Esas No: 2022/6197
Karar No: 2022/8148
Karar Tarihi: 20.10.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/6197 Esas 2022/8148 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/6197 E. , 2022/8148 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi - ... (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesi
MAKTUL :...
MAĞDURLAR :..., ..., ... ..., ... ..., ..., ...
SUÇLAR :Kasten öldürme, nitelikli yağma, nitelikli yağmaya teşebbüs, kasten yaralama, suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme
HÜKÜMLER :A) ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/01/2020 tarih, 2015/54 Esas ve 2020/38 sayılı kararı ile;
1) Sanık ... hakkında: maktul ...'i kasten öldürme suçundan TCK'nin 30/2, 38/1, 220/5, 81/1, 53, 58. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla,
2) Sanık ... hakkında: maktul ...'i kasten öldürme suçundan TCK'nin 81/1, 53, 58. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla,
3) Sanık ... hakkında: maktul ...'i kasten öldürme suçundan TCK'nin 81/1, 53, 58. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına dair karar.
B) ... (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2012 tarih, 2008/22 Esas ve 2012/34 sayılı kararı ile; sanık ... hakkında:
1)Suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme suçundan TCK'nin 220/1, 220/3, 58. maddeleri uyarınca 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla,
2) Mağdur ...'e yönelik nitelikli yağma suçundan 5237 TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla TCK 149/1-c-f-g, 35/2, 58. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezasıyla,
3) Mağdur ...'e yönelik nitelikli yağma suçundan TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla TCK 149/1-c-f-g, 53, 58. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezasıyla,
4) Mağdur ...'e yönelik kasten yaralama suçundan TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla 5237 sayılı TCK 86/1, 53, 58. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezasıyla,
5) Mağdur ... ...'ya yönelik nitelikli yağma suçundan TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla TCK 149/1-c-f-g, 53, 58. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezasıyla,
6) Mağdur ... ...'a yönelik nitelikli yağma suçundan TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla TCK 149/1-a-c-f-g, 58. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla,
7) Mağdur ...'a yönelik nitelikli yağma suçundan TCK'nin 149/1-c-f-g, 35/2, 53, 58. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezasıyla,
8) Mağdur ...'a yönelik nitelikli yağma suçundan TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla TCK 149/1-c-d-f-g, 58. maddeleri uyarınca 12 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına dair karar.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanıklar ..., ... ve ... hakkında ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/01/2020 tarih, 2015/54 Esas ve 2020/38 sayılı kararıyla kurulan mahkumiyet hükümlerinin Dairemizin 07/03/2022 gün ve 2021/10068 Esas, 2022/1769 karar sayılı ilamı ile onanmasına, yine sanık ... hakkında ... (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/02/2012 tarih, 2008/22 Esas ve 2012/34 sayılı kararıyla kurulan mahkumiyet hükümlerinin ise Dairemizin 04/11/2014 gün ve
2014/3733 Esas, 2014/4875 karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği,
Dairemizin 04/11/2014 gün ve 2014/3733 Esas, 2014/4875 karar ile 07/03/2022 gün ve 2021/10068 Esas, 2022/1769 karar sayılı onama ilamlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 08/06/2021 ve 24/05/2022 tarih, KD - 2021 / 23795 sayılı itiraznameleri ile;
A) 08/06/2021 tarihli itiraz uyarınca;
“... Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. Madde ile Görevli) 21/08/2008 tarih, 2008/54 Soruşturma, 2008/28 Esas ve 2008/17 İddia sayılı iddianamesinde "... ili ve çevresinde "Öterler grubu olarak belirtilen suç örgütüne yönelik ... CMK 250. madde ile görevli nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğinden 12/01/2007 tarihi ile 30/10/2007 tarihleri arasındaki zaman diliminde telekomünikasyon yolu ile iletişimin dinlenip tespiti ve kayda alınmasına, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ve adı geçen suç örgütü yöneticisi ve üyelerinin çeşitli tarihler arasında teknik araçlarla gizli olarak izlenmesine, ses ve görüntü kayıtlarının alınmasına yönelik kararlar alınarak yürütülen soruşturma sonucu elde edilen deliller ışığında" denildikten sonra "Örgüt Liderleri ve Yönetim Kadrosundan Olanlar" başlığı altında sanık ...'le ilgili olarak "Aynı örgütün ... ile birlikte yönetimini üstlenmiştir. Örgütün mali kanadından sorumlu olup, ... Finans isimli iş yerini örgütün yöneticilerinden olan ... ... ile birlikte işletir. Örgütün kurucu ve yöneticisi konumundadır. Örgüt içerisinde Abi olarak adlandırılır" şeklindeki tanımlama ile birlikte diğer örgüt kurucu, yönetici ve üyeleri hakkında bilgi verildikten sonra, işlenen suçlar ayrı ayrı anlatılıp, sanıklar hakkında, suç örgütü kurma ve yöneticiliğini yapma, suç örgütüne üye olma, kasten öldürme, tasarlayarak öldürme ve bu suça azmettirme, yağma ve bu suça teşebbüs, mala zarar verme, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, olası kastla yaralama, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, tehdit ve suçluyu kayırma suçlarından dava açılmıştır.
Yapılan yargılama sonunda, ... (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.02.2012 tarih, 2008/22 (E), 2012/34 (K) sayılı ilamıyla, sanık ... hakkında diğer suçlar hakkında verilen mahkumiyet ve beraat kararları dışında, yukarıda "Konunun Takdimi" başlığı altındaki 8 ayrı suçtan mahkumiyet kararı verilmiştir.
Gerekçeli kararın 329. sayfasında "Tutanak, Rapor, Kroki ve Belgeler" başlığından sonra devam eden sayfalarda sanık ...'in, ..., ... ..., ... ..., ... ... Kayalioğlu, ... ..., ... adlı şahıs ve ... ... arasındaki dinleme kayıtları içeriklerine yer verildikten sonra, 410. sayfadaki "Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak, Örgüte Üye Olmak ve Suç Örgütüne Yardım etmek Suçları İle İlgili Yapılan değerlendirme" başlığı altındaki 412. sayfasında sanık ...'in örgüt yöneticisi olarak mahkumiyetine gerekçe olarak, "suç örgütü lideri ...'in, örgüt yöneticisi ...'in isminin öne Esas No : 2022/6197
çıkarılmayıp gizli tutulması yönündeki emir ve talimatlarına, ...'in de genel olarak telefonla konuşmayı tercih etmemesine rağmen yukarıda safya 323'te ..., ... ... ve özellikle sayfa 331'de ... ... ile "Telefonda konuşulacak şeyler değil bunlar, yani..." şeklindeki tutum ve davranışını doğrulayan bir konuşma olması bakımından dikkat çekici bulunmuş, yine aynı sanığın sayfa 333, 334, 335'te ... ... Kayalioğlu ile, sayfa 335, 336'da ... ..., ... adlı şahısla, sayfa 350 ve 351'de ... ... ile yaptığı telefon konuşma içeriklerinden anlaşıldığı gibi bu şahıs ile birlikte, yine aynı şekilde dosyada daha fazla sayıda telefon görüşmesi olan sanık ...'ın da dosyadaki tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi yapıldığında örgüt yöneticisi oldukları mahkememizce değerlendirilmiş ve kabul edilmiştir. İtirafçı sanıkların daha sonraki aşamalarda bu itiraflarından dönmeleri, suç örgütünün yargılama sırasında dahi korkutucu gücünün devam ettiğini göstermektedir. Her ne kadar sanık ... bazı olayların gerçekleştiği tarihlerde cezaevinde ise de, suç örgütünde yönetici olarak gücünün devam ettiği, ziyaretine gelen örgüt mensupları aracılığı ile emir ve talimatlar vererek örgütsel faaliyetini sürdürdüğü anlaşılmıştır" denilmiştir.
1-Sanık ... hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme" suçundan dayanılan delillerin sanığın mahkumiyetine yeterli olmayıp suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı ve buna bağlı olarak TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla mahkumiyetine karar verilen “mağdur ...’e karşı yağma”, “mağdur ...’e karşı yağma”, “mağdur ...’i kasten yaralama”, “mağdur ...’ya karşı yağma” ve “mağdur ... ...’a karşı yağma” suçlarından verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin olarak;
Suç işlemek için örgüt kurma suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK'nin 220. maddesine göre kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar ve yönetenlerin, aynı maddenin 5. fıkrasına göre de, örgüt yöneticilerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Kanunun aradığı anlamda bir örgütün varlığından söz edebilmek için en az 3 kişinin suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gereçlere sahip olarak biraraya gelmesi, örgütü yöneten kimselerin de örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde örgüt amacına uygun biçimde işleyişi sağlaması ve örgüt üyelerine görev verip örgütü yönetmesi, bu bağlamda amaç suçun gerçekleştirilmesi için kişileri organize ederek örgütsel disiplin içerisinde hiyerarşiyi sağlaması, emirlerinin de sorgulanmaması gerekmektedir.
Sanık ... aşamalardaki beyan ve savunmalarında, sanık ...'in kardeşi olduğunu, ancak onunla zaman zaman özel sebepler yüzünden konuşmadıklarını, bazı suçların işlendiği tarihlerde cezaevinde olduğunu, sırf sanık ...'in kardeşi olduğu için kendisinin örgüt yöneticisi olduğundan bahisle bir sürü suç yüklendiğini, örgüt üyesi olduğu iddia edilen kişilerin büyük çoğunluğunu tanımadığını, örgütle ve Esas No : 2022/6197
işlenen suçlarla bir ilgisinin ve bağlantısının bulunmadığını söyleyerek ve dinleme kayıtlarında geçen konuşmaların hangi hususlara ilişkin olduğunu anlatarak bütün suçlamaları reddetmiştir.
Yetmişten fazla sanığın yargılandığı davada, suç örgütü liderleri sanıklar ... ve ... ile örgüt üyeliğinden mahkum olan veya beraat eden sanıkların beyan ve savunmalarında, sanık ...'in suç örgütü adına talimat verdiğinden, örgüt yöneticisi olduğundan veya örgüt adına işlenen bir eyleme katıldığından bahsettikleri vaki değildir.
Gerekçede, sanığın bazı suçların işlendiği tarihlerde cezaevinde ise de ziyaretine gelen örgüt mensupları aracılığı ile emir ve talimatlar vererek örgütsel faaliyetini sürdürdüğü belirtilmesine rağmen, dosyada bulunan cezaevi kayıtlarına göre, hiç bir örgüt üyesinin ziyaretçi kaydının bulunmadığı, ziyaretine gelenlerin sanığın avukatı ile hakkında örgüt üyeliğinden dava bulunmayan bir kaç kişi ve sanığın kardeşi olan ...'den ibaret olduğu anlaşılmaktadır. ...'in de, sanığın kardeşi olması itibariyle ziyaretin aleyhe yorumlanamayacağı izahtan varestedir.
Sanık ... "... Finans" adında bir şirketin ... ... ile birlikte sahibi ve ortağıdır. ... ... hakkında da suç örgütüne üye olmaktan dava açılmış, ancak beraat kararı verilerek hakkındaki beraat hükmü kesinleşmiştir.
Mahkeme gerekçesinde, sanık hakkında başkaca bir delil bulunmadığından özelikle usulüne uygun olarak alınan dinleme kayıtlarına dayanılmıştır. Bu dinleme kayıtlarına göre, sanığın, örgüt lideri ve diğer yönetici sanık ile tespit edilmiş bir dinleme kaydı mevcut değildir. Sanığın dinleme kayıtlarında görüştüğü ve kayıt altına alınan konuşmalar, ... ..., ..., ... ..., ... ..., ... ... ... adlı şahıs ve ... ... arasındadır. Bu kişilerden ... ... sanığın avukatı olup, görüşme kaydının içeriği, hacze gidilen bir yerde alacağın tahsiline ilişkin olduğunu düşündürmektedir. ... ..., ... ..., ... ... ... adlı şahıs ve ... ... hakkında örgüt üyeliğinden açılmış bir dava bulunmayıp, mevcut konuşmalar suç örgütüyle bir bağlantısı olduğunu düşündürecek içeriklere sahip değildir. Gerekçede, sanık ile ... ... arasında geçen konuşmadaki "Telefonda konuşulacak şeyler değil bunlar, yani..." ibaresinden önceki, "Tabi iyi olur yani, ben bir şey anlamıyorum" şeklindeki ifadeden, sanığın anlatılan konuyu tam olarak anlayamadığından yüz yüze görüşmesi gerektiği sonucunun çıkacağı halde, bu husus yorum yoluyla sanığın aleyhine değerlendirilmiştir. Dinleme kayıtlarında adı geçen ..., örgüt üyeliğinden mahkumiyeti bulunan tek kişidir. Ancak konuşma içeriği değerlendirildiğinde, bir işle ilgili çıkan sorunun çözümüyle ilgili olarak sanığın" E, ben şimdi oraya gelsem ne yapcam, eee, Alara durmuyo da ağlayıp Esas No : 2022/6197
duruyor, dükkana getirmişler" şeklindeki ifadesi karşısında, konuşmanın örgüt yöneticiliği ile bir ilgisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Sanığın mahkum olduğu yukarıda bahsedilen hükümlerin onanarak kesinleşmesinden sonra, bozma üzerine sanık hakkında, maktuller ..., ... ve ...'e yönelik öldürme suçlarından ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/54 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında, sanığın mahkum olduğu suç tarihlerinde görev yapan kamu görevlileri ..., ... ve ... tanık olarak dinlenmişlerdir. Bu tanıklardan ... ... İl Merkez Jandarma Komutanlığında merkez ilçe adli kolluk sorumlusu olarak yüzbaşı, ... ... İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde kıdemli başçavuş ve ... de ... Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde emniyet mensubu olarak görev yapmışlardır.
Tanık ... beyanında, 2002 yılı Temmuz ayından 2007 yılı Temmuz ayına kadar ... İl Merkez Jandarma Komutanlığında merkez ilçe adli kolluk sorumlusu olarak yüzbaşı rütbesiyle çalıştığını, 7-8 ay ...’de bulunan çıkar amaçlı suç örgütlerini takip ettiklerini, 4422 sayılı Yasa kapsamında ... Özel Yetkili Mahkemeden alınan kararlar gereğince suç örgütlerinin telefon dinlemesi ve fiziki takip işlemleri yapıldığını, yaptıkları soruşturmalarda sanık ...’le ilgili herhangi bir delil ya da bulguya rastlayamadıklarını, kendisiyle yaptığı şahsi görüşmede de suç örgütü lideri vasıflarını taşımadığı kanaati oluştuğunu, zira silah taşımadığını, kız çocuğunu okula bizzat sanığın kendisinin götürüp getirdiğini, suç örgütü lideri konumunda olan bir kişinin bu tür şeyleri yapmasının kendilerine göre doğal olmadığını söylemiştir.
Tanık ... beyanında, sanıkların bir çoğunu ismen ya da yaptıkları soruşturma ve takipler nedeniyle tanıdığını, sanıklardan ...’i özellikle yakından tanıdığını, görev yaptığı süre içerisinde herhangi bir suç örgütüne üye olduğunu ya da çıkar amaçlı bir suç örgütünün faaliyetleri kapsamında bir suç işlediğini görmediğini, ...'in takip ettikleri örgütün lideri olduğunu, ...’i takip etmeleri nedeniyle sanık ...'i de dolaylı olarak takip ettiklerini, yaptıkları çalışmalarda herhangi bir suç örgütüyle bağını tespit edemediklerini, kendisini suç örgütü olduğu ileri sürülen kişilerle herhangi bir ortamda görmediğini ifade etmiştir.
Tanık ... beyanında, 2005-2006 yıllarında ... Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde saha sorumlusu olarak görevli olduğunu, örgüt elemanlarını takip ederken ... isimli şahsın grup elemanlarıyla hiçbir zaman bir yere gidip geldiğini, bu şahısların kullandıkları araçlara bindiğini, bunlarla bir irtibatının bulunduğunu görmediğini, kendi aracıyla kendi kafelerine ve eşinin dükkanına gidip geldiğini, fiziki olarak gözlemi itibariyle ...’in örgüt lideri Esas : 2022/6197
gibi davrandığını da görmediğini belirmiştir.
Örgüt lideri ... ve örgüt yöneticisi ... hakkında TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla veya doğrudan işledikleri 8 ayrı suçla (...'e yönelik nitelikli yağma ve mala zarar verme, ...'a yönelik nitelikli yağma, ...'a yönelik hürriyetinden yoksun kılma ve kasten yaralama, ... Akşin'e yönelik nitelikli yağma, ...'a yönelik nitelikli yağma, ...'a yönelik nitelikli yağma) ilgili dava ve mahkumiyet kararı bulunduğu halde, aynı örgütün yöneticisi olduğu iddia edilen sanık ... hakkında açılan bir dava ve mahkumiyet kararı dahi bulunmamaktadır.
Ceza hukukunun amacı maddi gerçeği hiç kuşkuya meydan bırakmadan bulmaktır. Küçük bir şüphenin bulunduğu bir yerde mahkumiyet hükmünün kurulması beklenemez.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.11.2009 tarih ve 2009/8-122-2009/266 sayılı kararında belirtildiği üzere "ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan 'in dubio pro reo' yani kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu içtihadı ışığında değerlendirme yapıldığında, sanık ...'in hiç bir aşamada suçlamaları kabul etmeyip, sırf sanık ...'in kardeşi olması nedeniyle kendisinin örgüt yöneticisi olduğundan bahisle bir sürü suç yüklendiğini savunması, çok sayıda sanığın yargılandığı davada, suç örgütü liderleri sanıklar ... ve ... ile örgüt üyeliğinden mahkum olan veya beraat eden sanıkların beyan ve savunmalarının hiç bir yerinde, sanık ...'in, örgütle bağı bulunduğuna suç örgütü adına talimat verdiğine, örgüt yöneticisi olduğuna veya örgüt adına işlenen bir eyleme katıldığına dair bir ifadenin bulunmaması, sanığın örgüt yöneticisi olduğuna dair tek delil olarak kabul edilen dinleme kayıtlarında şüpheyi ortadan kaldıracak tam ve kesin bir ifadeye rastlanmaması, bozma kararı sonra yapılan yargılama sırasında beyanlarına başvurulan kolluk görevlisi olan kamu tanıkları ..., ... ve ...'in, çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik yaptıkları çalışmalar sırasında
sanık ...'in suç örgütü yöneticisi olduğuna dair hiç bir delil ve bulguya rastlamadıklarını, aksine sanığın örgüt yöneticisi gibi davranmadığını gözlemlediklerini söylemeleri karşısında, sanığın suç örgütü kurma ve yönetme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından hakkındaki kuşkunun tam olarak giderilemediği, dinleme kayıtlarının yorumlanarak varsayıma dayalı karar verilemeyeceğinden "şüphe sanık lehinedir" ilkesine göre beraat kararı verilmesi gerektiği, bütün bu yönleriyle, hakkında şüphe tam olarak giderilemeyen sanık ... hakkındaki "suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme" ve buna bağlı olarak TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla “mağdur ...’e karşı yağma”, “mağdur ...’e karşı yağma”, “mağdur ...’i kasten yaralama”, “mağdur ...’ya karşı yağma” ve “mağdur ... ...’a karşı yağma” suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının Bozulmasına karar verilmesi gerekirken Onanmasına karar verilmesinin, usul ve Yasaya aykırı olduğu düşünüldüğünden İtiraz yoluna gidilmesi zorunluluğu doğmuştur.
2-Sanık ... hakkında ...'a yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan kurulan hükümle ilgili olarak;
Mahkemece kabul edilen oluşa göre; kayınbabasından işleri devralan katılan ... ...'ın, icra takiplerinde tahsil edilen paralar nedeniyle avukat ...'ten 120.000 TL alacaklı olduğu, avukat İlker'in bu borcu azaltmak ve kendisine karşı yapılacak icra takibini önlemek için ... vasıtası ile ...'le konuştuğu, sonradan ...'in, kardeşi ... Kiriş ve ...'la birlikte katılan ... ...'ın yanına giderek borcun 30.000 TL'sinin ... tarafından kullanıldığı, 86.000 TL'sinin İlker tarafında ödeneceği söylendikten sonra "Bu olaya artık ... el attı, teklifi kabul et" dedikleri, teklifin kabul edilmediği, sanıklar ... ve ...'ın, kendisini ...'in çağırdığını, gelmezse kafasına sıkılacağını söylemeleri üzerine, katılan ...'in, yanına ...'i de alarak ... ...'taki Gözde Pastanesine giderek ..., ... ve ... ...'la görüştüğü, buradaki konuşma sırasında katılana, avukat İlker'in borcunun bir kısmının ...'e harcandığını söyleyerek alacağından indirim yapmasını istedikleri, katılan yine teklifi kabul etmeyince "o zaman görüşürüz, iyi olmaz, kafana sıkılır" diyerek tehdit ettikleri, katılanın bu tehdit ve baskılara rağmen icra takibine devam etmesi üzerine ..., ... ve ... Demirel'in katılana ait otoparka giderek katılan ...'i takip etmeye başladıkları, yine 6 kişi ile birlikte otoparka gelerek Cemal adındaki kişiye "ona göstereceğiz" şeklinde tehdit içeren sözler sarf ettikleri, katılan ...'in buna rağmen icra takibine devam ederek alacağın 30.000 TL'lik kısmını tahsil ettiği, geri kalan kısımla ilgili icra takibinin devam ettiği şeklindedir.
Bu kabul ve oluşa göre, sanık ... hakkında, diğer sanıklar ..., ..., ..., ... ..., ... Demirel ve ... ile birlikte, 2007 yılı içinde katılan ... ...'a yönelik tehditlerle suç örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten yarar sağlamak amacıyla yağma suçunu işlediğinden bahisle 5237 sayılı TCK'nin 149/1-c-f-g, 35/2, 53, 58. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararı verilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, sanık hakkındaki bu mahkumiyet hükmü, TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla değil, katılan ... ...'ın gerekçeli kararın 283. sayfasında yazılı beyanlarına dayanılarak ve doğrudan işlendiği kabul edilerek kurulmuştur.
Katılan ... ...'ın beyanlarından, sanık ... ile katılan arasında, avukat ...'in borcu nedeniyle paranın tahsili konusunda doğrudan bir konuşma ve görüşme olmadığı, hatta sanık ...'in cereyan eden bu olaylar sırasında cezaevinde olduğu, ancak onun adı kullanılarak tehditle katılanın alacağının bir kısmından vazgeçirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. UYAP kayıtlarına göre, sanık ...'in 24/11/2006 ve 11/11/2007 tarihlerinde başka suçlardan tutuklama kaydının bulunması ve katılanın bu yöndeki beyanları karşısında, olayların cereyanı sırasında sanığın tutuklu olarak cezaevinde bulunduğu doğrulanmaktadır.
Sanığın yağmaya teşebbüs suçunu işlediğinin kabulü için TCK'nin 37, 38 veya 39. maddesi kapsamında dosyaya yansıyan bir eyleminin somut olarak ortaya konulması gerekmekte olup, sanık ...'in diğer sanıkları, kendi adına katılanın alacağının bir kısmından vazgeçmesi için tehdit edilmesi yönünde azmettirdiğine, suçun işlenmesi sırasında diğer sanıklarla fikir ve irade birliği içinde eylem üzerinde hakimiyet kurduğuna veya diğer sanıkların eylemine "yardım eden" olarak iştirak ettiğine dair dosyaya yansıyan hiç bir delil mevcut değildir.
Bu yönüyle, sanık ... hakkında katılan ... ...'a yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği halde, soyut gerekçelerle mahkumiyet hükmü kurulması nedeniyle hükmün bozulması yerine onanmasına karar verilmesinin usul ve Yasaya aykırı olduğu düşünüldüğünden İtiraz yoluna başvurma gereği duyulmuştur.
3-Sanık ... hakkında ...'a yönelik nitelikli yağmadan kurulan hükümle ilgili olarak;
Gerekçeli kararın 434. sayfasındaki "Müşteki ...'a Tehdit ve Zorla Senet İmzalatmak Olayı" başlığı altındaki hükmün gerekçesinde, müşteki ...'in beyanlarına göre, müşteki ile ... ... arasındaki alacak verecek ilişkisinden kaynaklanan sorunlar ve mevcut borçtan çok fazlasının tehdit ve zorlamayla tahsil edilmeye çalışıldığı süreçte 2006 yılı Mart ayında sanık ... ...'ın, ... ve yanındakilerle birlikte, müştekinin işyerine gelerek tehditle 5 adet boş senet imzalatıldığının kabulü karşısında sübuta yönelik itirazı gerektirir bir neden yoktur.
Ancak, suçun doğrudan sanık tarafından işlendiği kabul edildiği halde, hükmün, suçu doğrudan işlemekten değil "TCK'nin 220/5 maddesi yollamasıyla" kurulması ve sanığın örgüt yöneticisi olarak suçu işlemediğinin kabulü halinde TCK'nin 58. maddesinin uygulanması hatalıdır.
Bu durumda, hüküm fıkrasından "TCK'nin 220/5 maddesi yollamasıyla" ibaresi ile TCK'nin 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkartılmasına karar verilmek suretiyle hükmün Düzeltilerek Onanmasına karar verilmesi yerine Onanmasına karar verilmesinin usul ve Yasaya aykırı olduğu düşünüldüğünden bu yönden de İtiraz yoluna gidilmiştir.” gerekçe gösterilmek suretiyle,
B ) 24/05/2021 tarihli itiraz uyarınca;
“1-Sanık ... hakkında maktul ...'e yönelik kasten öldürme suçunda, azmettirme ve örgüt yöneticisi olarak sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin olarak;
Sanık ... liderliğindeki suç örgütünün esas hedefi olan ...’ın öldürülmesine karar verilerek, bu eylem için yapılan plan sonucu ... zannedilerek, başına kask takarak motosikleti ile seyir halindeki ...'in örgüt üyeleri sanıklar ... ve ... tarafından öldürüldüğü olayda, sanık ...'in, örgüt yöneticisi olmaktan dolayı öldürme suçundan sorumlu tutularak, 5237 sayılı TCK'nin 30/2, 38/1 ve 220/5. maddeleri delaletiyle 5237 sayılı TCK'nin 81, 53, 58. maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmiştir.
Sanık ... hakkında maktul ...'e yönelik kasten öldürme suçundan verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin gerekçeli kararın 215. sayfasında hükmün gerekçesi "Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 02.11.2014 gün ve 2014/3733 Esas ve 2014/4875 karar sayılı bozma ilamındaki kabule ve dosya kapsamına göre, suç işlemek amacıyla ...’in liderliğinde kurulan ve yöneticiliklerini ... ve ...’ın yaptığı suç örgütünün esas hedefi olan başka bir olaydaki “yağma suçunun mağduru” mağduru ...’ın öldürülmesinin kararlaştırıldığı, bu kapsamda mağdurun bir süre izlendiği, olay günü akşam saat 20.00 sıralarında mağdurun işyerinden evine gittiği, bir süre sonra maktulün mağdura ait işyerine geldiği, buradan telefonla arayarak mağduru halı saha maçına davet ettiği, olumsuz cevap alması üzerine de fiziki özellikleri bakımından kendisine benzeyen mağdura ait motosikleti alarak, başına kask da takmak suretiyle yola çıktığı,bu sırada işyerine geldiği andan itibaren kendisini takip eden ve tetikçilik görevi kendilerine verilen sanıklar ... ve ...’ın da ...’ın kullandığı motosikletle maktulün peşine düştükleri, diğer sanıkların da telefonla sürekli irtibat halinde kalarak, eylemi yönlendirdikleri, takip sırasında sanıkların eylemlerini gerçekleştirebilmek için uygun anı kolladıkları, nihayet bir fırsatını bularak maktulün yanına yaklaştıkları sırada ...’ın açtığı ateş
sonucu, maktulün almış olduğu on iki adet mermi isabeti sonucu hayatını kaybettiği olayda, sanıkların öldürmeyi tasarladıkları kişinin kimliği konusunda hataya düştükleri, bu hatanın ise TCK’nin 30. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığı halde, ayrı ayrı “kasten öldürme” suçundan TCK’nin 81. maddesi uyarınca hüküm kurulması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde “tasarlayarak öldürme” suçundan, aynı Kanun'un 82/1-a maddesi uyarınca hüküm kurulmasının bozma nedeni yapıldığı anlaşılmıştır.
Atılı suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği, bu sebeple sanığın sorumlu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır." şeklinde açıklanmıştır.
Gerekçedeki bu açıklamaya göre, sanık ...'in, maktul ...'in öldürülmesinde TCK'nin 37, 38 veya 39. maddesi kapsamında dosyaya yansıyan bir eylemi mevcut olmayıp, örgüt üyeleri tarafından işlenen kasten öldürme suçundan sorumlu olmasının nedeni, suçun örgütün faaliyeti kapsamında işlenmesi ve sanığın da örgüt yöneticisi olarak kabul edilmesidir. Örgüt yöneticisi olarak kabul edilmesinin dayanağı da, ... (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.02.2012 tarih, 2008/22 (E), 2012/34 (K) sayılı suç örgütünde yönetici olmaktan 5237 sayılı TCK'nin 220/1, 220/3, 58. maddeleri uyarınca verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 04/11/2014 gün ve 2014/3733 Esas, 2014/4875 Karar sayılı ONAMA kararıdır.
Sanık ... yönünden 08/06/2021 tarihli İTİRAZMANE ile, sanığın suç örgütü kurma ve yönetme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, hakkında ... (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.02.2012 tarih, 2008/22 (E), 2012/34 (K) sayılı ilamı ile verilen mahkumiyet kararının onanmasına ilişkin Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 04/11/2014 gün ve 2014/3733 Esas, 2014/4875 Karar sayılı ilamına karşı İtiraz yoluna başvurulmuş, ancak bu itirazımız Yüksek Dairece henüz sonuçlandırılmamıştır. Dolayısıyla sanığın olaydaki hukuki durumunun ortaya konulması bakımından öncelikle bu itirazımızın değerlendirilmesi gerekmektedir.
08/06/2021 tarihli İtiraz Yazısında, sanığın örgüt yöneticisi olduğunun sabit olmadığına dair gerekçemiz şu şekildedir;
"Suç işlemek için örgüt kurma suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK'nin 220. maddesine göre kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar ve yönetenlerin, aynı maddenin 5. fıkrasına göre de, örgüt yöneticilerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Kanunun aradığı anlamda bir örgütün varlığından söz edebilmek için en az 3 kişinin suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gereçlere sahip olarak bir araya gelmesi, örgütü yöneten kimselerin de örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde örgüt amacına uygun biçimde ../..
işleyişi sağlaması ve örgüt üyelerine görev verip örgütü yönetmesi, bu bağlamda amaç suçun gerçekleştirilmesi için kişileri organize ederek örgütsel disiplin içerisinde hiyerarşiyi sağlaması, emirlerinin de sorgulanmaması gerekmektedir.
Sanık ... aşamalardaki beyan ve savunmalarında, sanık ...'in kardeşi olduğunu, ancak onunla zaman zaman özel sebepler yüzünden konuşmadıklarını, bazı suçların işlendiği tarihlerde cezaevinde olduğunu, sırf sanık ...'in kardeşi olduğu için kendisinin örgüt yöneticisi olduğundan bahisle bir sürü suç yüklendiğini, örgüt üyesi olduğu iddia edilen kişilerin büyük çoğunluğunu tanımadığını, örgütle ve işlenen suçlarla bir ilgisinin ve bağlantısının bulunmadığını söyleyerek ve dinleme kayıtlarında geçen konuşmaların hangi hususlara ilişkin olduğunu anlatarak bütün suçlamaları reddetmiştir.
Yetmişten fazla sanığın yargılandığı davada, suç örgütü liderleri sanıklar ... ve ... ile örgüt üyeliğinden mahkum olan veya beraat eden sanıkların beyan ve savunmalarında, sanık ...'in suç örgütü adına talimat verdiğinden, örgüt yöneticisi olduğundan veya örgüt adına işlenen bir eyleme katıldığından bahsettikleri vaki değildir.
Gerekçede, sanığın bazı suçların işlendiği tarihlerde cezaevinde ise de ziyaretine gelen örgüt mensupları aracılığı ile emir ve talimatlar vererek örgütsel faaliyetini sürdürdüğü belirtilmesine rağmen, dosyada bulunan cezaevi kayıtlarına göre, hiç bir örgüt üyesinin ziyaretçi kaydının bulunmadığı, ziyaretine gelenlerin sanığın avukatı ile hakkında örgüt üyeliğinden dava bulunmayan bir kaç kişi ve sanığın kardeşi olan ...'den ibaret olduğu anlaşılmaktadır. ...'in de, sanığın kardeşi olması itibariyle ziyaretin aleyhe yorumlanamayacağı izahtan varestedir.
Sanık ... "... Finans" adında bir şirketin ... ... ile birlikte sahibi ve ortağıdır. ... ... hakkında da suç örgütüne üye olmaktan dava açılmış, ancak beraat kararı verilerek hakkındaki beraat hükmü kesinleşmiştir.
Mahkeme gerekçesinde, sanık hakkında başkaca bir delil bulunmadığından özelikle usulüne uygun olarak alınan dinleme kayıtlarına dayanılmıştır. Bu dinleme kayıtlarına göre, sanığın, örgüt lideri ve diğer yönetici sanık ile tespit edilmiş bir dinleme kaydı mevcut değildir. Sanığın dinleme kayıtlarında görüştüğü ve kayıt altına alınan konuşmalar, ... ..., ..., ... ..., ... ..., ... ... ... adlı şahıs ve ... ... arasındadır. Bu kişilerden ... ... sanığın avukatı olup, görüşme kaydının içeriği, hacze gidilen bir yerde alacağın tahsiline ilişkin olduğunu düşündürmektedir. ... ..., ... ..., ... ... ... adlı şahıs ve ...
... hakkında örgüt üyeliğinden açılmış bir dava bulunmayıp, mevcut konuşmalar suç örgütüyle bir bağlantısı olduğunu düşündürecek içeriklere sahip değildir. Gerekçede, sanık ile ... ... arasında geçen konuşmadaki "Telefonda konuşulacak şeyler değil bunlar, yani..." ibaresinden önceki, "Tabi iyi olur yani, ben bir şey anlamıyorum" şeklindeki ifadeden, sanığın anlatılan konuyu tam olarak anlayamadığından yüz yüze görüşmesi gerektiği sonucunun çıkacağı halde, bu husus yorum yoluyla sanığın aleyhine değerlendirilmiştir. Dinleme kayıtlarında adı geçen ..., örgüt üyeliğinden mahkumiyeti bulunan tek kişidir. Ancak konuşma içeriği değerlendirildiğinde, bir işle ilgili çıkan sorunun çözümüyle ilgili olarak sanığın" E, ben şimdi oraya gelsem ne yapcam, eee, Alara durmuyo da ağlayıp duruyor, dükkana getirmişler" şeklindeki ifadesi karşısında, konuşmanın örgüt yöneticiliği ile bir ilgisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Sanığın mahkum olduğu yukarıda bahsedilen hükümlerin onanarak kesinleşmesinden sonra, bozma üzerine sanık hakkında, maktuller ..., ... ve ...'e yönelik öldürme suçlarından ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/54 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında, sanığın mahkum olduğu suç tarihlerinde görev yapan kamu görevlileri ..., ... ve ... tanık olarak dinlenmişlerdir. Bu tanıklardan ... ... İl Merkez Jandarma Komutanlığında merkez ilçe adli kolluk sorumlusu olarak yüzbaşı, ... ... İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde kıdemli başçavuş ve ... de ... Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde emniyet mensubu olarak görev yapmışlardır.
Tanık ... beyanında, 2002 yılı Temmuz ayından 2007 yılı Temmuz ayına kadar ... İl Merkez Jandarma Komutanlığında merkez ilçe adli kolluk sorumlusu olarak yüzbaşı rütbesiyle çalıştığını, 7-8 ay ...’de bulunan çıkar amaçlı suç örgütlerini takip ettiklerini, 4422 sayılı Yasa kapsamında ... Özel Yetkili Mahkemeden alınan kararlar gereğince suç örgütlerinin telefon dinlemesi ve fiziki takip işlemleri yapıldığını, yaptıkları soruşturmalarda sanık ...’le ilgili herhangi bir delil ya da bulguya rastlayamadıklarını, kendisiyle yaptığı şahsi görüşmede de suç örgütü lideri vasıflarını taşımadığı kanaati oluştuğunu, zira silah taşımadığını, kız çocuğunu okula bizzat sanığın kendisinin götürüp getirdiğini, suç örgütü lideri konumunda olan bir kişinin bu tür şeyleri yapmasının kendilerine göre doğal olmadığını söylemiştir.
Tanık ... beyanında, sanıkların bir çoğunu ismen ya da yaptıkları soruşturma ve takipler nedeniyle tanıdığını, sanıklardan ...’i özellikle yakından tanıdığını, görev yaptığı süre içerisinde herhangi bir suç örgütüne üye olduğunu ya da çıkar amaçlı bir suç örgütünün faaliyetleri kapsamında bir suç
işlediğini görmediğini, ...'in takip ettikleri örgütün lideri olduğunu, ...’i takip etmeleri nedeniyle sanık ...'i de dolaylı olarak takip ettiklerini, yaptıkları çalışmalarda herhangi bir suç örgütüyle bağını tespit edemediklerini, kendisini suç örgütü olduğu ileri sürülen kişilerle herhangi bir ortamda görmediğini ifade etmiştir.
Tanık ... beyanında, 2005-2006 yıllarında ... Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde saha sorumlusu olarak görevli olduğunu, örgüt elemanlarını takip ederken ... isimli şahsın grup elemanlarıyla hiçbir zaman bir yere gidip geldiğini, bu şahısların kullandıkları araçlara bindiğini, bunlarla bir irtibatının bulunduğunu görmediğini, kendi aracıyla kendi kafelerine ve eşinin dükkanına gidip geldiğini, fiziki olarak gözlemi itibariyle ...’in örgüt lideri gibi davrandığını da görmediğini belirmiştir.
Örgüt lideri ... ve örgüt yöneticisi ... hakkında TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla veya doğrudan işledikleri 8 ayrı suçla (...'e yönelik nitelikli yağma ve mala zarar verme, ...'a yönelik nitelikli yağma, ...'a yönelik hürriyetinden yoksun kılma ve kasten yaralama, ... Akşin'e yönelik nitelikli yağma, ...'a yönelik nitelikli yağma, ...'a yönelik nitelikli yağma) ilgili dava ve mahkumiyet kararı bulunduğu halde, aynı örgütün yöneticisi olduğu iddia edilen sanık ... hakkında açılan bir dava ve mahkumiyet kararı dahi bulunmamaktadır.
Ceza hukukunun amacı maddi gerçeği hiç kuşkuya meydan bırakmadan bulmaktır. Küçük bir şüphenin bulunduğu bir yerde mahkumiyet hükmünün kurulması beklenemez.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.11.2009 tarih ve 2009/8-122-2009/266 sayılı kararında belirtildiği üzere "ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan 'in dubio pro reo' yani kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu içtihadı ışığında değerlendirme yapıldığında, sanık ...'in hiç bir aşamada suçlamaları kabul etmeyip, sırf sanık ...'in kardeşi olması nedeniyle kendisinin örgüt yöneticisi olduğundan bahisle bir sürü suç yüklendiğini savunması, çok sayıda sanığın yargılandığı davada, suç örgütü liderleri sanıklar ... ve ... ile örgüt üyeliğinden mahkum olan veya beraat eden sanıkların beyan ve savunmalarının hiç bir yerinde, sanık ...'in, örgütle bağı bulunduğuna suç örgütü adına talimat verdiğine, örgüt yöneticisi olduğuna veya örgüt adına işlenen bir eyleme katıldığına dair bir ifadenin bulunmaması, sanığın örgüt yöneticisi olduğuna dair tek delil olarak kabul edilen dinleme kayıtlarında şüpheyi ortadan kaldıracak tam ve kesin bir ifadeye rastlanmaması, bozma kararı sonra yapılan yargılama sırasında beyanlarına başvurulan kolluk görevlisi olan kamu tanıkları ..., ... ve ...'in, çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik yaptıkları çalışmalar sırasında sanık ...'in suç örgütü yöneticisi olduğuna dair hiç bir delil ve bulguya rastlamadıklarını, aksine sanığın örgüt yöneticisi gibi davranmadığını gözlemlediklerini söylemeleri karşısında, sanığın suç örgütü kurma ve yönetme suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından hakkındaki kuşkunun tam olarak giderilemediği, dinleme kayıtlarının yorumlanarak varsayıma dayalı karar verilemeyeceğinden "şüphe sanık lehinedir" ilkesine göre beraat kararı verilmesi gerektiği, bütün bu yönleriyle, hakkında şüphe tam olarak giderilemeyen sanık ... hakkındaki "suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme" ve buna bağlı olarak TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla “mağdur ...’e karşı yağma”, “mağdur ...’e karşı yağma”, “mağdur ...’i kasten yaralama”, “mağdur ...’ya karşı yağma” ve “mağdur ... ...’a karşı yağma” suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının Bozulmasına karar verilmesi gerekirken Onanmasına karar verilmesinin, usul ve Yasaya aykırı olduğu düşünüldüğünden İtiraz yoluna gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. " şeklindedir.
Bu itiraz gerekçelerimize göre, itirazımızın kabulü halinde, suç örgütünün esas hedefi olan ...’ın öldürülmesine karar verilerek, bu eylem için yapılan plan sonucu ... zannedilerek başına kask takarak motosikleti ile seyir halindeki ...'in örgüt üyeleri ... ve ... tarafından öldürülmesi olayında, sanığın TCK'nin 220/5. maddesi yollamasıyla cezalandırılmasını gerektiren durumun ortadan kalkacağı, ayrıca sanık ...'in diğer sanıkları, maktulün öldürülmesi yönünde azmettirdiğine, suçun işlenmesi sırasında diğer sanıklarla fikir ve irade birliği içinde eylem üzerinde hakimiyet kurduğuna veya diğer sanıkların eylemine "yardım eden" olarak iştirak ettiğine dair dosyaya yansıyan her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı hiç bir delil mevcut ../..
bulunmadığı birlikte değerlendirildiğinde, verilen mahkumiyet kararının beraat yönünde Bozulmasına karar verilmesi gerekirken Onanmasına karar verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
2-Sanıklar ... ve ... hakkında maktul ...'e yönelik öldürme suçundaki iştiraklerinin derecesine göre, TCK'nin 39/2-c maddesi yollamasıyla TCK'nin 39/1. maddesi uyarınca "suçun işlenmesine yardım eden" olarak mahkumiyetleri yerine, TCK'nin 37/1. maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesinin hatalı olduğuna ilişkin olarak;
Oluşa ve dosya kapsamına göre, suç işlemek amacıyla ...’in liderliğinde kurulan suç örgütünün asıl hedefi olan, başka bir olaydaki “yağma suçunun mağduru” ...’ın öldürülmesine karar verildiği, bu eylem için plan yapıldığı, yapılan plan uyarınca mağdurun bir süre izlendiği, maktulün ise mağdurun samimi arkadaşı olduğu, olay günü akşam saat 20.00 sıralarında mağdurun işyerinden evine gittiği, bir süre sonra maktulün mağdura ait işyerine geldiği, buradan telefonla arayarak mağduru halı saha maçına davet ettiği, olumsuz cevap alması üzerine oradan ayrılmak istediği, o sırada sanık ...'ın, uzaktan fiziki özellikler bakımından Bülent'e benzeyen maktul ...'i ...'a gösterip Bülent olduğunu düşünerek "işte bu" dediği, maktul ...'in dışarı çıkarak başına da kask taktıktan sonra Bülent'e ait motosiklet ile yola çıktığı, sanık ...'ın da kaskını giyip, arkasında da ... oturarak motosikletle Bülent zannettikleri ...'i takibe başladıkları, ...'in 2-3 trafik ışığında durmadan geçtiği, sanıklar ... ve ...'ın da eylemlerini gerçekleştirebilmek için uygun anı kollayarak takip ettikleri, bir fırsatını bularak maktulün yanına yaklaştıkları sırada sanık ...'ın ateş etmeye başladığı, maktul ...'in almış olduğu on iki adet mermi isabeti sonucu hayatını kaybettiği sabittir.
Oluşu bu şekilde kabul edilen olayda, sanıklar ... ve ...'ın 5237 sayılı TCK'nin 37. maddesi kapsamında fail olarak suça iştirak ettiklerinde bir tartışma yoktur. Ancak olay sırasında olay yerinde oldukları sabit olmayan ve suç örgütü yöneticiliği vasıfları da bulunmayan sanıklar ... ve ...'nin suça iştiraklerinin derecesini tartışmak gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nin 37/1. maddesine göre "Suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur." Sanık hakkında bu maddenin uygulanabilmesi için, eylemi gerçekleştiren kişi ile fikir ve irade birliği içinde bulunulması ve eylem üzerinde hakimiyet kurulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nin 39. maddesinde suça "yardım etme" düzenlemiş olup, bu maddenin 2. fıkrasında kişinin hangi hallerde "yardım eden" sıfatıyla sorumlu
olacağı sayılmıştır. Bu haller; "a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek. b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak. c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak." şeklindedir.
Sanıklar ... ve ...'nin, olayı gerçekleştiren sanıklar ... ve ...'la olay yerinde bulunarak fiil üzerinde hakimiyet kuracak şekilde suçu birlikte işlemedikleri, özellikle sanık ...'ın oluşa uyan beyan ve savunmalarından açıkça anlaşılmaktadır.
Her iki sanığın da suça iştirak ettiklerine dair delil, iletişim kayıtlarıdır. Bu iletişim tespitleri, sanıkların cinayet öncesinde veya cinayet esnasında ve sonrasında saklama, yol gösterme, bilgi aktarma şeklindeki telefon görüşmeleridir. Bu görüşmeler "... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında" şeklindedir.
Görüşme kayıtlarındaki ... ile ... örgüt yöneticisi olup, bu sanıkların TCK'nin 220/5. maddesi kapsamında fail olduklarında şüphe yoktur. Dolayısıyla suçun işlenmesi sırasında veya sonrasında bu sanıklarla yapılan görüşmelerin TCK'nin 37. maddesi kapsamında kaldığı açıktır. Ancak sanıklar ... ve ...'nin örgüt üyesi olarak "... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında, ... ile ... arasında" şeklinde telefon görüşmelerinin olması, sanık ...'ın bozma sonrası alınan beyanında "Olaydan sonra Saltak'a gittik. Orada bir işyerine motosikleti bıraktık. ... gelip bizi oradan aldı" şeklindeki ifadesi ile sanıklar ... ve ...'ın eylem üzerinde hakimiyetlerinin bulunmayıp, eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nin 39/1. maddesi kapsamında kaldığının anlaşılması, bu sanıkların öldürme eylemini gerçekleştiren ... ve ...'ı öldürme konusunda azmettirdiklerine dair bir delil de bulunmaması karşısında, suç örgütü üyesi olan sanıklar ... ve ...'nin ...'e yönelik kasten öldürme suçundan TCK'nin 39/2-c maddesi yollamasıyla TCK'nin 39/1. maddesi uyarınca "suçun işlenmesine yardım eden" olarak mahkumiyetleri yerine, unsurları oluşmayan TCK'nin 37/1. maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması yerine Onanmasına karar verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
3-Açıklanan nedenlerle Yüksek Daire kararına karşı ..., ... ve ... lehine 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi uyarınca itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulmuştur.” gerekçe gösterilmek suretiyle itiraz yoluna başvurulduğu anlaşılmakla,
05.07.2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nin 308. maddesine eklenen 2 ve 3. bentler ile aynı Kanun'un 101. maddesi gereğince dosyanın itirazen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan incelemede;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Dairemizce verilen onama kararları usul ve yasaya uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden, İTİRAZLARIN REDDİNE, dosyanın itirazlar konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2022 gününde oybirliği ile karar verildi.