Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/13520 Esas 2022/12118 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/13520
Karar No: 2022/12118
Karar Tarihi: 22.11.2022

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/13520 Esas 2022/12118 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanığın daha önce kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği ancak tebligata rağmen başvurmadığı için dosyanın kapatıldığı anlaşılmış. Bu sonraki bir dava da sanığa 7.300 TL adli para cezası verilmiş, ancak yapılan temyiz ve bozma süreçleri sonucunda dosyanın basit yargılama usulüne tabi olduğu belirtilip kararın bozulması gerektiği sonucuna varılmış. Bu nedenle, mahkeme kararı bozulmuş ve dosya yeniden değerlendirilmek üzere geri gönderilmiştir. Kanun maddeleri olarak TCK'nın 191/1 ve 50. maddeleri, CMK'nın 251. maddesi ve 5271 sayılı CMK'nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi açıklanmıştır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi'nin 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemeyi iptal ettiği belirtilmiştir.
10. Ceza Dairesi         2022/13520 E.  ,  2022/12118 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
    Hüküm : Mahkûmiyet

    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    Sanık hakkında Yalova (Kapatılan) 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.10.2013 tarih, 2013/185 esas ve 2013/114 sayılı kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunduğu, ancak sanığın usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen süresinde başvurmaması üzerine dosyanın kapatıldığı ve aynı mahkeme tarafından 13.02.2014 tarih, 2014/23 esas ve 2014/74 karar ile sanığın 5237 sayılı TCK'nın 191/1 ve 50. maddeleri uyarınca 7.300 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın sanık tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 29.03.2017 tarih, 2015/3551 esas ve 2017/2048 sayılı kararı ile bozulması üzerine yapılan yargılamada Yalova 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.03.2018 tarih, 2018/57 esas ve 2018/221 kararı ile sanığın TCK'nın 191/1, 62 ve 50. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın bu kararı da temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 12.11.2019 tarih, 2018/4108 esas ve 2019/6094 karar sayılı ilamı ile ''sanık hakkında; suç tarihi ve öncesinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilmiş tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin bir karar bulunup bulunmadığı, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı açılmış başka bir dava olup olmadığı, sanığın itiraza konu 18.04.2013 tarihli suçu, daha önce işlediği başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin, bu bağlamda 18.04.2013 tarihli suç açısından TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrası kapsamında kovuşturma şartının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından, UYAP kayıtları, Cumhuriyet Başsavcılığı ve denetimli serbestlik şube müdürlüğünden tüm tedavi ve denetim dosyaları sorulup, evrakın dosya arasına konularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi'' gerekçesiyle bozulduğu, ancak bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.12.2019 tarih, 32386 sayılı yazısı ile itiraz edilmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca yapılan incelemede, sanık hakkındaki kesinleşmiş ve derdest dosyalara ilişkin bilgilerin yer aldığı UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemeler neticesinde; sanığın, 18.04.2013 tarihli suçu, bu tarihten önce işlediği başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenmediğinin açık bir
    şekilde tespit edildiği, ayrıca UYAP sistemi ve kayıtları üzerinden yapılan incelemeye dair evrakların dosya arasına alınmamış olmasının eksiklik olarak değerlendirilemeyeceğine ilişkin 28.06.2022 tarih ve 2020/20-27 esas, 2022/489 karar sayılı ilamı ile karar verilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin kararının kaldırılması üzerine yapılan incelemede;
    Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişiklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; "mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, "Basit Yargılama Usulü" yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 22.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara