Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/2879 Esas 2012/5052 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/2879
Karar No: 2012/5052
Karar Tarihi: 12.09.2012

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/2879 Esas 2012/5052 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2012/2879 E.  ,  2012/5052 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davacının, akrabası olan davalıya... İlçesi Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi"nden aldığı kredi için kefil olduğunu, davalı kredi borcunu ödemediğinden adı geçen kooperatifin müvekkili hakkında icra takibi yaptığını ve tek geçim kaynağı olan servis otobüsünün haczettirildiğini, aracın bir ay kadar çalıştırılamadığını, zor durumda kalan davacının, aracını kurtarabilmek amacıyla davalının kooperatife olan toplam 19.682,60 TL kredi borcunu ödediğini, ayrıca aracın otoparka çekilmesi nedeniyle 312,00 TL ödeme yaptığını, böylelikle müvekkilinin toplam 19.994,60 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, tüm taleplere rağmen davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek, 19.994,60 TL"nin 24.07.2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, tarafların aynı köylü ve servis işletmecisi olduklarını, davalının, aracının haczinden dolayı davacının mağduriyetini önlemek için borcuna karşılık olmak üzere 10.06.2009 tanzim tarihli vadesiz ve bedeli yazılmayan bir senet verdiğini, davacı tarafından bu senede 25.07.2009 vade tarihi ve 25.000,00 TL bedel yazıldığını, davacının daha sonra... ilçesi Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifine müracaat ederek 24.07.2009 tarihinde 31.000,00 TL miktarında kredi aldığını,davalının, davacıya verdiği senet borcunu ödeyemediğini, bu nedenle davacı tarafından müvekkili aleyhine icra takibi yaptığını, müvekkiline ait servis aracı ve taşınmazları üzerine haciz konulduğunu, bunun üzerine müvekkilinin bir taşınmazını haricen satarak 02.04.2010 tarihinde 28.000,00 TL"yi davacıya haricen ödediğini, davalı tarafından davacıya 28.000,00 TL için borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davası açıldığını, borç bakiyesi olan 3.530,00 TL"nin de icra dosyasına yatırıldığını, bu şekilde davalının davacıya hiçbir borcunun kalmadığını ve davanın müvekkili lehine sonuçlandığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının, dava dışı... İlçesi Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi"nden çekmiş olduğu kredi nedeniyle kefil olan davacı tarafından dava tarihi itibariyle toplam 19.682,60 TL kredi borcunun ödendiği ve yine çekilen bu kredi nedeniyle davacının aracının haczedilerek muhafaza altına alınması nedeniyle araç bağlama ve çekici ücretinden dolayı da 312,00 TL miktarında ödeme yaptığı hususlarında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın, davalı tarafından davacıya verilen 10.06.2009 tanzim ve 28.07.2009 vade tarihli 25.000,00 TL bedelli senedin davacıya kefil olarak yapmış olduğu ödemeye karşılık teminat olarak verilip verilmediği ve bu senedin hangi amaçla davacıya verildiğini kanıtlama yükünün kimde olduğu hususlarında toplandığı, davalı tarafından 02.04.2010 tarihinde makbuz karşılığı olarak haricen 28.000,00 TL ödeme yapıldığından bahisle dava açıldığı ve açılan bu dava sonucunda davacı alacaklının takip konusu senet nedeniyle davalı borçlu tarafından kendilerine haricen 28.000,00 TL miktarın ödendiğini
    kabul etmesi üzerine ve ayrıca davalı borçlunun icra dosyasına 16.04.2010 tarihinde 3.530,00 TL miktarında ödeme yaptığının anlaşılması nedeniyle davacının borçlu olmadığının tesbitine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, bu durumda senedin tamamının davacı tarafa ödendiği, davacı tarafın, davalıdan alınan ve toplam 31.530,00 TL olarak ödenen bu senedin davalıya verilen başka borç nedeniyle alındığını ileri sürdüğü, davacı tarafın, bononun ödendiği fakat kredi borcundan ötürü olmadığına yönelik beyanının bağlantısız bileşik ikrar olduğu, buna göre bononun davalıya ödünç olarak verilen para borcu nedeniyle davalı tarafından davacıya verildiği hususunu kanıtlamak yükünün davacıda bulunduğu, ancak, davacı tarafın delil sunmadığı gibi davalı tarafa yemin teklifinde de bulunmadığı, böylelikle davacı iddiasını kanıtlayamadığından bononun davacı tarafa kefalet nedeni ile dava dışı kooperatife ödediği kredi borcunun teminatı olarak verildiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kooperatif kredi sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.
    Davacının, kefil sıfatıyla davalı lehine kooperatife ödeme yaptığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davalının, davacıya verdiği senedin kredi sözleşmesine istinaden verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
    Mahkemece, davacının, senedi başka bir hukuki ilişki nedeniyle davalıdan aldığı yönündeki beyanı bağlantısız bileşik ikrar olarak değerlendirilmiş ve fakat ikrarın bölünemeyeceği yönünde kanaat ile ispat yükünün davacıda bulunduğu belirtilmiştir.
    Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
    Öte yandan, mahkemece, davacının beyanlarının bağlantısız bileşik ikrar olduğu kabul edilmiş, ikrarın bölünemeyeceğinden bahisle ispat yükü davacıya yüklenmiştir. Oysa, öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrarın bölünebileceği kabul edilmekle ( HGK 12.10.2011 tarih, 2011/19-473 E, 2011/607 K sayılı kararı), somut olayda senedin kefalet ilişkisine dayalı olarak verildiğini ispat yükü davalıya düşmektedir. Açıklanan hususlar gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara