Esas No: 2020/11420
Karar No: 2022/12079
Karar Tarihi: 22.11.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/11420 Esas 2022/12079 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/11420 E. , 2022/12079 K.Özet:
Mahkeme, sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri almış ancak bu tedbirlere uymadığı gerekçesiyle mahkumiyetine hükmetmiş. Ancak mahkeme kararı bazı eksiklikler içeriyor. Sanık hakkında önceden açılmış başka bir dava var mı, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanırken bu suçu işledi mi gibi sorular cevapsız kalmış. Ayrıca, mahkeme hüküm verirken bazı kanun maddelerine uygun davranmamış. Bu kanun maddeleri şunlardır:
- 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası
- 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi
- 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi
- 5271 sayılı CMK'nın \"Basit Yargılama Usulü\" başlıklı 251. maddesi
- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi
- 5237 sayılı TCK'nın 54. maddesi.
Mahkeme kararı bu eksiklikler ve hatalar nedeniyle bozuldu.
"İçtihat Metni"
Mahkeme : BAKIRKÖY 41. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine
mahkûmiyet
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1) Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, bu kapsamda UYAP’ta görülen Gaziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/1207 esas ve 2011/172 karar sayılı dosyasının getirtilerek incelenmesinden sonra;
a) Sanık bu suçu, Gaziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/1207 esas, 2011/172 karar sayılı dosyası ile hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b) Sanık bu suçu, Gaziosmanpaşa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/1207 esas, 2011/172 karar sayılı dosyası ile hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Kanun'la değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi, gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "...basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
3) İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 2013/8165 DS sayılı dosyasının aslı ya da onaylı örneğinin getirtilerek denetime imkan verecek şekilde bu dosya içerisinde bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
4) 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi gereğince yapılan tebligatta, tebligattan haberdar edilen kişi sadece imzadan imtina etme hakkına sahip olup, isim vermekten imtina edemeyeceğinden, İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 05/05/2014 tarihli uyarı yazısının, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi uyarınca yapılan tebliğ işleminin, isim ve imzadan imtina eden komşuya haber verilmesi nedeniyle usulüne uygun olmadığı anlaşıldığından tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazının devamına karar vermek gerektiği gözetilmeyerek mahkûmiyet kararı verilmesi,
5) Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının gösterilmesi ve daha sonra aynı maddenin 1. fıkrası gereğince bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle adli para cezasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, hapis cezasının doğrudan paraya çevrilmesi,
6) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan, suça konu uyuşturucu maddenin 5237 sayılı TCK'nın 54/4. maddesi yerine, TCK'nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi,
7) İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarınca suç konusu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 22/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.