödemeyi peşinen kabul ettiğini, müvekkili şirketin diğer zararlarına ilişkin tazminat davası açma haklarını saklı tuttuklarını ileri sürerek, sözleşmenin, sözleşmeye aykırı bir şekilde feshedilmeye çalışıldığının tespiti ile sözleşmenin 13. maddesine aykırılıktan dolayı 100.000,00 TL.'lik ceza şarttan şimdilik 10.000 TL’nin, temerrüt tarihi olan 08.11.2016 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında 08.09.2015 tarihli öğrenci taşıma sözleşmesi akdedildiğini, 2015-2016 eğitim ve öğretim döneminde sözleşmenin uygulandığı; 2016-2017 eğitim yılı için davacı tarafla taşıma ücretleri konusunda görüşmeler yapıldığı; ancak ücretlerin hangi oranda uygulanacağı hususunda mutabakat sağlanamadığı, 28.08.2007 tarihli Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’nin 5. maddesinin d fıkrası gereğince davacı şirketin “Yetkili mercilerce belirlenen okul servis araçları fiyat tarifelerindeki ücrete uymakla” yükümlü olduğu halde bu tarifeden fazla ücret talep ederek yönetmeliğe aykırı davrandığını, müvekkili tarafından sözleşmenin fesh edilmediğini, davacının haksız ve hakkaniyete aykırı olarak cezai şart talep ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı vekilince, taraflar arasındaki sözleşmenin eylemli olarak feshedildiği bu nedenle davalının sözleşmede belirtilen tutar oranında cezai şartı ödemekle yükümlü olduğu iddiasıyla eldeki davanın açıldığı anlaşılmakta ise de; 28.08.2007 tarihli Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’nin, Okul Servis araçlarının kiralanması başlıklı 7. maddesinde yer alan ''Okul servis araçlarının kiralanması; her yıl okul-aile birliği yönetim kurulu başkanının başkanlığında, okul-aile birliği yönetim kurulunca belirlenecek bir temsilci, okul-aile birliği yönetim kurulunca çocuğu servisle taşınan veliler arasından tespit edilecek dört veli, okul koruma derneği yönetim kurulunca belirlenecek bir temsilci ile varsa okul eğitim vakfı yönetim kurulunca belirlenecek bir temsilcinin katılımlarıyla oluşturulacak komisyon tarafından yapılır.(2) Gerçek ve tüzel kişiler, birlikte taşıma hizmeti yapabilirler. Ancak, adlarına tescilli taşıtların koltuk sayısı, taşınacak toplam öğrenci sayısının (Değişik ibare:RG-6/8/2013-28730) üçte birinden az olamaz. Bu husus kiralanma aşamasında Komisyon tarafından dikkate alınır. (3) Öğrenci velileri istemeleri halinde, çocuklarını herhangi bir okul servis aracı işleteni ile anlaşarak da taşıtabilirler. (Ek cümle:RG-6/8/2013-28730) Bu hakkın kullanılması halinde; ilgililerine/yararlananlara kamu hizmetinin sunulmasında ve okul alanının kullandırılmasında farklı muamelede bulunulamaz.'' hükmü nazara alındığında, servis hizmeti alınmasına dair sözleşme yapma yetkisinin oluşturulacak komisyona ait olduğu, buna göre davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan servis hizmeti verilmesine dair sözleşmenin geçerli nitelikte bir sözleşme olmadığı, sözleşmenin geçerli olmaması dikkate alındığında da, geçerli olmayan sözleşmeye dayanılarak cezai şart talep edilemeyeceğinin anlaşıldığı, bir an için anılan yönetmelik hükümlerine rağmen taraflarca yapılan sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilse dahi, davacının temel iddiasının sözleşmenin eylemli olarak feshedildiği hususuna ilişkin olduğu, bu iddiasına delil olmak üzere davacı tarafından dosya içerisine bir takım fotoğraflar sunulmuş ise de, mevcut delillerin bu iddiayı ispatlamaya yeterli olmadığı, anılan yönetmelik hükmünde açıkça ifade edildiği üzere, öğrenci velilerinin istemeleri halinde, çocuklarını herhangi bir okul servis aracı işleteni ile anlaşarak da taşıtabilecekleri hususu dikkate alındığında, davacı tarafından sunulan fotoğraflarda görülen, davalıya ait okul bahçesinde yer alan dava dışı kişi ve/veya şirketlere ait servis araçlarının davacının sözleşmeyi feshettiğine dair delil olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu sözleşmenin cezai şartın düzenlendiği 13. maddesinin incelenmesi gerektiği, anılan hükme göre, işbu sözleşme tarafların birbirlerine yazılı muvafakatname vermesi ile feshedilebilir. Bunun dışında hiçbir şekilde fesih edilemez. Fesheden veya feshetmeye çalışan taraf, diğerine 100.000 TL tazminat ödemeyi peşinen kabul eder. Taraflar işbu sözleşme metnini basiretli tacire yakışır şekilde, gerekli hukuki incelemeleri yaparak ve anlayarak imzalamışlardır. Anılan madde metnine göre taraflar arasındaki sözleşme, ancak ve sadece, her iki tarafın da yazılı muvafakati alınmak sureti ile fesih edilebileceği, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta bir tarafın haklı veya haksız fesih talebi, diğer tarafça kabul edilmediği sürece, sözleşmenin fesih edilemeyeceği, bu hükmün sözleşme özgürlüğü ilkesine uygun olduğunun söylenemeyeceği, zira sözleşme özgürlüğü kavramının, sözleşme yapma özgürlüğü kadar, sözleşme yapmama veya sözleşmeden dönme özgürlüğünü de içerdiğinin tartışmasız olduğu, Özel Hukukun temel ilkelerinden olan irade özgürlüğünün sözleşme hukuku alanındaki görünümü olan sözleşme özgürlüğüne, 6098 sayılı Kanun'un 26. maddesinde de yer verildiği, anılan maddeye göre tarafların bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilmesi olarak tanımlanan sözleşme özgürlüğü, kişinin sözleşme yapacağı kişiyi seçme özgürlüğü yanında, sözleşme yapmama özgürlüğünü de kapsadığı, somut uyuşmazlıkta taraflar arasındaki sözleşmenin cezai şartı düzenleyen 13. maddesi, sözleşme özgürlüğü ilkesine aykırı bulunduğundan geçersiz olup, bu maddeye dayanarak cezai şart talep eden davacının talebinin de reddi gerekeceği, zira ceza koşulunun, tarafların irade özerkliği ve sözleşme özgürlüğü ilkelerine dayandığı, bu ilkeler içinde tarafların cezanın miktarını serbestçe belirleyebilecekleri, aşırı cezanın indirilmesinin de istenebileceği, ancak indirim yapılabilmesi için her şeyden önce aşırı da olsa geçerli bir ceza koşulu anlaşmasının mevcut olması gerektiği, ceza koşulu bizzat veya asıl borç nedeniyle geçerli değilse, indirim yapılmasına gerek bulunmadığı(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 24. Baskı, s:1331.), diğer bir deyişle ceza koşulunun asıl sözleşmenin yanında, bizzat da geçerli olması gerektiği, bu durumda mahkemece, davanın açıklanan gerekçeler ile reddi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davacı vekilinin ileri sürdüğü diğer istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına; davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.