Esas No: 2020/8109
Karar No: 2022/4579
Karar Tarihi: 07.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8109 Esas 2022/4579 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/8109 E. , 2022/4579 K.Özet:
Davacılar, bankayla sözleşme imzalayarak şirkete araç alımı için kredi sağlamışlar ve bu krediye kefil olmak için bir senet imzalamışlardır. Ancak, şirketin ödemeleri yeterli olmamış ve banka 170.000 TL ve 400.000 TL tutarında senetler almıştır. Davacılar, ödemelerin öncelikle imzaladıkları 170.000 TL'lik senetten mahsup edilmesi gerektiğini ancak bu yapılmadığını, şirketin kötü niyetli olarak öncelikli senet yerine daha sonra düzenlenen senetten ödeme yaparak kendilerini mağdur ettiğini iddia ederek borçlu olmadıklarının tespitine ve takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir. Mahkeme, davacıların imzaladıkları senet nedeniyle borçlu olduklarını ve takibin devam etmesine karar vermiştir. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi davacıların sadece 170.000 TL'lik senet için kefil olduklarını ve 400.000 TL'lik senet nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuştur.
Kanun Maddeleri:
- Borçlar Kanunu'nun 100. maddesi
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369/1. ve 371. maddeleri
- Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu müsait hükümleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.07.2017 tarih ve 2014/1397 E. - 2017/591 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.10.2020 tarih ve 2017/5962 E. - 2020/1767 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin Sinerji Hazır Yemek Ziyafet Hizmetleri Gıda San. ve Tic. A.Ş. unvanlı şirkete hissedar olduklarını, araç alımı için banka tarafından gerekli kredi sözleşmesinde ortakların da kefaletinin aranması nedeniyle 30/03/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi (GKS) ve araç taşıt rehin sözleşmesi imzaladıklarını, garanti olması adına sözleşmeye ek olarak ilk bakışta senet olduğu anlaşılmayan 04/02/2012 düzenleme tarihli 170.000.- TL tutarlı vadesi boş senedin müvekkillerine avalist olarak imzalatıldığını, bankanın şirketten 400.000.- TL tutarında senet de aldığını, her ikisinin de vadesinin 08/05/2014 olduğunu, şirket tarafından yapılan ödemelerin öncelikle avalist olarak imza atılan 170.000.- TL tutarlı senetten mahsubu gerekirken ilk senet tarihinden başlamak üzere yapılan ödemelerin 1.5 yıl sonra düzenlenmiş 2. senetten mahsubunun yapıldığını, şirket tarafından müvekkillerin avalist olarak sorumlu oldukları 170.000.- TL'nin zaten ödenmiş olmasına rağmen alacağın tahsil imkanını artırmak üzere kötü niyetli şekilde hükümsüz senedin yeniden icraya konulamayacağını ileri sürerek takip dosyasında söz konusu bedelden ötürü borçlu olunmadığının tespitiyle tedbiren takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıların dava konusuna dayanak teşkil eden GKS'yi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını ve ayrıca borçlunun vadesinde ödendiğinde borçtan düşmek üzere bonolar verdiğini, bu bonolardan birine davacıların avalist olarak imza attıklarını, vadesi gelmesine rağmen ödenmemesi üzerine takip başlattıklarını, bonolar teminat senedi olmayıp kambiyo vasfı taşıdığını dava dışı borçlu ile banka arasındaki kredi ilişkisi ve yapılan ödemelerin kredi borcuna mahsuben yapıldığını, davacıların avalist oldukları limitler kadar borçtan sorumlu olmaya devam edeceklerini, davacıların kefillikten kurtulmaya ilişkin haklarından da önceden feragat ettiklerini, sundukları hesap özetlerinde de kefil sıfatıyla ödemeye ilişkin bir kayıt bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacıların 30/03/2012 tarihli GKS kapsamında dava dışı borçlu şirketin 170.000.- TL'yi aşkın bakiye alacak miktarının mevcudiyeti, davacıların sözleşme ile bağlantılı ve avalist olarak imza attıkları senet nedeniyle 170.000.- TL limiti oranında sorumluluklarının devam ettiği, her iki senedin tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla bakiye borcun tasfiyesi için takip yapılmasına engel bir durum bulunmadığı gerekçesiyle menfi tespit davasının esastan reddine ve alacağın %20'si oranında davacı borçluların tazminata mahkum edilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; BK 100. maddeye göre kısmi ödemede bulunulması halinde "... Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz. Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir." düzenlemesine göre borçlu şirketin yaptığı ödemenin öncelikle davacıların avalist olduğu senede mahsup edilmesini talep etme hakları bulunmadığı gerekçesiyle kararın kaldırılmasına ve davanın esası hakkında farklı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, kambiyo takibine konu senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince değişik gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 2014/16110 sayılı dosyasında takibe konu senetlerden 170.000.- TL bedelli senette davacıların avalist sıfatıyla imzaları bulunmasına rağmen 400.000.- TL bedelli senette davacıların imzaları bulunmamaktadır. Bu durumda, takibin kredi sözleşmesi ve eki olan kefalet sözleşmesine dayalı takip olmadığı da dikkate alındığında, takibe konu 400.000.- TL bedelli senet yönünden davacıların borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının reddine (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 07/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.