Esas No: 2012/2902
Karar No: 2012/5097
Karar Tarihi: 13.09.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/2902 Esas 2012/5097 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile katılma yolu ile davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı kooperatif ortağı iken 09.12.2009 tarihinde ortaklıktan istifa ettiğini, müvekkilinin, kooperatiften, 186.854,67 TL çıkma payı alacağı ile kooperatife ait arsanın değerinden hissesine düşen 40.000,00 TL ve huzur hakkı olarak da 10.500,00TL alacağı bulunduğunu, 2009 yılı bilançosunun kabul edildiği 10.04.2010 tarihli genel kurul toplantısında, ödemenin 3 yıl içinde, 6 eşit taksit halinde yapılacağı şeklinde erteleme kararı alındığını, erteleme kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, toplam 237.354,67 TL alacağın davalıdan faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili erteleme kararı alındığı için çıkma payı alacağın muaccel olmadığını, çıkma payı dışında arsa payı bedeli olarak ortaklara ödeme yapılmasının yasal dayanağı bulunmadığını, hiç bir yöneticinin huzur hakkını fiilen almadığını, fiilen taşeron gibi inşaatı yürüten üye Seyhan Kömürlü"ye ödendiğini, sayman üye olan davacının bunu bildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen 02.11.2011 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya 10.05.2010 tarihinde çıkma payını def"aten ödemesi halinde davalının acze düşeceği, 3 yıla yayılarak ödeme yapma kararının yerinde olduğu, çıkma alacağının muaccel hale gelmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile katılma yolu ile davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava, istifa eden davacının çıkma payı alacağının, ayrıca huzur hakkı alacağının ve arsanın değerinden hissesine düşen alacağın tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece, çıkma payı alacağının muaccel hale gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kooperatif üyeliğinden ayrılan ortak, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 17/1 nci maddesi ve anasözleşmenin 15/1"nci maddesi gereğince, ayrıldığı yıl sonu bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkını haiz olup, ayrıldığı yıl sonu bilançosunun ertesi yıl genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ay geçtikten sonra bu hak talep edilebilir. Aynı Kanun"un 17/2 nci maddesi uyarınca kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle ödemelerin 3 yılı aşmamak üzere geciktirilmesine ilişkin bir kararın, anılan aynı genel kurulda alınması ve
mahkemece, ödemenin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikte olduğunun bilirkişi raporu ile yargılama sırasında saptanması halinde, erteleme kararındaki süre geçmeden önce açılan dava, alacağın muaccel olmasından önce (erken) açıldığı gerekçesiyle reddedilmelidir.
Öte yandan, davalı kooperatif anasözleşmesinin 15/2" nci maddesinde "Ortaklığı sona erenlerin yerine ortak alınması halinde eski ortağın 21. madde uyarınca ödediği gider taksitleri derhal ödenir." hükmü yer almaktadır. Ayrılan ortağın doğrudan üyelik payı yerine yeni ortak alınması halinde eski ortağın yapmış olduğu ödemelerin derhal kendisine iade edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, anılan gerekçe ile erteleme kararı alınmış olsa bile davalı bu karardan yararlanamayacaktır. Gerek davacı yerine üye alınması gerekse alınmaması halinde iade edilecek aidatlar bakımından ifa günü belli olup, kooperatifin temerrüde düşürülmesi için ayrıca ihtar gönderilmesine gerek bulunmamaktadır. Diğer yandan, ihraç edilen ortağa kooperatif tarafından muacceliyet öncesi bir ödeme yapılması durumunda artık davacı alacağının muacceliyet tarihinin tespiti için 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17/ 1 nci ve anasözleşmenin 15 nci maddesi hükümlerindeki koşulların ve sürelerin aranmasına gerek bulunmamaktadır.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 13.maddesinde ortağın ana sözleşmeye uygun olarak yapacağı isteğe rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davalı kooperatif anasözleşmesinin 13.maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır. Ortağın istifa bildirimi, yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13.maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber, noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması, ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Tebliğ tarihinden itibaren istifa gerçekleşir. Öte yandan, Kooperatif anasözleşmesinin 13. maddesinde "Her ortak, hesap senesi sonundan en az bir ay önce yönetim kuruluna yazı ile başvurmak suretiyle ortaklıktan çıkabilir." hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, dosya kapsamına göre davacı, 09.12.2009 keşide tarihli noter ihtarnamesi ile ayrılma isteğinde bulunmuş, davalı 21.12.2009 keşide tarihli noter ihtarnamesi ile cevap vermiş olmakla, ihtarname davalıya ulaşmıştır. 24.02.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile de istifanın kabulüne karar verilmiştir. 10.04.2010 tarihli genel kurulda, "...istifa eden ve yönetim kurulu kararı ile çıkışı onaylanan ..."e (davacıya) kooperatifin acze düşmemesi için ödemenin 3 yılı geçmemek üzere, ilk ödemenin 30 Kasım 2010 tarihinde başlamak üzere 6 aylık periyotlarda eşit taksitler halinde ödenmesine, yeni üye kaydedilmesi halinde ödemenin def"aten ödenmesine" karar verilmiştir. Bu genel kurulda ödeme yapılmamasına ve ödemenin ertelemesine değil, ödeme yapılmasına karar verilmiş olup, çıkma payının ödenmesi benimsenmiştir. Bu durumda, mahkemece, 04.06.2010 dava tarihinde alacağın muaccel olmadığı sonucuna 10.04.2010 tarihli genel kurulda alınan bu karar gerekçe yapılarak varılması doğru olamamıştır.
Davacının istifası anasözleşmenin 13"ncü maddesindeki hüküm nedeniyle 2010 yılı için sonuç doğuracağından ve 2010 yıl sonu bilançosu da 2011 yılında toplanan genel kurulda kesinleşeceğinden, aynı genel kurulu izleyen bir ayın bitiminde çıkma payı alacağı muaccel
olacak; aynı genel kurulda anılan, 17"nci maddeye uygun ertelemeye ilişkin karar alınması ve ertelememenin kooperatifin varlığını tehlikeye düşüreceğinin bilirkişi raporu ile saptanması halinde erteleme sonuç doğuracak ve 3 yılı aşmamak üzere karar verilen erteleme süresinin sonunda çıkma payı muaccel olacaktır.
Bu durumda, çıkma payı alacağı erteleme kararı alınmaması halinde dahi en erken 2011 yılında muaccel olmuş ise de, dava sırasında yönetim kurulunun 29.11.2010 tarihli kararı ile yeni üye alınmış olup, bu yeni üyenin davacıdan boşalan üyelik payı yerine alındığı davalı vekilinin 30.01.2012 tarihli dilekçesinde kabul edilmiştir. 10.04.2010 tarihli genel kurulda yeni üye alınması halinde ödemenin def"aten yapılmasına da karar verildiğine ve esasen anasözleşmenin 15/2"nci maddesi de bunu öngördüğüne göre, yeni üyenin alındığı 29.11.2010 tarihinde çıkma payının tamamı muaccel olmuş ve bu tarihten itibaren temerrüt faizi işlemeye başlamıştır. Yine davalı vekilinin aynı tarihli dilekçesi ekindeki döküme göre, davalı kooperatif 186.858,00TL çıkma payının tamamını, dava sırasında 30.11.2010, 16.03.2011, 16.05.2011 ve 12.07.2011 tarihinde olmak üzere ödemiş olup, bu ödemeler 12.04.2011 ve 16.12.2011 tarihli dilekçeler ile de davacının da kabulündedir. Bu dilekçelerde, davacı vekili, 10.05.2010 tarihinden itibaren temerrüt faizinin ödenmesi gerektiğini ileri sürdüğü gibi, esasen dava dilekçesinde temerrüt faizi istenilmekle, 818 sayılı BK"nun 13/2"nci maddesi uyarınca "halin icabı" kapsamında, davacı temerrüt faizi hakkını dava sırasındaki tahsilden önce saklı tutmuş olmaktadır. Bu durumda, çıkma payına ilişkin ana alacak, dava sırasında ödenmekle dava, ana alacak miktarı kadar konusuz kalmış ise de, davalının 29.11.2010 tarihinden itibaren başlayan işlemiş temerrüt faiz borcunun miktarı tespit edilip, hüküm altına alınmalıdır.
Öte yandan, davacının huzur hakkına ve arsanın değerinden davacıya düşen paya ilişkin alacak kalemlerine yönelik 02.11.2011 tarihli bilirkişi raporundaki görüşün gerekçede özetlenmesi ile yetinilmiş, bu kalemlere yönelik bir tartışma ve değerlendirme yapılmamış, davacı vekilinin anılan rapora 16.12.2011 ve 07.02.2012 tarihli dilekçeleri ile yaptığı itirazlar üzerinde durulmamış, ek rapor alınmamış olup, bu kalemler yönünden gerekçesizlik ve eksik inceleme nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.
2-) Bozma nedenin göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi